Bugün 25 Nisan 2024 Perşembe
  • Antalya23 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2428.571
    %-0.03
  • Dolar
    32.5199
    %-0.10
  • Euro
    34.8
    %-0.22
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Boğaçayı endişelendiriyor
04 Eylül 2019 Çarşamba 17:13

Boğaçayı endişelendiriyor

Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı ve Sözcüsü Dr. Cem Oğuz, Boğaçayı’nda karşılaşılabilecek tehlikelere dikkat çekerek yaşanabilecekler konusunda endişeli olduklarını vurguladı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı ve Sözcüsü Dr. Cem Oğuz, Boğaçayı Projesi’yle ilgili belediye binası eğitim salonunda bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Projenin tarihçesi, şuandaki durumu ve geleceğiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Oğuz, bundan sonraki süreci Antalyalıların belirleyeceğini kaydederek, “Antalyalılar Konyaaltı Sahili mi? Boğaçayı Göleti mi? karar verecek ama bir gölet için dünyaca ünlü sahili kaybedemeyiz” şeklinde konuştu. Boğaçayı’nda geçmişte mühendislerin de dikkat çektiği sorunların yaşanmaya başlandığına dikkat çeken Oğuz, gelecekte büyük tehlikelerle karşı karşıya kalınabileceğini kaydederek, “Endişeliyiz” dedi. Projenin devam etmesi durumunda maliyetlerin de yüksek olduğuna işaret eden Oğuz, işletme giderleriyle birlikte yaklaşık 132 milyon lira harcanan projenin devamı için sadece biyolojik mücadele bedelinin yıllık 3 milyon lira civarında olduğunu kaydetti.

 

“BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR”

Boğaçayı Projesi’nin 5 yıldır kent gündemini meşgul ettiğini hatırlatan Oğuz, bilgi kirliliği yaşandığını belirterek, “Bilgi kirliliklerini yok ederek son noktayı koymak istedik. Aktaracağımız bilgilerin hepsi belgeli, çalışılmış, bilimsel ve teknik verilere dayanıyor. Bunların dışında konuşulan her şey gerçeği yansıtmıyor” dedi.  

sam_9363.jpg

“KENTİN İÇME SUYU KAYNAĞI”

Boğaçayı’nın Çandır, Doyran ve Karaman çaylarının birleşiminden oluştuğuna ve 2 kilometrelik bir çay olduğuna dikkat çeken Oğuz, “Taşkın anlamında önemlidir ve içme sularının yer aldığı bir noktadadır. Kentin içme suyunun alındığı yeraltı su kaynaklarına sahip. Duraliler yeraltı su işletme sahası 38 kuyuyla kente su veriyor. Projenin sağ sahilinde 5 kuyudan 500 litre/saniyelik içme suyu kaynağımız var. Hâlâ içme suyu hizmeti veren önemli bir havza. Burası korunması gereken alandır. Çünkü, hem taşkın hem de içme suyu açısından önemli” ifadelerini kullandı.

 

“BOĞAÇAYI PROJESİ, KONYAALTI SAHİLİ’Nİ YOK EDECEK”

Dünyaca ünlü 6.5 kilometrelik Konyaaltı Plajı kum ve çakıllarının Boğaçayı’ndan beslendiğine işaret eden Oğuz, şunları dile getirdi:

“Konyaaltı sahilinin kumunu besleyen ana kaynaktır. Antalya Limanı yanından başlayarak eski Mini Citiye kadar olan alanı etkiliyor. Eskiden burada kum çakıl ocakları kuruldu. Vahşice alınmalar sonrasında sahilde çok büyük gerileme, yani kıyı erozyonu oldu. Yapılan incelemelere göre 1975 yılından 2016 yılına kadar ölçülen kıyı gerilemesinde 41 yılda yaklaşık 86 metreye varan gerilemeler olmuş. 2000 yılı başında buradan kum çakıl alması yasaklandıktan sonra gerileme yavaşladı ancak 2016 yılına doğru tekrar artış başladı. 2016 yılından bugüne kadar ne kadar gerilediğini araştırıyoruz. Ortalama olarak yılda 2 metreye varan gerilemeler kaydedilmiştir. Boğaçayı projesinden dolayı bu gerilemelerin çok hızlı devam edeceğini ve Konyaaltı Sahili’ni kaybedeceğimizi düşünüyoruz. Ne kadar yılda kaybedeceğimizi de önümüzdeki günlerde açıklayacağız.”

 

“GENİŞLİĞİ 300 METREDEN 205 METREYE DÜŞÜRÜLDÜ”

Boğaçayı yatak genişliğiyle oynanmaması gerekmesine rağmen 1980’li yıllarda yapılan ıslah çalışmalarında Devlet Su İşleri tarafından 300 metre olarak öngörülen yatak genişliğinin, 1990’lı yıllarda 260 metreye, 2016 yılında Büyükşehir Belediyesi kararıyla 205 metreye düşürüldüğünü hatırlatan Oğuz, ASAT eski genel müdürü Faruk Karaçay’ın ‘Boğaçayı ile oynanmadı’ şeklindeki açıklamasına tepki gösterdi. Oğuz, “260 metreyi 205 metreye düşürmek ciddi bir oynamadır. 660 bin metreküp kazı yapıldı. 1 kamyon ortalama 15 metreküp malzeme alıyorsa buradan 44 bin kamyon atık çıktı ve 105 bin metreküp de dolgu yapıldı” dedi.

 

“BÜYÜK TAŞKINLAR YAŞANDI”

Boğaçayı’nda yaşanan taşkınlara da dikkat çeken Oğuz, 1960, 1994, 2003, 2009 ve 2015 yıllarında büyük taşkınlar yaşandığının altını çizdi. 2003 yılı taşkınında Boğaçayı köprüsünün yıkıldığını hatırlatan Oğuz, taşkınlardan fotoğraflar paylaşarak ileride yaşanabilecek tehlikelere dikkat çekti.  

 

“PROJE DEĞİŞTİKÇE DEĞİŞTİ”

Boğaçayı’nın taşkın alanı, içme suyu kaynağı ve Konyaaltı Sahili kumullarını besleme açısından önemli olduğuna ve bunların akıllardan çıkarılmaması gerektiğine dikkat çeken Oğuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçmişte havzaya hiç dokunulmamış ve sadece kıyıda çevre düzenlemeleri yapılmış. 2014 yılında dönemin belediye başkanı tarafından Boğaçayı Projesi kamuoyuyla paylaşıldı. Mühendislik hesapları, taşkınların yaşanacağını öngörüyordu. İçeri teknelerin gireceği, marinaların olduğu görüntü hafızalarda yer etti. Mühendislik hesapları bunun hayal olduğunu hesaplıyordu ki bu projeden vazgeçildi. 2015 yılında ikinci proje ortaya atıldı. İkinci projede denizin tamamen değil, 2 kilometrelik bir kısma kadar içeri alınması, içinde marina olan ve Boğaçayı’nın ağzına büyük bir liman planlandı. Denizin içeri girmesi taşkın riskini artıracağı için bu projeden de vazgeçildi. 2017 yılında denizin 750 metre içeri alınacağı üçüncü proje karşımıza çıktı. Denizi içeri aldığınızda taşkını önleyemez, daha fazla artırırsınız. Marina 6.5 kilometre sahilimizin 1.2 kilometresine yapılacaktı. Antalya’ya marina ihtiyaç değildi. Boğaçayı Marinası, 2010 Türkiye Kıyıları Master Planı’nda önerilen yerler arasında yok. ÇED süreci de tamamlanmamıştı. Devletin planında olmayan, ÇED raporu alınmayan bir marinayı yapamazsınız. Bu proje de 2019 yılında açılışı yapılan projeye döndü. Bugün gelinen noktada denizin içeri alınmasından vazgeçildi.”

 

“ÇOK ÜZÜLÜYORUZ”

Deniz içeri alınacak diye 6400’e yakın kazık çakıldığına, 13 bin metreküp beton döküldüğüne, 1100 ton demir harcandığına ve 660 bin metreküp kazı yapıldığına işaret eden Oğuz, bunların boşa gittiğini kaydetti. İlgili meslek odaları bir kenara itilerek projenin hayata geçirildiğinin altını çizen Oğuz, “2.5 metre derinliğinde kazdık ve burada bir gölet oluşturduk. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle şuan vatandaşlarla mahkemeliğiz. Haziran ayında projeyle ilgili sorunlar başladı. Bu sorunların geleceğini mühendisler olarak bizler biliyorduk. Mühendis olarak çok üzülüyoruz” diye konuştu.

 

“İHALE BEDELİ 130 MİLYON 862 BİN LİRA, İŞLETME GİDERİ YILLIK 1 MİLYON 400 BİN LİRA CİVARINDA”

Proje için ASAT’ın 7, Fen İşleri Daire Başkanlığı’nın 1, Çevre Koruma Daire Başkanlığı’nın 1 ve İmar Daire Başkanlığı’nın 1 olmak üzere toplam 10 ihaleye çıkıldığını hatırlatan Oğuz, 2017 – 2018 birim fiyatlarıyla KDV dahil toplam 130 milyon 862 bin 631 lira 70 kuruş yapım bedeli olduğunu bildirdi. Her yıl harcanması gereken işletme bedeli olduğunun da altını çizen Oğuz, temizlik işçisi, peyzaj bakımı, güvenlik ve temizlik malzemesi gibi işletme giderlerinin yaklaşık olarak 8 aylık 1 milyon 400 bin lira civarında olduğunu kaydetti.

 

“BASİT BİR ÖLÇÜM DAHİ YAPILMAMIŞ”

Proje için DSİ’den sözlü bilgi alındığına işaret eden Oğuz, “2009 – 2016 yılları arasında 6 yılda biriken ve 2016 yılında temizlenen rüsubat miktarı 450 bin metreküptür. Her yıl yaklaşık 34 santim malzeme birikecek. 2 yılda bir taban temizlenmeli. Büyük bir taşkın gelirse her yıl temizlenmeli” şeklinde ifade olduğuna dikkat çekti. “Bu kadar ciddi bir proje yaparken DSİ’den sözlü olarak bilgi alınmaz. Ölçüm yapılır” diyen Oğuz, basit bir ölçümün dahi yapılmadığını söyledi.

 

“YILDA 34 SANTİM RÜSUBAT BEKLENİRKEN 6 AYDA 1 METRE 70 SANTİM BİRİKTİ”

6 ayda 1 metre 70 santime varan rüsubat biriktiğini bildiren Oğuz, “Proje 34 santim, biriken 5 katı. Proje müelliflerini çağırdık, ‘bizde bu projeye karşıydık’ cevabıyla karşı karşıya kaldık” dedi.

 

“KIŞIN NE İLE KARŞILAŞACAĞIMIZI BİLMİYORUZ, ENDİŞELENİYORUZ”

Akarsuyun denize açılan ağzındaki akarsu- deniz etkileşimine ait bir çalışmanın olmadığını kaydeden Oğuz, şunları dile getirdi:

“Projede akarsuyun davranışı hakkında bir bilgi yok. Nasıl davranacak bilmiyoruz. İklim değişiklikleri şuan tüm dünyayı sarmış vaziyette. Her şeyin değiştiğini dikkate almalıyız. Deniz suyu seviyeleri yükseldi. Geçen yıl 10.5 metre dalga yüksekliği ölçüldü. Fırtına, dalga şiddetinin artması, su taşkınları, sediment taşınımı ve özellikleri, mevsim değişimlerine göre modellemenin yapılması gerekiyor. Bunların yapılması için çalışmaları başlattık. Boğaçayı ağzında yapılan tarama nedeniyle buradaki doğal yaşam bozulmuş. Akarsu ağzındaki derinleşme, akarsudan kıyıya taşınacak sediment miktarını azalttı ve plajda erozyon riskini artırdı. Taşkınların ve su seviyesinin artmasını bekliyoruz. Denizdeki su seviyesi incelenmediği için değişen su seviyesi ile akarsu ağzındaki koşulların nasıl değiştiği belirlenmediği için Kışın ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Çok endişeleniyoruz. Tuzlu su kaması yeraltı suyunun tuzlanmasına neden olacak. Kuyularımız tuzlanacak ve başka bir yerden su getirmek zorunda kalacağız.”

bogacayi-temizlik-(1).jpg

SORUNLAR YAŞANMAYA BAŞLADI

Sucul bitkilerin ve yosunların Boğaçayı’nı kapladığına işaret eden Oğuz, “Suda canlılar da yaşıyor. Aşağıda hidrojen sülfür oluşuyor. Koku yayıyor. Tabanda çamur oluşuyor. Durgun su nedeniyle sinek artıyor. Kimyasal mücadele yapamıyoruz. Kıyıda erozyon başladı” dedi. Sucul bitkilerle fiziksel mücadeleye başladıklarını belirten Oğuz, kökleme yapıldığı zaman çamurun denize ulaşmasından dolayı taraklama makinasıyla 1.5 metreden kestiklerini söyledi. Antalya’nın ilk defa deniz süpürgesiyle tanıştığını da belirten Oğuz, biriken bitkileri toplayarak doğaya zarar vermediklerini kaydetti.  

 

“SAHİL Mİ? GÖLET Mİ? KARAR VERMELİYİZ”

Antalyalıların 6.5 kilometrelik Konyaaltı sahilini mi? yoksa Boğaçayı göletini mi? istediğine yönelik bir karar vermesi gerektiğini vurgulayan Oğuz, “Antalyalı ikisini de istiyoruz derse maliyeti çok yüksek. Bu para herkesin cebinden çıkacak. Biz belediye olarak yapmaya hazırız ama dünyaca ünlü sahilimizi hepimiz korumalıyız. Küçücük bir gölet için Konyaaltı Sahili’ni yok edemeyiz” ifadelerini kullandı.

 

BOĞAÇAYI GÖLETİNİ KORUMANIN MALİYETİ

Yaptıkları çalışmalarla ilgili de bilgiler aktaran Oğuz, “Taraklama yapıyor, yüzeysel temizliği gerçekleştiriyoruz. Kıyıda erozyon olmaması için dalgakıran yapılması gerekiyor. Göleti koruyacaksak dalgakıranları yapmak zorundayız. Kim dalga kıranların arasında denize girmek ister? Yosunları azaltmak için yılda yaklaşık 50 ton bakteri atmalıyız. Bugünkü kurla yıllık maliyeti 3 milyon lira. Kimyasal daha ekonomik ama canlılar ölecek ve denize giden su kirlenecek. Sinekle mücadele için yılda 1 milyon lira harcanacak. Kokuyu önlemek için dubalı fıskiye sistemi kurmalıyız bunun maliyeti yıllık 3 milyon lira. Şuan 225 bin metreküp rüsubat birikmiş. 1 kamyon 15 metreküp aldığına göre 15 bin kamyon malzemeyi kazarak toplamamız gerekiyor. Bu da bir maliyet” şeklinde konuştu. Oğuz, kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı. HABER: YUSUF KATRAĞ

Bu haber toplam 3090 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim