Bugün 29 Mart 2024 Cuma
  • Antalya24 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2324.897
    %0.79
  • Dolar
    32.3656
    %0.12
  • Euro
    34.97
    %-0.19

Ergün Efe

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ergün Efe

Siyaset dili neden bu kadar kirlendi?

28 Mayıs 2019 Salı 07:00

“Ülkemizdeki siyasi nezaket yerlerde sürünüyor” desem, herhalde kimse itiraz etmeyecektir. Hele içlerinde bazı siyasiler var ki, adap, anane, gelenek, ahlak, kültür vs. gibi kavramlar umurlarında bile değil. Bu türden siyasiler yüzünden artık ailece bir tartışma programı izlemek olanak dışı. Bu böyle devam edemez,  etmemeli.


1000 yıllık Anadolu tarihimizde siyaset dilinin bu kadar kirlendiği, bu denli dibe vurduğu herhalde ne Selçuklu zamanındaki Moğol istilasında, ne Osmanlı’nın fetret devrinde, ne de Cumhuriyet’in sıkıyönetim devrinde görülmüş değil.


Elbette aklı başında siyasetçilerimiz de var, ancak devlet ciddiyetinden fersah fersah uzak, halk arasında “kahvehane ağzı” diye tanımlanan bu gayri medeni, hatta zaman zaman gayrı ahlaki üslup bir an evvel terkedilmelidir.


Artık gerçek sorunlarımızı görmemezlikten gelmenin, saklamanın, gizlemenin veya yok saymanın anlamı yok. Siyasi yönü ile ele alırsak, bu çöküntünün temel sebebi özelikle son 5-10 yıl içinde iyice ayyuka çıkan Cumhuriyet, demokrasi, hukuk gibi konulardaki iki tarafın derin anlaşmazlıklarından. “İki  taraf” derken de partileri kastetmiyorum, daha genel ele alırsak seküler olan ve seküler olmayan (veya olmak istemeyen) kesimi kastediyorum.


Veya başka bir tarifle, en büyük sürtüşme Cumhuriyetimizin temel felsefesini içselleştirenlerle - içselleştirmeyenlerin arasındadır. Çünkü sistem içinde bir anlaşmazlık olmuş olsa siyasiler karşılıklı bu denli kırıcı olmazlardı. Varsa bir beka sorunu, bence en büyük beka sorunu budur. İçinde yaşamak istediği sistemi yurttaşların en az %75 (4/3) onaylaması gerekir, ki huzur gelsin. (Tabi, sisteme keyfi tanım getirmemek şartı ile)


Peki, nedir bu “Keyfi” olan?

Mesela biri çıkıp rahatlıkla anti demokratik, hukuk dışı bir eylemi, hatta rezilliği insanlarımıza “demokrasinin, hukukun gereği” imiş gibi yutturmaya çalışmaması. 


Saygı değer okurlar, demokrasi ve onun vazgeçilmez evrensel hukuk normları bir sistemin vazgeçilmez dişlileridir. Ayrıca bu kavramlar inanılması gereken değil, bilinmesi gereken kavramlardır. İşte, tam da bu yüzden demokrasinin, hukukun “sana göresi” bana göresi” olamaz. Ya içselleştirirsiniz, ya da reddersiniz, ama şahsi algılarınıza göre ilkeleri belli olan bir sistemin orasına burasına kafanıza göre yeniden şekil vermezsiniz.


Bir İspanyol ile Alman’nın da kültür ve dini anlayış dokusu farklılık arzeder. Ama bu yüzden demokrasi ve hukuk farklı uygulanmaz. Sistemin ilkeleri, teamülleri bellidir. Kültür, Din, Mezhep gerekçe gösterilerek demokrasi ve hukuk konusunda yola çıkılırsa sistem ya tökezler, ya da çöker. 


Bu ‘de facto’ durumdan kurtulmanın tek çaresi eğitimdir. 


Ben Milli Eğitim Bakanı olsam, herhalde ilk işim ilk okul dörtte kesintisiz bir sömestr (altı ay) çağcıl ve katılımcı demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, insan hakları, devlette şeffaflık, Milli İrade, Anayasa gibi kavramların öğretilmesini zorunlu kılardım. 


Hiç şüphem yok ki, o vakit o değerli kavramların edinilecek değil, erişilecek birer düzey olduğunu öğrenciler bu süre zarfında tam olarak kavramış olacakları için, kimileri gibi saçma sapan gereksiz tartışmaları en başından beri yapmayacaklardır

Bu yazı toplam 1138 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim