Bir dönem dinler tarihine çok merak saldım. İslamiyet’ten, Hıristiyanlığa, Yahudilikten, Bahaîliğe kadar dünyada ne kadar din varsa onların amacını, öğretilerini öğrenmek istedim. Din bilgini diye nitelendirilen kişilerin konuşmalarını, kitaplarını ve dine felsefi bakışlarını incelemeye çalıştım. Tabi böyle bir şeye kalkıştığınızda, karşınıza çıkan ilk şey bilgi kirliliği oluyor.
Din konusuna dalmadan önce ortalama bir din bilgim vardı. Bu bilgi tamamen atalarımızdan öğrendiğimiz bilgileri içeren, düşünceden uzak, alışkanlık haline gelmiş öğretilerdi. Namaz kılmak, anlamını bilmediğim bir dilde dua etmek gibi…
Yeryüzü çok tuhaf bir mekân…
Bu mekânda ne ile nasıl karşılaşacağınız belli olmuyor. Bazen bir hengâmenin içerisinde kaybolduğunuzu hissettiğinizde, “bu dünyaya niye geldim acaba” gibi tuhaf sorular kafanızda dolanmaya başlıyor.
Evet, “Biz bu dünyaya niçin geldik. Kaderi levhi mahfuzda yazılı insanoğlunun dünyaya gönderilişindeki hikmet ve sır nedir ”
Derken, babamın vefatıyla yaşama ve dünyaya bakış açım değişti. Babamı musalla taşında ben yıkadım, onu ebedi istirahatgahına yerleştirenlerden biriydim. Bir insanın 30 yıl birlikte yaşadığı, her anına tanık olduğu, bazen öfkelendiği, bazen kırıldığı, bazen çok sevdiği bir yakınını toprağa emanet etmesi çok garip bir şey. Babam, son günlerini kolon kanseri olmasının getirdiği acı ve ızdırap içinde tamamladı. Son telefon konuşmamızdaki acı ses tonunu; “ Oğlum, ben hiç iyi değilim” diyerek inlemesini unutamıyorum. Babamın musalla taşındayken gülümsediğini, o gün gassalın uyarısıyla fark ettim. Gerçekten çok enteresandı. Normalde kendisine çok önem veren, en ufak bir acıda gürültü koparan babamın nereye gittiğini düşünüp durdum o gün. Öylesine derin düşüncelere dalmışım ki, o gün ağlamak bile aklımın ucuna gelmedi.
İşte o günden benim için bir milattır. O günden sonra her şeye çok daha farklı bir gözle bakmaya başladım. O günden sonra yediğim, içtiğim, uyuduğum, kızdığım her anımın farkındayım. Bu dünyanın benden ibaret olmadığını biliyorum. Yeryüzünde yaşayan her bir canlı, tıpki bizim gibi bir âlemin içinde kendine has yaşamını sürdürüp duruyor. Her canlının kendine has bir dünyası, her canlının kendine has zamanı var. Hiç kafanızı aşağıya indirip karınca yuvalarını izlediniz mi?