Bugün 20 Nisan 2024 Cumartesi
  • Antalya19 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2496.161
    %0.03
  • Dolar
    32.4971
    %0.13
  • Euro
    34.5977
    %-0.09
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Hâlâ yeterli ders alınmadı”
06 Mart 2020 Cuma 17:01

“Hâlâ yeterli ders alınmadı”

Acil olarak Deprem Master Planı hazırlanması gerektiğini belirten İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, yaşanılan her depremin hâlâ ders alınmadığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Balcı, depremlerin afete dönüşmemesi için yapı stokunun biran önce de

Acil olarak Deprem Master Planı hazırlanması gerektiğini belirten İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, yaşanılan her depremin hâlâ ders alınmadığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Balcı, depremlerin afete dönüşmemesi için yapı stokunun biran önce depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

 

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte 1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle açıklama yaptı. Dün, Oda binasında yapılan açıklamada depremin bir afet değil doğa olayı olduğuna dikkat çeken Balcı, afete dönüşmemesi için yapılması gerekenleri anlattı. Şimdiye kadar yaşanılan her depremin hâlâ yeterli dersin alınmadığının bir göstergesi olduğunu belirten Balcı, acil olarak Deprem Master Planı hazırlanması ve yapı stokunun depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. İmar barışı adıyla çıkarılan yasayla, kaçak yapıların deprem güvenliklerinin yapı sahiplerinin beyanına bırakıldığını hatırlatan Balcı, kaçak yapıların deprem güvenliğinin olmadığını belirterek biran önce yıkılmaları gerektiğini vurguladı.

 

“ETKİLERİNDEN KORUNMAMIZ GEREKEN BİR DOĞA OLAYI”

Türkiye’nin, dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunduğuna dikkat çeken Balcı, son olarak yaşanan Elazığ/Malatya depreminin toplumsal bilincin yeterince gelişmediğini, şehir yönetiminden sorumlu kişilerin ise deprem risklerini bilimsel verilerle değerlendiremediklerini gösterdiğini belirtti. İMO Antalya Şubesi olarak, olası afet zararlarının azaltılması konusunda farkındalık yaratmak, yerelde kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesinin sağlanması, toplum liderleri aracılığıyla toplumda afetlere karşı hazırlıklı olma ve sosyal sorumluluk bilincinin oluşturması için çalıştıklarını kaydeden Balcı, “Biliyoruz ki afet bir olayın kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır. Deprem, etkilerinden korunmamız gereken bir doğa olayıdır. Korunma yöntemi ise yapıların mühendislik bilimi verileri ışığında deprem riski değerlendirilerek yapılmasıdır. Yağmur yağdığında açtığınız şemsiye ne ise, deprem etkilerine karşı yapacağımız sağlam yapılar da odur. Dolayısıyla deprem bir doğa olayıdır. Yaşanılan her deprem göstermiştir ki hâlâ yeterli ders alınmamıştır. Afete dönüşmemesi için yapı stokumuzun depreme dayanıklı olması gerekmektedir” dedi.

sam_3496.jpg

“SORUN FAY HATLARI DEĞİL, YAPI STOKUNUN DEPREME DAYANIKLILIĞI”

Deprem konusundaki en temel sorunun fay hatları değil,  yapı stokunun depreme dayanıklılığı olduğunun altını çizen Balcı, şunları dile getirdi:

“Bilim, mühendislik ve günümüz teknolojisi görmezden gelinerek, deprem riski olan bölgelere yapılaşma izni verilmemesi noktasında yapılan söylemleri şaşkınlıkla takip ediyoruz. Bugünün inşaat teknolojisi her türlü zemin koşullarında ve fay hatları gibi deprem riskinin yüksek olduğu alanlarda dahi yapılaşmaya olanak sağlamakta. Zemini sorunlu olan yerlere veya fay hatlarına yakın olan yerlere çevre ve kentleşme bilimi açısından yapı yapmamak başka, buralara yapı yapılmaz diye teknik olarak iddialı bir şekilde konuyu yorumlamak başka bir şey. Zemin koşulları, deprem yönetmelikleri ve mühendislik ilkeleri dikkate alınarak yapılan yapılar hasar görebilir fakat can kayıpları yaratmaz. İnşaat mühendisliği bilimi ve bilgisi bu tür yapıların yapılabileceğine imkan veriyor. Bu nedenle tartışmaları fay hatlarına ve zemin koşullarına bağlayarak yapmak doğru değil. Sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarında. Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım. Sorun fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekir.”

