Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

            Yaşantımızda kişisel gelişimimizin önüne ‘’engel’’ koyan faktörler var. Bunlardan en önemlisi ön yargı…

            Ön yargılı olarak olaylara ve insanlara yaklaşmak; hem kendimize, hem de ön yargıda bulunduğumuz kişilere ve olaylara büyük bir haksızlık…

            Bu olgu; aslında kişisel ve toplumsal mutluluğumuza, üretkenliğimize, huzurumuza ve pozitif düşüncelerimize karşı anlaşılmaz bir yaklaşım biçimi.

            Herhangi bir konu hakkında düşüncesi ve fikri olmamasına karşın (biliyormuş gibi) konuşmak, değerlendirmelerde bulunmak ne derece doğru?

            Ya da daha araştırmadan, sorgulamadan, empati yapmadan kendi dünya görüşü ekseninde ‘’değerlendirmek’’ ve dar bir kalıbo sokmak ne kadar doğru?

            Maalesef olaylara, sorunlara ve gelişmelere hep aynı pencereden bakmak gibi kronikleşmiş bir rahatsızlığımız var…

            Öğrenmek, bilgilenmek, bakış açımızı değiştirmek, empati yapmak, hele hele araştırma yapmak gibi bir özelliğimizi ortaya koyamıyoruz!

            Bu çelişkili durum günlük yaşantımızda da kendini gösteriyor.

            Daha fazlasını öğrenmek, bilgilenmek, araştırmak adına çok daha fazla kendimizi zorlamalıyız.

            İzlediğimiz televizyon proğramlarında bile bu acı gerçekle yüzleşiyoruz.

            Aynı proğramlar ve aynı kişileri görmekten bıkan insanların sürekli kanal değiştirdiğini gördükçe inanın şaşırmıyorum.

            Proğramlar değişiyor, ancak konuklar değişmiyor…

            Farklı konularda ve sorunlarda konunun uzmanları hep aynı isimler!..

            Böyle olunca televizyon kanallarında taraflı yaklaşımları gören vatandaş sosyal medyaya yöneliyor…

            Sosyal medyada da bilgi kirliliği öyle bir noktaya gelmiş durumda ki; güya bir konu hakkında ya da siyasi görüş hakkında “tarafsız” gibi görünen kişilerin aslında taraf yönlerini anlamak çok zor değil!

            Hayata hep aynı pencereden bakan insanların, farklılıkları yaşamak isteyen, güzellikleri yaşamak isteyen insanlara bilgi anlamında katacağı ne olabilir ki?