Ali Keleş’ten imar affı eleştirisi

Keleş, imar barışının denetimsiz ve kimliksiz bina artışına neden olacağını, bunun da deprem için risk yarattığını ileri sürdü.

ÜLKEMİZ HAREKETLİ BÖLGEDE

 Ülkemizin sismik yönden en aktif deprem kuşağında olduğunu söyleyen Keleş; “Ülkemizde yaşanmış cn yıkıcı depremlerden biri olan; binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine, on binlerce insanın yaralanmasına neden olan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından 19 yılı geride bıraktık. Dünyanın sismik yönden en aktif olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunan ülkemizin %93-5 deprem bölgeleri içinde yer almakta; nüfusunun %98’i, sanayi kuruluşlarının %98’i, barajlarımızın %95’i bu tehlikeli kuşak üzerinde bulunmaktadır. Jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceği ülkemizde; çarpık kentleşmenin sonucu oluşan yapı stokunun, başta depremini bekleyen İstanbul olmak üzere, ne kadar güvenliksiz olduğu son günlerde arka arkaya çöken binalar ve istinat yapıları ile bir kez daha ortaya çıkmıştır” diye konuştu.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ELEŞTİRİSİ

2002 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanunun sonucu alıcı bir uygulama olmadığını savunan Keleş; “2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile sözde deprem zararlarını azaltmaya çare olarak sunulan kentsel dönüşüm projelerinin (!) asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet ettiği, riskli alanlar ve yapılar için sonuç alıcı uygulamaların gerçekleştirilmediği, hatta imara esas jcolojik-jeoteknik etütler sonucunda uygun olmayan alan olarak ilan edilmiş bölgelerin kentsel dönüşüm adı altında yapılaşmaya açılarak daha da tehlikeli hale getirilmiştir. Kentsel dönüşüm alanları olması gerekenden çok uzakta, artık dönüşemez hale gelen kimliksiz ve güvenliksiz yapı stoklarına dönüşmüş ve dönüşmektedir. Bütün bu olumsuz gelişmeler ortadayken, gündeme getirilen “imar affı” ile; kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesisler dâhil olmak üzere, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir “kent ve çevre suçu” niteliğinde yükselen yapılar yasallaştırmak istenmektedir” görüşünü ileri sürdü.

 İMAR BARIŞINA TEPKİ

Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Keleş, kamuoyunda imar barışı olarak bilenen uygulamaya da karşı çıktı. Keleş; “İmar Barışı” adı altında topluma sunulan bu kaçak yapılaşma affı ile denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. Bu yasal kılıf, ülkede inşa edilmiş bulunan yapılan depreme karşı güvenlikli hale getirmeyecek, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatım kaybetmesinin zemini hazırlanmış olacaktır. Karadeniz bölgesinde son günlerde yağan yağmur sonucu meydana gelen taşkınlarda, Karadeniz sahil yolu yapımı sırasında jeolojik jeoteknik çalışmaların göz ardı edilmesinin yanında, dere yatakları içine yapılmış çok sayıdaki kaçak yapının yıkılmış olması bunun açık göstergelerinden biridir. Yapının oturduğu zemin birimlerinin jeolojik ve jeoteknik parametrelerinin belirlendiği zemin ve temel etütleri başta olmak üzere, yeterli mühendislik hizmeti almamış on binlerce yapının, İmar barışı adı altında sadece bina sahiplerinin beyanıyla tescilleneceği düşünüldüğünde durumun vahameti daha da artmaktadır” ifadelerini kullandı.

NİTELİKSİZ YAPILAR ARTAR

İmar barışı ile doğa olaylarının afete dönüşeceğini ileri süren Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Keleş,  basın açıklamasına şu ifadelerle devam etti: “Yapı Kayıt Belgesi” verilmiş “yapının depreme dayanıklılığı hususunu malikin sorumluluğuna bırakan “İmar Barışı” ile hem doğa olaylarının afete dönüşmesi için uygun zemin hazırlanmış hem de toplumun “afet güvenliği para uğruna yok edilmiştir. 1984 yılında çıkarılan imar affı yasası ardından, yaşanan büyük Marmara Depremi, büyük ölçüde imar aflarının yarattığı jeolojik sakıncalı yerler üzerinde yerler ile sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının bedelini toplum olarak ağır ödedik. Bugün ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizden dolayı sıcak para getireceği düşünülen imar affı cazibesinin artırılması amacıyla, her gün iktidar tarafından büyük bir gururla anlatılan durum, yine depremde yıkılacak, kimliksiz yapı üretime neden olabilecektir” ifadelerini kullandı. (Haber:Eyüp KOÇAK)