 

“DEPREM YIKMADAN BİZ YIKMALIYIZ”

Depreme karşı yapılması gerekenleri 8 başlık altında özetleyen Balcı, sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak gerektiğinin altını tekrarlayarak çizdi. İmar Barışı adıyla çıkarılan yasayla, kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenliklerinin yapı sahiplerinin beyanına bırakıldığını hatırlatan Balcı, “Yapı sahipleri kaçak olarak yaptıkları bu yapılar için depreme karşı güvenlidir diye bildirimde bulundular. Kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yoktur. Bu yapılar yaşanacak depremde ayakta kalamazlar. Bu yapıları deprem yıkmadan önce, kamu iradesi bu tür kaçak yapıların içinde oturanlara destek olmalı ve bu yapılar kamu tarafından boşaltılarak yıkılmalıdır. İmar barışı adıyla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine yapılan müracaatların titiz bir şekilde incelenmesiyle bu yapıların hepsinin belirlenmesi mümkün. İmar affı diye bir şeyin ülke gündeminde olmaması gerekir” diye konuştu. Projeli ve ruhsatlı yapıların üzerine kaçak kat ilavesi yapıldığına da dikkat çekerek bu şekildeki yapı sayısının hiç de az olmadığını belirten Balcı, “Bu kaçak katlar ivedi yıkılmalıdır. Kaçak katların biran önce yıkılarak, bu yapıların, proje ve ekerine uygun hale getirilmesi sağlanmalı” uyarısında bulundu.

 

“PERİYODİK YAPI MUAYENESİ YASAL ZORUNLULUK OLMALI”

Projeli ve projesi deprem yönetmeliklerine uygun olarak yapılan ve ruhsatlandırılan yapıların zaman içerisinde yıprandıklarının bilindiğini kaydeden Balcı, “Zamanla yapılarda kullanılan donatılar (çelik) paslanabilir ve betonun taşıma gücü zayıflayabilir. Bu tür yapılar incelenmeli. Gerekiyorsa onarım ve güçlendirme projeleri yapılarak depremde yıkılmayacak şekilde güçlendirilmeli. Ayrıca mevcut yapı incelemeleri, periyodik yapı muayenesi olarak yasal zorunluluk haline getirilmeli” ifadelerini kullandı.

 

“SERTİFİKALI MÜHENDİSLER DENETLEMELİ”

Yeni yapılacak olan yapılarda bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmak gerektiğinin altını çizen Balcı, “Bu nedenle proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmeli” diye konuştu.

 

“ÖNEMLİ OLAN İNSANIMIZI GÖÇÜK ALTINDA BIRAKMAMAK”

Deprem sonrası oluşturulan kriz masaları ve kurtarma çalışmalarıyla soruna çözüm aranmasının çıkar bir yol olmadığını da belirten Balcı, “Önemli olan insanlarımızı göçük altında bırakmamak. Bunun için yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirmek gerekir” dedi.

 

“CİDDİ SORUNLAR VAR, BU SORUNLAR GİDERİLMELİ”

Ülkede bilime, mühendisliğe ve bilgiye dayalı liyakat sisteminin tümüyle ortadan kalktığını söyleyen Balcı, “Mühendislik eğitiminde, yapı denetiminde ve kaliteli mühendislik hizmetlerinde ciddi bir sorun var. Bu sorunlar giderilmeli. Ortaya çıkabilecek riski azaltmak için yapıların sigorta kapsamına alınması da deprem zararlarını azaltmanın önemli bir yolu olarak söylenebilir” açıklamasında bulundu.

 

“KENTSEL DEPREM RİSKİ BELİRLEME PROJESİ HAZIRLANMALI”

Bugüne kadar yapı stoku konusunda yapılmış ciddi bir çalışma olmadığına da dikkat çeken Balcı, kamu yararı düşünüldüğünde yapılması gereken en önemli çalışmanın yapı stokunun belirlenmesi olduğunu söyledi. Siyasi otoriteye oy getirmediği için böyle bir çalışmanın gerçekleştirilmediğine işaret eden Balcı,”Yapı stokumuzun olası bir depreme hazır olup olmadığının ortaya çıkarılabilmesi için acil olarak Kentsel Deprem Riski Belirleme Projesi hazırlanmalı” diyerek Deprem Master Planı’nın bir an önce yapılması konusunda ısrarcı olduklarını belirtti. Balcı, Kentsel Deprem Riski Belirleme Projesi hazırlanmasıyla elde edilecek temel çıktıları da anlattı.

 

“ANTALYA ÖZELİNDE PROJE GEREKÇELERİ OLUŞMUŞ DURUMDA”

Antalya özelinde bakıldığında bölgedeki deprem tehlikesi, son yıllardaki artan hızlı ve kontrolsüz yapılaşma, yüksek yatırım maliyetleri, kentsel dönüşüm uygulamaları, sürdürebilir ve güvenli şehirleşme için strateji geliştirme gibi nedenlerle proje gerekçelerinin oluştuğunu belirten Balcı, “Proje paydaşları ve Proje teknik kurulunun oluşturulması ile başlayacak çalışmalarla veri toplama, Deprem Tehlikesi Belirlenmesi, Zemin Özelliklerinin Belirlenmesi, Bina Hasar Dağılımının Belirlenmesi, Altyapı Hasar Dağılımının Belirlenmesi, Hasar ve Kayıp Dağılımlarının Sunulması çalışmaları yapılacaktır” dedi.

 

BÜYÜKŞEHİR VE 19 İLÇE BELEDİYESİNE SESLENDİ

Deprem konusunda alınabilecek önlemlerin cevaplarının hazırlanacak olan Deprem Master Planı’nda gizli olduğunu söyleyen Balcı, “Deprem Master Planı çalışması yapılmadan şu bölge risklidir, en çok zarar bu bölgede görülür diyemeyiz. Bütün derdimiz bir envanterin çıkarılması. Antalya’da 4. derece deprem bölgesindeyken yapılan binalardan tutun 2. derece deprem bölgesine yükseltildiğinde yapılan binalara kadar birçok yapı çeşitliliği var. Bunlar için çalışma ve araştırma istiyoruz” dedi. Deprem Master Planı’nı yerel yönetimlerin yapması gerektiğini de dile getiren Balcı, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve 19 ilçe belediyesine seslenerek, “İlçe belediyelerimiz bu çalışmayı kendi ilçelerinde yapabilirler. Büyükşehir Belediyesi de 19 ilçeyi kapsayan bir plan yapabilir. İlçe belediyeleri Büyükşehir Belediyesi’yle bunu yapamıyorsa kendi içlerinde yapabilirler. Biz kendilerine her türlü katkı ve desteği vermeye hazırız” açıklamasında bulundu.

 

“1998 YÖNETMELİĞİNDEN ÖNCE YAPILAN VE KAÇAK BİNALAR SIKINTILI”

Yapı denetim sisteminin, yeni yönetmeliklerin devreye girmesi ve bina deprem yönetmeliklerinin yenilenmesiyle yeni binaların depreme dayanıklı hale geldiğini kaydeden Balcı, 1998 yönetmeliğinden önce yapılan ve kaçak binaların ise sıkıntılı olduğuna dikkat çekti.   

 

“HER TÜRLÜ KATKIYI YAPMAYA HAZIRIZ”

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak tek bir insanın dahi yaşamını kaybetmemesi için her türlü katkıyı yapmaya hazır olduklarının altını çizen Balcı, “Olası büyük bir depremde sadece yapı sahipleri değil, bu yapılarda yaşayan, yaşamayan hepimiz bu enkazın altında kalırız diye uyarıyoruz. Toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçekliklerimiz çerçevesinde, biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyoruz” diye konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ

Bu haber toplam 1345 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim