Bugün 29 Mart 2024 Cuma
  • Antalya26 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2324.531
    %0.77
  • Dolar
    32.3647
    %0.10
  • Euro
    34.9602
    %-0.18
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Her yıl Ege Denizi’nin içine giriyoruz”
20 Ağustos 2017 Pazar 16:36

“Her yıl Ege Denizi’nin içine giriyoruz”

İMO Antalya Şubesi’nde konferans veren Jeofizik Mühendisi Perihan Akbaş Kayhan çarpıcı bilgiler paylaştı. Dünyanın çok hareketli olduğuna işaret ederek Levha Tektoniği Kuramı’nı hatırlatan Kayhan, Türkiye’nin her yıl 21 milimetre Ege Denizi’nin içine gird

İMO Antalya Şubesi’nde konferans veren Jeofizik Mühendisi Perihan Akbaş Kayhan çarpıcı bilgiler paylaştı. Dünyanın çok hareketli olduğuna işaret ederek Levha Tektoniği Kuramı’nı hatırlatan Kayhan, Türkiye’nin her yıl 21 milimetre Ege Denizi’nin içine girdiğini ve 100 milyon yıl sonra Yunanistan ile birleşebileceğini söyledi.

 

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 18. yıldönümü nedeniyle konferans üzerine konferans düzenledi. 16 Ağustos’ta ‘Afet psikolojisi, korku ve panikle mücadele’, 17 Ağustos’ta ise ‘Acil durum yönetimi’ konulu konferansları düzenleyen İMO Antalya Şubesi’nin son konferansı 18 Ağustos’ta gerçekleştirildi. İMO Atatürk Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Afet bilinci ve deprem’ konulu konferansı AFAD Antalya İl Müdürlüğü’nde görevli Jeofizik Mühendisi Perihan Akbaş Kayhan verdi. Dünyanın sürekli olarak hareket halinde olduğuna dikkat çeken Kayhan, neredeyse deprem riski olmayan yer bulunmadığını belirterek depremlerin yaşanmaya devam edeceğini vurguladı.

“SADECE DEPREM AÇISINDAN BAKMAK YANLIŞ OLUR”

Dünyanın oluşumu ve coğrafi konum olarak Türkiye’nin doğal olaylardan kaçma şansı olmadığına dikkat çeken Kayhan, “Sadece deprem açısından bakmak yanlış olur. Heyelan, kaya düşmesi, sel, deprem, çığ bunların hepsi birer doğal olay. Ne zaman ki işin içine insan faktörü giriyor, olaylar insanların yaşadığı alanlarda oluşuyor o zaman iş afete dönüyor. Afete dönmesinin nedeni de insanlar olarak bizim yaptığımız hatalar. Yoksa doğa, kendi dengesi ve düzenini kurmuş durumda. Karşınızda sizden çok daha büyük bir güç var. Siz insanlar olarak o güçle birlikte yaşamak zorundasınız. O güce direnmektense kabul edip birlikte yaşamanın yolunu bulmak zorundasınız. Bunun başka yolu yok ve bunu başarabilen ülkeler var. Bizden çok daha kötü coğrafyalarda yaşamalarına rağmen bunu sağlayan ülkeler var. Biz neden onlardan birisi olmayalım?” diyerek Japonya’yı örnek gösterdi.

“TÜRKİYE’NİN AFET TEHLİKESİ VE RİSKİ YÜKSEK”

Tehlike ve risk kavramlarının tanımlarını yapan Kayhan, “Deprem bir tehlikedir. Sizin kötü bir yapılaşmanız var ve o bölgede yaşayan insan sayınız fazlaysa deprem sizin için tehlike olmaktan çıkmıştır. Kaybedeceğiniz çok fazla şey olduğundan risk haline gelmiştir” dedi. İlk etapta afet tehlikesi olduğuna dikkat çeken Kayhan, afetin büyüklüğünün, oluş zamanının, süresinin ve bölgenin jeolojik yapısının afet tehlikesini oluşturduğunu bildirdi. Ekonomik ve demografik yapılar ile arazi kullanımının afet riskini belirlediğini ifade eden Kayhan, Türkiye’nin hem afet tehlikesi hem de afet riski yüksek bir ülke olduğunu vurguladı.

“TÜRKİYE DEPREM DEĞİL, AFET ÜLKESİ”

Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu söylemenin yerine afet ülkesi olduğunu ifade etmenin daha doğru olacağını ifade eden Kayhan, “Türkiye, deprem ülkesi değil afet ülkesi” diyerek Türkiye’de meydana gelen afet dağılımını gösteren grafiğe dikkat çekti. Kayhan, yüzde 45 ile heyelanın birinci, yüzde 18 ile depremin ikinci, yüzde 14 ile su baskınlarının üçüncü sırada yer aldığına işaret etti. “Biz deprem yaşamıyoruz, daha çok heyelan yaşıyoruz” diyen Kayhan, “Antalya’da bile her sene 2 tane büyük heyelan yaşıyoruz ve heyelanlara bağlı olarak insanların konutları yıkılıyor, yaşadıkları yerlerden nakil ediliyorlar. Heyelandan kaynaklı olarak en son 2017 yılı Mart ayında Kumluca Büyükalan Köyü’nde 16 konut yıkıldı. Bu bizim her sene standart olarak yaşadığımız bir şey” diye konuştu.

“BİRİNCİ SIRADA HEYELAN VAR AMA EN ÇOK KONUT DEPREMDE KAYBEDİLİYOR”

En çok heyelanla karşı karşıya kalınmasına rağmen en çok konutun depremlerde kaybedildiğine dikkat çeken Kayhan, “Birinci sırada heyelan var ama kaybettiğimiz konut sayısına bakıldığımız zaman yüzde 55 ile biz konutlarımızı deprem nedeniyle kaybediyoruz. Ülke üzerinde herhangi bir afet türüne maruz yerleşim birimi sayısına baktığımız zaman yine heyelan birinci sırada. Coğrafyadan veya eğimden kaynaklı, yapısal problemlerle alakalı olarak Karadeniz Bölgesi ve Akdeniz bölgesinin üst kesimleri çok ciddi heyelan bölgeleri. Antalya ile kıyasladığınız zaman avuç içi kadar bir yer olan Artvin’de 460 tane afet heyelanına maruz kalmış ve nakledilmiş alan var” ifadelerini kullandı.  

“DEPREMİN NEREDE OLACAĞI BİLİNİYOR AMA NE ZAMAN OLACAĞI BİLİNMİYOR”

Hangi büyüklükte, nerede ve ne zaman? olmak üzere deprem tehlikesini belirleyen 3 temel faktör olduğunu belirten Kayhan, “Bu üç sorunun cevabını verdiğimiz anda biz deprem tehlikesini çözebilmiş olacağız” dedi. Konu afet olduğunda tarihin her zaman tekerrür ettiğini vurgulayan Kayhan, deprem, heyelan, kaya düşmesi, sel, çığ ne olursa olsun afeti oluşturan şartlar bir kere oluştuktan sonra aynı afetin tekrar meydana geleceğini söyledi. Geçmiş depremlere bakıldığında nerede ve hangi büyüklükte depremlerin olabileceğinin yaklaşık olarak hesaplanabildiğini belirten Kayhan, depremlerin aktif fay hatlarında olduğu bilindiğinden dolayı nerede olacağının bilindiğini ancak ne zaman olacağının bilinemediğini kaydetti. Depremin ne zaman olacağının ölçülebileceği teknoloji olmadığı için ellerinin kollarının bağlı olduğunu vurgulayan Kayhan, o yüzden her an deprem olacakmış gibi davranmak gerektiğini söyledi. Bunun sadece deprem için değil, bütün afet olayları için geçerli olduğunu dile getiren Kayhan, “O yüzden her an olacakmış gibi davranmakla yükümlüyüz” ifadelerini kullandı.

“İÇİNDE DOĞDUĞUMUZ COĞRAFYANIN ŞARTLARINI KABUL ETMEKLE YÜKÜMLÜYÜZ”

Türkiye’nin deprem tehlikesi yüksek olduğunu vurgulayan Kayhan, “Artık yerel yönetimlerin, meslek erbaplarının, devletin, bu ülkede yaşayan herkesin bu gerçeği kabullenmesi gerekiyor” dedi. İbn-i Haldun’un ‘Coğrafya kaderdir’ sözünü hatırlatarak hiçbir kimsenin doğacağı toprakları seçme hakkı bulunmadığına işaret eden Kayhan, “Coğrafya bizim kaderimizse içinde doğduğumuz coğrafyanın şartlarını kabul etmekle yükümlüyüz” diyerek Levha Tektoniği Kuramı’na dikkat çekti. 

“100 MİLYON YIL SONRA YUNANİSTAN İLE BİRLEŞEBİLİRİZ”

500 milyon yıl önce dünyanın tek bir kıta parçası ve okyanustan oluştuğunu, zaman geçtikçe kıta parçasının önce ikiye daha sonra başka parçalara bölündüğünü, dünya üzerinde hareket eden bütün kıta parçalarının biraraya getirildiği zaman yapbozun parçası gibi birbirine girdiğini ifade eden ve 1912 yılında ortaya atılan Levha Tektoniği Kuramı’nın uzaydan çekilen fotoğraflarla herkes tarafından bugün kabul edilir hale geldiğine işaret eden Kayhan, kuramın depremlerin genel nedeni olarak kabul edildiğine dikkat çekti. Kurama göre dünya üzerinde büyük levhalar olduğunu bildiren Kayhan, Türkiye’nin de Avrasya levhası üzerinde Anadolu levhası olarak küçük bir levha parçası olduğunu söyledi. Dünya üzerindeki levhaların birbirlerine doğru sürekli olarak hareket halinde olduklarını ifade eden Kayhan, “Üzerinde yaşadığımız dünya sabit bir şekilde durmuyor. Sürekli olarak hareket halinde” diyerek, levha sınırlarının dünyadaki tektonik olayların nedeni olduğunu dile getirdi. Kıtaların hareket etmesinin nedeninin de dünyadaki soğuk-sıcak hareket döngüsüne bağlı olduğunu açıklayan Kayhan, Türkiye’nin her yıl ortalama 21 milimetre Ege Denizi’nin içine girdiğini söyledi. “Hiçbirimiz farkında değiliz. Her sene yavaş yavaş Ege Denizi’nin içinde ilerliyoruz. Bundan belki 100 milyon yıl sonra Yunanistan ile birleşeceğiz” diyen Kayhan, böyle oluşumlar olduğunu kaydetti.

“DEPREM ÜLKESİ OLMAMIZ DÜNYANIN HAREKETİYLE ALAKALI”

Dünyadaki deprem hareketlerinin kıta sınırlarına tam olarak oturduğuna dikkat çeken Kayhan, “Kıta sınırları aynı zamanda dünyadaki volkanik oluşumların yüzde 90’ına sahip ve dünya üzerindeki bütün büyük depremler kıta sınırları üzerinde gerçekleşmekte. Ülkemizin deprem ülkesi olması bütün dünyanın hareketiyle alakalı” diye konuştu.

“DEPREMDEN KAÇMA ŞANSIMIZ YOK”

Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu olmak üzeri iki büyük fay hattı üzerinde bulunduğunu hatırlatan Kayhan, 17 Ağustos Marmara depremine neden olan hattın Kuzey Anadolu hattı olduğuna işaret etti. Jeolojik yapıdan ve çok hareketli bir coğrafyada yer almaktan dolayı Türkiye’nin depremden kaçma şansı olmadığını vurgulayan Kayhan, şunları dile getirdi:

“Bu kadar fay yoğunluğu, kütlesel hareket varken bizim depremi görmesek de olur deme şansımız yok. Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçti. 18 yıl boyunca bu gerçek değişmedi. Bundan sonra da değişmeyecek. Marmara depreminden sonra da depremler oldu. İstanbul’da, Van’da, Karadeniz’de, Ege’de yine deprem olacak. Bu bir felaket tellallığı değil, yıllardır yapılan araştırmaların sonucu. Ülke topraklarımızın yüzde 92’si deprem bölgesiyse bizim uyanıp kendimize gelmemiz gerekiyor. 1999 Marmara depremini elzem yapan da 2011 Van depremini de kötü bir hale getiren de binalardı. Bundan sonraki depremlerde de biz yine binalar yüzünden öleceğiz. Deprem gerçeğini değiştiremiyorsak üzerine yaptığımız binayı, bina yapım tekniklerini değiştirmek zorundayız.”

“İMAR PLANLARINI GEÇİRİRKEN 2 DEĞİL 5 KERE DÜŞÜNMELİYİZ”

Türkiye deprem bölgeleri haritası üzerinden Türkiye tarihinde meydana gelen 6.6 ila 7.9 arasında değişen büyüklüğe sahip depremleri gösteren Kayhan, “Bundan sonra oluşacak depremler, bu bölgelerin üzerinde olacak. Bu bölgeler üzerinde ev, sanayi tesisleri yaparken, yerleşim yerleri oluştururken, imar planlarını geçirirken 2 kere değil 5 kere düşünmemiz ve ona göre çalışma yapmamız gerekiyor” diye konuştu.

“İSTANBUL’DAKİ DEPREM 8 BÜYÜKLÜĞÜNE YAKIN OLACAKTIR”

Türkiye’de yaşanan depremler hakkında da bilgiler aktaran Kayhan, 1938 yılında meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki Erzincan depreminde 116 bin 720 binanın yıkıldığını, 32 bin 968 kişinin öldüğünü, 1999 yılındaki 7.8 büyüklüğündeki Gölcük depreminde ise 73 bin 342 binanın yıkıldığını, 17 bin 480 kişinin de öldüğünü hatırlatarak iki deprem arasında karşılaştırma yaptı. Şartlar bakımından karşılaştırma yapan Kayhan, 60 yılda daha küçük depremde 73 bin bina yıkıldığına işaret ederek, İstanbul’da meydana gelecek depremin de yıllarca enerji biriktiren bir fay üzerinde bulunmasından dolayı 8’e yakın büyüklükte olacağını, önceki depremlerden küçük olmayacağını söyledi.        

“DEPREM SİGORTASI YAPTIRIN”

Zorunlu deprem sigortası DASK’a da dikkat çeken Kayhan, araba alındığında ilk yapılanın sigortalatmak olduğuna işaret ederek, yıllarca çalışılarak alınan ve ailecek içinde yaşanılan eve yıllık 180 Lira verilerek sigorta yapılmadığını söyledi. “Arabanızdan daha mı kıymetsiz eviniz?” sorusunu yönelten Kayhan, yapılan afet konutlarının da geri ödemeli olduğuna işaret ederek vatandaşlara deprem sigortası yaptırmalarını tavsiye etti.   

“KİMSE DEPREM ÇANTASI HAZIRLAMIYOR, EŞYALARI DUVARA MONTE ETMİYOR”

Deprem konusunun ve alınabilecek tedbirlerin sürekli olarak anlatıldığına ancak anlatılanların neredeyse hiçbirisinin uygulamaya konulmadığına dikkat çeken Kayhan, “Afet bilinci eğitimlerinde deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında ne yapılacağı anlatılıyor. Deprem öncesinde deprem çantası hazırlayın, evdeki eşyalarınızı duvara monte edin, deprem sırasında balkondan atlamayın da sağlam bir eşyanın yanında çök kapan yapın şeklinde şeyler anlatılıyor. Toplumsal yapımızla mı yoksa olaya bakış açımızla mı alakalıdır bilmiyorum ama hiç kimse eğitimden çıktıktan sonra gidip de evinde deprem çantası hazırlamıyor, eşyaları duvara monte etmiyor. Hiç kimse konut alırken depreme dayanıklı mıdır değil midir? Sorgulamıyor” diye konuştu.

“BİNANIN FAYANSINA DEĞİL, TEMELİNE BAKIN”

Ev alacaklara da önerilerde bulunan Kayhan, “Aldığınız binayı araştırın. Fayansına, çeşmesine, borusuna bakmayın. Temeline, inşaatına, demirine, betonuna, doğru şartlarda projelendirilip projeye uygun mu yapıldığına bakın. Bir mimara, mühendise sorun ve ondan sonra alın” dedi.  

“81 İLİN AFET MÜDAHALE PLANI VAR”

Son olarak AFAD’ın yapısı ve çalışmaları hakkında da bilgiler aktaran Kayhan, AFAD’ın 81 ilde teşkilatlandığını ve 81 ilin afet müdahale planı olduğunu bildirdi.

TEŞEKKÜR BELGESİ VERİLDİ

Konferansın ardından Jeofizik Mühendisi Perihan Akbaş Kayhan’a İMO Antalya Şube Sekreteri Ahmet Evci tarafından teşekkür belgesi verildi. Konferans toplu fotoğraf çekimiyle son buldu. HABER: YUSUF KATRAĞ

Kaynak: YUSUF KATRAĞ
Bu haber toplam 1176 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim