Bugün 23 Nisan 2024 Salı
  • Antalya23 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2409.099
    %-1.02
  • Dolar
    32.5965
    %0.34
  • Euro
    34.7887
    %0.34
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
"Günümüzde sosyal medya denilen alan, bireyi yalnızlaştırıyor"
09 Ağustos 2017 Çarşamba 22:46

"Günümüzde sosyal medya denilen alan, bireyi yalnızlaştırıyor"

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığı'na atanan Prof. Dr. Ahmet Ayhan'la iletişimi ve sosyal medyayı konuştuk.

  Günümüzde sosyal medya kullanımın kontrolsüz kullanılması, iletişim fakültelerinin sayısı ve medya okuryazarlığı konusunda çarpıcı açıklamalarda bulunan  Ayhan, ailelere de iletişim konusunda uyarlarda bulundu.

 

SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?

1962 yılında Afyon'un Karahisar Bolvadin ilçesinde doğdum.  Tüm eğitim öğretimimi orada yaptım ama üniversite eğitimimi, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde Fransız Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nde  tamamladıktan sonra, yüksek lisansımı İstanbul Üniversitesi'nde  Fransız  dili eğitiminde dil bilimi üzerine yaptım.  1990 yılında Dicle Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak göreve başladım. Akabinde Afyon Kocatepe Üniversitesi'ne geçtim, aynı yıllarda da 2001'de bitirdiğim doktora eğitimimi halkla ilişkiler ve tanıtımda sürdürdüm. 10 yıl Kocaeli Üniversitesi'nde görev yaptım yardımcı doçent olarak. 2011 yılı itibariyle Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'nde öğretim üyesiydim. 21 Haziran itibarıyla profesörlüğe yükseltildim, 19 Temmuz ve 25 Temmuz itibariyle iletişim fakültesi dekan vekili olarak görevime başladım.

sam_6650.jpg

ÖĞRETİM GÖREVLİSİ OLDUĞUNUZ DÖNEMDE  ÇALIŞMALARA NE KADAR DAHİLDİNİZ?

İletişim fakültesi çalışmalarına kısmen dahildim. Öğretim üyesi olarak çok fazla dahiliniz olmuyor. Çünkü girdiğiniz ders eğer uygulama boyutu varsa dahil oluyorsunuz. Bizde ki uygulamalar daha çok derslerle bağımlı olmadan, derslerden biraz daha bağımsız giden çalışmalardı. Öncelikli hedefim, bu tür uygulamaların derslerle bağımlı olmasıydı. Çok  daha fazla öğrenciye yayılma gibi bir düşüncem var. Az sayıda öğrencinin uygulamadan nasiplenip, geri kalan büyük bir kısmın dışında kalmasını doğru bulmuyorum. Mekan problemimiz hep vardı, hala da var. Fakültenin bu tür faaliyetlerinin yürütüldüğü radyo televizyon ya da film atölyesi gibi yerler, çok kısıtlı mekanlar. İki bin tane öğrencimizin buralarla sürküle olması çok zor. Onun için ne yazık ki buralarda seçmeci davranıldı. Belki doğrusu buydu ama  Bundan sonra yeni binamız bittiğinde ki Kasım ayı gözüküyor, eğer Ekim'de biterse çok mutlu olacağız. Orada belki uygulama alanımızın genişlemesi çok daha fazla öğrencimizin çalışmalarına katkı sağlayacaktır diye umut ediyorum.

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ'NİN MEVCUT KONUMUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİNİZ NELER?

Açıkçası bu değerlendirme kriterleri çok değişkenlik gösterebiliyor. Geçtiğimiz haftalarda iki öğretim görevlisinin sosyal bilimlerle ilgili yaptığı çalışmada, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi üst sıralarda çıktı. Fiziksel mekan, şehrin mekanları, öğretim üyelerinin bakış açıları gibi pek çok şey, değerlendirme kriterleri içerisinde ama bizim en çok yatay geçiş yapan öğrencilerimiz, Gümüşhane'den geliyor. Dolayısıyla değerlendirme kriterlerinin içeriğini tekrar gözden geçirmek lazım.  Üniversite öğrencileri arasında geniş kapsamlı yapılan çalışmada, Akdeniz Üniversitesi Türkiye genelinde ikinci sırada çıktı. Eskişehir Üniversitesi Anadolu Üniversitesi, 90  puanla birinci sırada çıktı. Bunun içerisinde sadece şehir yok. Esas üniversitenin yerleşkesi, sosyal imkanları, eğitim ve öğretim kalitesi gibi pek çok şey belirliyor. Bizim fakültenin öğretim üyesi bazında bugün yeterli sayıda olmadığını söyleyebilirim. 22 tane öğretim üyesi var, bu  kuşkusuz artacak. Fedakarlık yaparak çalıştıklarını söyleyebilirim. Çok sayıda ders yükümüz var. Akademik anlamda öğrencilerimize faydalı olabilmek için inanılmaz çaba sarf ediyor tüm hocalarımız. Bizim için mesai saati kavramı yok. Dolayısıyla, standartların çok yüksek olduğundan eminim. Türkiye'de tercih edilen fakültelerden biri olmamız, kalitemizi gösteriyor.

sam_6663.jpg

YENİ GÖREVİNİZ DE TEMEL HEDEFİNİZ NEDİR?

Son yıllarda medyatik başarılar da buna katkı sağlıyor ama bir akademisyen olarak temel hedefim, akademik başarının kıstas alınması. Yani öğrencinin mezun olduktan sonra Akdeniz Üniversitesi diplomasıyla sektörde çok rahat iş bulabilmesini önemsiyorum.  Sektörde iş bulabilmek gerçek çok zor. Türkiye'de üniversite mezunlarının içerisinde ne yazı k ki en fazla işsiz grubu, gazetecilik bölüm mezunlarından çıkıyor. Çünkü sektörel karşılığı çok geniş değil ne yazık ki.  Diğer bölümlerden, gazetecilik bölümünden mezun olanların, farklı sektörde de olsa iş yapabildiklerini gözlemliyoruz. Bizim özellikle bizim iletişim fakültesinin halkla ilişkilerden mezun olanlar, öğretmenlik yapıyor.  Bu da bizim başarımızın göstergesi. Belki çok daha sistemli bir çalışma yapıp, mezunlarımızın nerede hangi sektörde iş yaptıklarına ilişkin bir envanter oluşturabilirsek, bizim için en önemli referans o olacaktır bizim için. Onu da zaman içerisinde yapmayı planlıyoruz. Objektif olmak gerekirse Türkiye'nin en iyi iletişim fakültelerinden biri olduğumuz gerçek, bu başarıyı gelecek yıllarda da göstermek istiyoruz.

YENİ GÖREVİNİZDE, FAKÜLTENİZİ NE GİBİ YENİLİKLER BEKLİYOR?

İyi olan uygulamalar, öğrencimize ve akademik kadromuza faydalı olan her uygulamanın destekçisiyim. Benim siyasetçilerin anlayışında olmam söz konusu değil.  Eskiler muhalifti, onların yaptığını bozacağım anlayışında değiliz. Devlette devamlılık ilkesine inanmış biriyim. Alanında uzman bir kişiyi getirip, konuk edip, üniversite olarak tecrübelerinden faydalanacağız. Sosyal medya ve kitle iletişim mevzuatı konularında bilgilendirmek, gazetecilik öğrencilerinin sektörde karşılığı olan kişilerden bilgi alması gibi etkinlikler yapmayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıllarda da,  bugün de bizim kapılarımız öğrencilerimize hep açık. Öğrencilerimizle, çalışanlarımızla bir aile gibiyiz. İnanın, 29 yıldır üniversitelerde çalışıyorum; Akdeniz Üniversitesi gerçekten çok farklı bir üniversite. Öğrencilerimizin maddi manevi her türlü sorunu ile ilgileniyoruz. İlgilenmeye devam edeceğiz.  Bizim misyonumuz sadece hocalık değil. Bu bizim için haz verici bir şey.  Bu da bizi tercih edilen üniversiteler haline getiriyor. Ben görevde olduğum sürece öğrencilerimizin her türlü önerisine açığım.  Bu konuda çalışmalarımız ve projelerimiz yakın zamanda olacak. Bunların duyurularını yapacağız.

sam_6668.jpg

İLETİŞİM FAKÜLTELERİNE TERCİH  NE DURUMDA?

İletişim fakültelerine tercih çok fazla. Kontenjanlarımız hep dolu. Türkiye'de öğrenciler çok nitelikli bir rehberlik hizmet almıyor. Sınavlarda aldıkları puanlar ve puan türleri durumlarını belirliyor. Bazen metazori bir yeri tercih etmek durumunda kalabiliyorlar. Bazı öğrencilerimizin, Antalya'nın bir merkezi olmasından dolayı tercih etmiş olmaları söz konusu. Akdeniz Üniversitesi'ne gelip 1'nci sınıftan okumaya başlayanların büyük bir çoğunluğu, son sınıfa kadar fire vermeden devam ediyor. Bu da önemli bir göstergedir.  Kontenjanlarımız hep dolu geliyor. Yatay geçiş, dikey geçiş ve taban puanla geçişlerle beraber, sınıflarımızın kapasitesi 80'leri buluyor. Bu da bizim ne kadar çok tercih edildiğimizin bir göstergesi. İletişim Fakültelerine yapılan tercihler, bilinçli tercihlerdir.

TÜRKİYE'DE İLETİŞİM FAKÜLTELERİNİN ÇOK FAZLA OLDUĞUNA İLİŞKİN GÖRÜŞLER VAR. SİZ BU KONUDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Lise öğretimdeki planlamalardan kaynaklanan çok ciddi sorunlar var.  Bunların başında da ne yazık ki, kontrolsüz bir şekilde fakültelerin açılması söz konusu. Pek çok öğrencinin tercih etmeyeceği, üç tane öğretim üyesinin olduğu yerlerde çok sayıda iletişim fakültesi var. Bu çok fazla. Mevcut yapı içerisinde Türkiye'de yaklaşık 70 fakülte var. Aslında eğitim fakültelerinde yaşanan bir sorunun benzeri, bizde de var.  Nedir bu sorun? Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştiren fakülteler. Ancak her yıl belli sayıda ihtiyacın üzerindeki öğretmen adayı olduğu için korkunç bir yığılma oluyor. Öğretmenlerde de en büyük işveren devlet olduğu için, orada yığılma var.  Aynı  sorun bizde de var. Çünkü Türkiye'deki medya ve benzeri sektörlerde ihtiyaç o kadar fazla değil. Üniversitelerdeki iletişim fakülteleri, ihtiyacın çok çok üzerinde eleman yetiştiriyor.  Dolayısıyla arz ve talep dengesine baktığımız zaman; arz çok fazla, talep çok dar.

MEDYA OKUR YAZARLIĞI SON GÜNLERDE POPÜLER BİR KAVRAM HALİNE GELDİ. SİZ BU KONUDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Medya okur yazarlığı kavramı çok önemli. İletişim fakültesi mezunu öğrenciler,  sosyal medyada bir mikroblog sitesinde heşteg etiket uygulaması başlattılar.  Ben de onlara destek verdim. Devletimizin, milletimizin, milli eğitim bakanlığımızın bu konuda duyarlılık göstermesini bekliyoruz.  Medya okur yazarlığı dersi, bütün ortaöğretim kurumlarında bence zorunlu olmalı. Belki bir yıl, belki üç yıl bilmiyorum. Bu durum bir çalıştay ile tartışılabilir. Bu derslere beden eğitimi, sosyal bilgiler öğretmeninin girmesi ile iletişim fakültesi öğrencilerinin girmesi bambaşka bir şey.  Günümüzde medyadaki çeşitlilik, mecraların çoğalması, özellikle de sosyal medya dediğimiz, çocukların dahi kullandığı medyadan bahsederken, bunların tehditlerini ve sakıncalarını göz ardı etmemek gerekiyor. Buna ilişkin önlemler alabilmek, ancak medya ile ilişkili bir eğitim öğretim görmüş kişilerin yapabileceği bir şey.  Bizim mezunlarımız içerisinde bunu yapabileceğine inandığım çok muhteşem bir nesil var. Buna henüz bir çözüm üretilmedi.  Medya okur yazarlığı dersi kuramsal olarak düşündüğünüz zaman çok güzel ama    bu dersi kimin vereceği ciddi anlamda bir sorunsal. Bu yüzden, bu dersin, iletişim fakülteleri öğrencileri tarafından verilmesini doğru buluyorum.   

sam_6656.jpg

MEDYA OKUR YAZARLIĞI DERSİNİN İLETİŞİM MEZUNLARI TARAFINDAN VERİLMESİ, BU MEZUNLARIN İŞSİZLİK SORUNUN ÇÖZER Mİ?

Medya okur yazarlığı dersinin, iletişim fakültesi öğrencileri tarafından verilmesi, aynı zamanda iletişim fakültesi öğrencilerindeki işsizlik sorununu da çözecektir. Medyadaki devrim, teknoloji ile paralel bir devrim. Konvansiyonel basın her ne kadar varlığını sürdürse de, etkisi sosyal medya kadar yüksek bir güç değil ne yazık ki.  Bunun sebebi de şu; sosyal medya dediğimiz Facebook, Twitter, kişinin kullanabildiği ölçüde gazetesi, televizyonu ve radyosu var demektir.  15 yaşındaki bir çocuk da ciddi bir kriz doğurabilecek bir ifadeyi paylaşabilir oradan.  Dolayısıyla kontrolsüz bir mecradan bahsediyoruz. Günümüzün en büyük problemlerinden bir tanesi de algı yönetimi. Bir ülkede yaşıyorsanız, provokasyonların her mecrada gerçekleşeceğini görmezden gelemezsiniz. Onun için çocuklarımıza ve yetişkinlerimize bu derslerinin içeriğini anlatmak gerekiyor. Bunun uzmanlar tarafından anlatılması lazım. Televizyonu nasıl izlemeliyiz, mecraları nasıl takip etmeliyiz sorusunun bir cevabı yok.   Şimdiki ne yazık ki çocuklarımızı aileler değil, sosyal medya yetiştiriyor.

SOSYAL MEDYA ÇAĞINDAYIZ, BU DURUMA TÜRKİYE'NİN YAKLAŞIMI SİZCE NASIL?

Dünyada Facebook ve Twitter kullanıcı sayısını dünya ile kıyasladığınızda, bu kullanımların büyük oranı Türkiye'de. Bu çok ciddi bir tehdit aslında. Çünkü her kullanıcı ne yazık ki bilinçli değil. İnternet hangi amaçla kullandığınıza ilişkin değişkenlik gösteriyor. Eğer bilimsel bilgiyi transfer etmek ve içselleştirmek istiyorsanız, internet muhteşem bir şey.      Ama orayı illegal sitelere girmek, çeşitli oyun sitelerine girmek, illegal açıdan kullanıyorsanız tehlikeli bir şey. Kullanıcı sayımız çok fazla. Çok fazla zaman geçiriyoruz. Bu da bir şeyin göstergesi, toplum olarak okumuyoruz. Okumayan bir toplumun bir şey üretmesini pek mümkün görmüyorum. Yurt dışında sosyal medya kullanımı Türkiye'ye göre daha az. Türkiye'de kontrolsüz ve bilinçsiz bir sosyal medya kullanımı var.

PEKİ BU SORUNA KARŞI NELER YAPILMALI?

Ne kadar başarılı olurlar bilmiyorum ama bugünün anne ve babaları bir çocuk, iki çocuğa bakmakta zorlanıyorlar.  Çünkü ekonomik problemler, hayatın içerisindeki koşuşturmalar  nedeniyle çocuklarımıza gerektiği ölçüde zaman ayıramıyoruz.  Bu bir realite. O yüzden ne yapıp edip,  annelerin çocuklarına daha fazla zaman ayırması gerekiyor. Televizyonu ve cep telefonlarını kapatıp ev içerisinde, parkta çocuklarıyla kaliteli vakit geçirmeleri gerekiyor.  Teknolojik araçları kontrolsüz  kullandığınız zaman, bunun fiziksel zararları da var.  Radyasyon yayıyor, gözünüz bozuluyor vs..  Kontrolsüz bir yapı içerisinde pek çok bilgi çocuklarımızın bilinç altına aktarılıyor. Dilimize yapışmış.  Sosyal medya diyoruz ama asosyal medya demek daha doğru.  Günümüzde sosyal medya denilen alan bireyi yalnızlaştırıyor. Aile ortamına bakın, çeşitli ortama bir bakın.  Herkesin elinde bir telefon, herkes kafasını o telefona gömüyor. Sağındaki ve solundaki ile dahi konuşmuyor.  Bu konuda en büyük iş anne ve babalara düşüyor. Oralarda anne ve baba eğitimi koordineli sürdürülmesi gerekiyor. Çocuğun ilk eğitim aldığı kişi annedir. Anne ve babanın verdiği eğitimde eksik varsa, sonra o eksiklerin başkaları tarafından tamamlanmasını beklemek doğru değil. Çocuğun gözünde  Anne ve baba ilk rol modeldir. Devletimizin de bu konuda bir politika üretmesi gerekiyor.  Anaokulu, kreşler ve üniversitelerle işbirliği yapmalı ve çözüm üzerine kafa yormalı. Her mecrada bir oto kontrole ihtiyaç var.  

prof.-dr.-ahmet-ayhan-9.jpg

"KLAVYELER BİZDEN ÇOK KONUŞUYOR; DUYGUNUN YERİNİ EMOJİLER ALDI"

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Ahmet Ayhan  ile yaptığımız söyleşiye, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir önceki söyleşimizde, sosyal medya ve medya okur yazarlığı kavramlarına değinen Ayhan, bu söyleşimizde fakülte çalışmalarını ve toplumun iletişime bakışını değerlendirdi.

İLETİŞİMDE TEKNOLOJİK ARAÇLARIN KULLANIMINA İLİŞKİN NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Kontrolün en zor olduğu mecralar, iletişim mecraları. İnanılmaz dinamik, inanılmaz devingen. 24 saat yayın yapıyor ve çok sayıdalar.  Özellikle internet teknolojisi ile servis edilen her işitsel görsel unsurun kontrolü neredeyse imkansız. Kamu yönetiminden bir kontrol mekanizması devreye girdiğinde, sansür gibi algılanabiliyor.  O mecraları iyi niyetle kullanmayan çok sayıda kesim var.  Dolayısıyla tekrar tekrar söylemekte fayda var. Önce anne ve babalara görev düşüyor.  Neyi ne şekilde izlemesi ve tüketmesi gerektiğinin bir şekilde öğretilmesi lazım. Belki bu durum yeni kuşakların hoşuna gitmeyecektir ama elbette yeni kuşakların bizler gibi olmadığı gerçeğini de gözümüzden ayırmamız gerekiyor.  Onlar başka bir kuşak. Bizim yaşadığımız kuşaklarla onların yaşadığı kuşakları karşılaştırmaya çalışmak da nafile bir çaba.  Bizim o düzeye inip, onların ilgi alanlarına ilişkin o potansiyeli ortaya çıkarıp onu becerebilmek zorundayız. Hafta sonu hoşumuza gitmese de yeni nesil ile vakit geçirmeyi becermeliyiz.  Bunu yeni nesil teknolojik araçların gereksiz kullanımını engelleyerek başarılı oluruz.

prof.-dr.-ahmet-ayhan-1.jpg

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ YERİ NEDİR BU NOKTADA?

 Endüstri dediğimiz kavram ne yazık ki ana akım medyanın da asli unsuru haline döndü.  Sosyal medya, konvansiyel basın  ve televizyonlar böyle olunca da etik kavramının tartışılır olması doğal ne yazık ki. Her mecrada bir oto kontrole ihtiyaç var. Mesela, reklamcılık alanında kamu denetimini sağlayan Reklam Kurulu var. Reklam öz denetim kurulu var. Bazı gazetelerle bazı televizyonların ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelip, resmi olmayan ama bazı reklamlar üzerinde yaptırım gücü olabilir.  Her şeyin yasa koyucular tarafından düzenlenmesini beklemek gerçekçi değil.  O halde, sivil toplum, üniversiteler, aileler, herkesin eşgüdüm halinde çalışıp, daha iyi nasıl olura kafa yorması gerekiyor

İLETİŞİM FAKÜLTELERİ,  BU OTOKONTROLE NASIL DESTEK VEREBİLİR?

İletişim fakültesi öğrencilerinin; sosyal medya kullanımı ve medya konularını içeren kapsamlı bir çalışma yapması, yapılan çalışmalarla kapsamlı bir rapor hazırlanması, yapılan çalışmayı devletin ilgili makamlarına göndermesi, iletişim öğrencilerinin bu alanda yapacağı çalışmayı devletin etkin kurumlarıyla paylaşması noktasında bir çalışma yapılabilir.  Bu konuda biz de ne yapabiliriz diye kafa yorarız. Yapacağımız bilimsel çalışmaya iletişim öğrencileri dahil edebiliriz. Üniversitelerin temel misyonlarından birisi bu araştırmalardır. Yapılması da son derece gereklidir.  Aslında her yıl iletişim fakültelerinin dekanları, bir üniversitenin ev sahipliğinde bir araya geliyorlar ancak uygulamaya geçmiyor. Sürecin içerisine öğrenci ve sosyal hayatın aktörlerini de katmak gerekiyor. Sosyal medyayı yoğun kullanan iletişim öğrencilerinin, bu alanda yapacağı bilimsel çalışmanın son derece değerli olabileceği kanısındayım.

FAKÜLTEDEKİ AKADEMİSYENLERİN, ÖĞRENCİLERLE İLETİŞİMİ NASILDIR?

Dekan olduktan sonra da iletişim fakültemize katkı sağlayacak çalışmalara devam edeceğiz.  Bu konu üzerine çalışmalarımız var.  Burada tekrar ifade etmek istiyorum; fakültemize toplumumuza katkı sağlayacak her türlü çalışmanın arkasındayım. Öğrencilerimiz bu konuda istedikleri çalışmayı, istedikleri düşünceyi özgürce ortaya koyma noktasında serbestler. Kapılarımız öğrencilerimize hep açık. Akdeniz Üniversitesi'nde görev yapan tüm akademisyenlerimiz, öğrencilere yardımcı olma noktasında seferber halindeler. Başka  üniversitelerde bizdeki gibi akademisyenler bulamazsınız. Dersini verir, çeker gider hoca.  Peşinden gitseniz de soru soramazsınız. Öğrencilerimizle abi kardeş her türlü ilişkiyi rahatlıkla kurabiliyoruz. Maddi manevi her türlü sorunlarını ortadan kaldırmaya yönelik elimizden geldiğince çözüm üretiyoruz. Bu bizim için haz verici bir şey. Çeşitli sosyo ekonomik gruplardan gelenler var. Zor bir yaşam sürdürüp de burada kıt kanaat geçinmeye çalışan öğrencimize elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz.  Kişisel sorunları dinleme, akademik hayatla ilgili yönlendirmeler konusunda yardımcı oluyoruz.   Bu sebepten dolayı Akdeniz Üniversitesi her zaman tercih edilen üniversiteler arasındadır.   

prof.-dr.-ahmet-ayhan-3.jpg

FAKÜLTEYİ ÖĞRENCİLERLE BİRLİKTE YÖNETMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?

Her yerde söylüyorum, geçtiğimiz günlerde çıktığım televizyon programında da söyledim. İletişim kavramı benim için çok önemli. Birlikte yönetmek dediğimiz kavram, en güzel demokrasi uygulaması. Ço yk seslilik... Her kesin bir katkısı olsun istiyorum. Evet, mülkü amir olarak imza atan benim. Sorumluluk ve yetki bende. Bedeli ben öderim ama gerçekten insanları mutlu edecek, çok iyi bir şey diyebileceğimiz bir öneri varsa bunlara açığım. Öğrencilerimizin geleceğine katkı sağlayacak projeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz.

İLETİŞİM FAKÜLTESİ OLARAK YEREL GAZETELERE BAKIŞINIZ NE OLACAK?

Yepyeni iletişim çalışmalarına imza atmak istiyoruz. Yapacağımız bu iletişim çalışmalarına katkınızı da bekliyoruz. Ben yerel basını oldukça çok önemsiyorum. Benim içim yerel basın, ulusal basından daha kıymetli. Bu anlamda Antalya'daki yerel basının bizlere iş yapabiliyor olmasını, paydaş olmasını önemsiyorum.

GAZETECİLER ARASINDAKİ MEKTEPLİ, ALAYLI TARTIŞMALARINA BAKIŞ AÇINIZ NEDİR?

İşini kim iyi yapıyorsa ve varlığını o yapı içinde sürdürüyorsa, işini iyi yapıyordur. İşini iyi yapmazsanız, zaten mesleğiniz sizi tasfiye eder. Herkesin yaptığı işe saygınlık çerçevesinden baktığımda, ister alaylı, ister mektepli olsun bu ayrımı doğru bulmuyorum. Bazı meslek grupları vardır, orada mektepli alaylı sınıflandırması anlamlı olabilir ancak basın dünyasında bu ayrımın çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de alaylı olup da bu işi korkunç derecede iyi yapan gazetecilerimiz var. Özellikle ulusal basında. Bugün hayatını kaybedenlerin hangisi mektepliydi? Yıllarca Türkiye'ye hizmet ettiler. Belki de bu türlü şeyleri hiç konuşmamalıyız. Konuştuğunuz zaman çatışmalar başlıyor.  İşini iyi yapan herkese saygı duymak gerekiyor. Doğru yapıyorsa daha çok saygı duymak gerekiyor. Önemli olan basın yayın meslek ilkelerinin etik kodlarını alabilmek, kendini geliştirebilmek. Hiç kimse mükemmel değildir.  Ben 29 yıldır akademisyenim, her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. 17 yaşında, 18 yaşındaki bir öğrencimin verdiği örnekler hoşuma gittiğinde onu başka yerlerde kullanabiliyorum. Hiç kimse doğarken bir şeyi öğrenmez. Kimisi meslekte alaylı öğrenir, kimisi okuyarak öğrenir.  İkisinin de yerine göre avantaj ve dezavantajları var.

 

YEREL GAZETELERLE  İLETİŞİM FAKÜLTESİ ARASINDA ORTAK ÇALIŞMALAR YAPMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Yerel gazetelerin iletişim fakültesi öğrencileriyle buluşturulması, Akdeniz Üniversitesi öğrencilerine yerel gazete okuma alışkanlığı kazandırma noktasında bir çalışma yapmanın, yeni dönemde doğru olduğunu düşünüyoruz. Aktif hayatını gazetecilik yaparak sürdürmek isteyen, bu konuda kendisine hedef  koyan iletişim fakültesi öğrencilerinin, yerel gazetelerle birebir temasta olması önemli. Hayalimde ve hedefimde bu var.  Türkiye'deki temel üniversitelerin içerisindeki sorun, kuramla uygulamanın bir araya getirilememesi. Biz gazeteciliği, halkla ilişkileri, radyo, sinema ve televizyonculuğu kağıt üzerinde öğretiyoruz. Ama uygulamada eksiklerimiz var. Bugün Antalya'da yerel bir televizyon kanalının sahip olduğu teknik alt yapıya sahip değiliz. Bizim burada kuramsal aktardığımız bilgiyle orada gidip eline kamera alabilmesi, stüdyo ortamında bulunabilmesi, gazetelerde baskı, dizgi ve teknik alt yapı eksikliğini gidermesi, haberin nerede kovalanacağını bilmesi önemli.

SİZİN DÖNEMİNİZDE YEREL GAZETECİLERLE MEDYA KÖPRÜSÜNE BENZER ÇALIŞMALAR OLACAK MI?

Bizim çıkardığımız gazete, dergi ve TV sadece öğrencilerin uygulamaları için. Hiç birisinde reklam almıyoruz, parayla satmıyoruz. AKÜN TV'nin web TV üzerinden yayını, radyo sinema ve televizyon öğrencilerinin, televizyon ana bilim dalındaki eksiklerini fark etmesi içindir. Ne kadar izlendiğinin bir ölçümlenmesini yapmadık.  Gazeteciler Cemiyeti ile yapılacak bir protokol üzerinden, alaylı gazetecilerin iletişim fakültesinden faydalanması sağlanabilir. Bunun teknik alt yapısı ve hukuki boyutuna bir şey diyemem. Daha önce Avrupa Birliği Projesi olarak, Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nin yürüttüğü medya köprüsünde bizler herhangi bir şekilde ücret talep etmeden eğitimlere katkı sağladık. Yeni dönemde bu çalışma üniversitede de yapılabilir. Basın Yayın Enformasyon Antalya İl Müdürlüğü ve Antalya Gazeteciler Cemiyeti ile buna kafa yormak gerekiyor. Yerel gazetelerin bu konuda getireceği her öneriye de açığız. Yasa çerçevesinde elimizden ne geliyorsa yaparız.    

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ'NİN HABER AJANSI VAR MI?

Akdeniz Üniverstesi'nin haber ajansı var. Ancak biz kampus içerisinde yapılan haberleri dışarıdaki basınla paylaşmıyoruz. Bu dönemdeki düşüncemiz, hem kampus içindeki hem de dışındaki haberleri yaparak basınla paylaşmak. Basın yayın halkla ilişkiler birimiyle eşgüdüm halinde çalışma yapılmasını sağlamak istiyoruz. Üniversitede bir etkinlik varsa bunu öğrencilerimiz haberleştirmişse mevcutta bunu dışarıya servis etmeyi rektörlük basın yayın halkla ilişkiler vasıtasıyla yapmak isteriz. Daha profesyonelce haberlere imza atılmasını sağlayıp, İstanbul Üniversitesi Haber Ajansı'nın aracılığı gibi bir formata kavuşturmak istiyoruz. Ancak bunun için hem teknik alt yapımız zayıf, öğretim elemanlarımızın da eksik.

TOPLUMUN İLETİŞİM ANLAYIŞINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?  

Toplumun iletişim kurma problemlerimiz var bizim. Ciddi problem ve önyargılarımız var.  Kişiler arasında, bireyler arasında hep var. Bunu aşabilmek için en önemli sorun.  Dinlemek ve anlamak zor bir iştir.  Dinlediğinizi ve anladığınızı zannettiğiniz zamanlarda çok ciddi problemler yaşıyoruz.  Anlaşmanın birinci koşulu dinlemeyi bilmektir. İkinci şartı anlamaktır.  Duymakla dinlemek arasında çok ciddi problemlerimiz var. Biz genellikle duyumlara göre iletişim kuruyoruz.  Halbuki iyi dinlemiyoruz.  Toplumun büyük bir kesimi 5 saate yakın televizyon dinliyor. Anne, baba ve çocuk arasında ciddi iletişim problemleri yaşıyoruz. Toplumun algı ve dikkati başka yönlere kaydı.   Klavyeler bizden çok konuşuyor. İletişimde duygunun  yerini emojiler aldı.  5 duyunun hiç biri yok. Hepsi sanal. Sözün büyüsü vazgeçilmez bir şey.  Bunun ortadan kaldıracak olanlar da ailelerdir. Toplumun iletişimi böyle devam ederse, geleneklerimizi ciddi ölçüde kaybederiz. Geleneklerimize sahip çıkıp, geleceğe sahip çıkmalıyız. (Röportaj: Eyüp KOÇAK)

Röportaj: Eyüp KOÇAK

Bu haber toplam 1175 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim