Bugün 29 Mart 2024 Cuma
  • Antalya23 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2324.75
    %0.78
  • Dolar
    32.3712
    %0.12
  • Euro
    34.9966
    %-0.12
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Su kaynaklarımız hızla kirleniyor”
22 Mart 2018 Perşembe 06:00

“Su kaynaklarımız hızla kirleniyor”

Dünyada az olan kullanılabilir su kaynaklarının hızla kirlenmekte olduğuna dikkat çeken JMO Antalya Şube Başkanı Ali Keleş, su kaynaklarının korunmasının zorunlu olduğunu vurguladı.

22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi tarafından "Kentimizin ve ülkemizin su sorunları ve çözüm önerileri" konulu bir basın açıklaması yapıldı. Dün oda binasında yapılan açıklamayı, Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte JMO Antalya Şube Başkanı Ali Keleş gerçekleştirdi. Su kaynaklarının kirlenerek yok olduğuna dikkat çeken Keleş, özellikle yeraltı sularının korunmasına yönelik ciddi ve caydırıcı önlemler getirilmesini istedi.

 

 “KOLAYLIKLA ULAŞILABİLECEK TATLI SU MİKTARI ÇOK AZ”

1.4 milyar kilometreküplük dünyadaki su miktarının yüzde 97.5’inin okyanuslarda ve denizlerde tuzlu, yüzde 2.5’inin ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunduğunu hatırlatan Keleş, “Bu kadar az olan tatlı su kaynaklarının da yüzde 90’ının kutuplarda ve yeraltında bulunması sebebiyle insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği elverişli tatlı su miktarının ne kadar az olduğu ortadadır” dedi.

 

“SU POTANSİYELİMİZİN 44 MİLYAR METREKÜPÜ KULLANILIYOR”

Komşu ülkelerden Türkiye’ye gelen yıllık ortalama 7 milyar metreküplük su ile birlikte Türkiye’nin brüt yerüstü su potansiyelinin 193 milyar metreküp olduğunu belirten Keleş, “Yeraltı suyunu besleyen 41 milyar metreküp de dikkate alındığında, ülkemizin toplam yenilenebilir su potansiyeli brüt 234 milyar metreküp olarak hesaplanıyor. Yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar metreküp olup, 44 milyar metreküpü kullanılmaktadır” diye konuştu.

 

“SU AZLIĞI YAŞAYAN BİR ÜLKE KONUMUNDAYIZ”

Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının yaklaşık 1519 metreküp olduğunu ifade eden Keleş, su azlığı yaşayan bir ülke konumunda olduğumuzu söyledi. Avrupa Çevre Ajansı‘nın hazırladığı raporda 2030 yılında Türkiye‘nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacağına dikkat çekildiğini hatırlatan Keleş, “Bütün bu tahminler mevcut kaynakların hiç tahrip edilmeden aktarılması durumunda söz konusu olabilecek. Bu durum, sanıldığının aksine, Türkiye’nin yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşmaya aday bir ülke olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı.

 

“SU HAVZALARIMIZ YOK OLMA TEHDİDİ ALTINDA”

Nehirler başta olmak üzere ülkemizin akarsularının büyük çoğunluğunun kullanılamayacak düzeyde kirletilmiş durumda olduğunu söyleyen Keleş, şunları dile getirdi:

 

“Su havzalarımız ve beslenme alanları, sanayi ve kentsel yerleşim bölgeleri haline getirilmiştir. Su havzalarının tarıma açılması çok miktarda kimyasal gübre ve kimyasalın bu sulara karışmasına yol açmış, içme ve kullanma suyu elde etmek üzere arıtılarak kullanılan ham su kalitesi düşmüştür. Az miktarda kalan kullanılabilecek nitelikteki akarsularımız ise enerji üretimi adına talana açılmış, neredeyse yok edilmiştir. Su havzalarımız kuraklık tehlikesi altında yok olma tehdidi altında. Ülkemizin birçok tatlı su gölü hızlı bir küçülme periyoduna girmiştir. Göller bölgesi yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Türkiye’de son 50 yılda yanlış su politikaları nedeniyle sulak alanların yarısı ya kamu eliyle yok edilmiş veya yok olma aşamasına gelmiştir. Aşırı tüketim sonucu bazı yeraltı suyu havzalarında su düzeyleri hızla düşmüş, kıyı akiferlerine deniz suyu girişleri ile tuzlanma yaşanmış, bazı yeraltı suyu akiferlerimiz ise yanlış kentleşme, sanayileşme ve tarım politikaları sonucu hızlı bir şekilde kirlenmeyle yüz yüze bırakılmıştır. Akarsularımızın her noktasında son yıllarda kamu yararı göz ardı edilerek plansız bir şekilde ortaya konan HES`ler sonucunda çok ciddi ekolojik ve kültürel sorun ve olumsuzluklar yaratılmıştır.”

 

“SU KAYNAKLARIMIZ HIZLA KİRLETİLİYOR”

Su kaynaklarının hızla kirlendiğini vurgulayan Keleş, “Sınırlı olan su kaynaklarımız, hızlı ve çarpık kentleşme, nüfus artışı, endüstriyel faaliyetlerinin doğurduğu çok çeşitli katı ve sıvı atıklar, katı atık depolama yerlerinin yeraltı suyu rezervuarlarının beslenme alanlarında seçilmesi, su havzalarının imar planlarına açılması, tarım alanlarında bilinçsiz gübre ve tarım ilacı kullanılması yerüstü ve yeraltı suyu kalitesini ciddi olarak tehdit etmekte ve su kaynaklarımız hızla kirletilmektedir” dedi.

 

“ANTALYA’DA SU KAYNAKLARINI KORUMA TEDBİRLERİ UYGULANMIYOR”

Antalya su kaynakları durumunun da çok fazla iç açıcı olmadığını söyleyen Keleş, “Antalya’da da akarsularımız, yeraltı sularımız plansız, programsız kentleşme ve tarımsal faaliyetlerin baskısı altında sürekli kirlenerek yok edilmekte. Antalya içme suyu kaynakları koruma alanlarında kanun ve yönetmelikler ile bilimin belirlediği koruma tedbirlerinin uygulanmadığı görülüyor. Mutlak koruma alanlarında su yapıları dışında hiçbir şeyin yapılmaması gerekirken bu alanlara oto yollar ve tarımsal faaliyetler yapılmakta, yerleşime izin verilmekte” diye konuştu.

 

“DÜDENLER YOK SAYILDI”

Mutlak koruma alanı statüsünde değerlendirilen Döşemealtı ve daha üst seviyelerdeki düdenlerin korunması gerekirken, düdenin görevlerinin yeterince bilinmediğini söyleyen Keleş,  “ASAT tarafından Resmi Gazete hükmü gereği hazırlattırılan ‘Antalya Traverten Platosu Düdenler’ bilimsel raporu, hiçbir çalışma yapılmadan, bilimsel gerekçe gösterilmeden meclisin önüne getirilmiş ve meclis tarafından düdenlerin görevlerinin ne olduğu bilinmeden indir – kaldır yoluyla yok sayılmıştır. Raporda 400’ün üzerinde tespit edilen düdenlerin yaklaşık 300’ünün korunması gerektiği belirtilmektedir ama ASAT yönetimi yaklaşık 8 adet düdenin korunmasını gerekli görmüş diğerleri meclis kararıyla yok sayılmıştır” dedi.

 

“YEŞİLBAYIR VE YENİKÖY POMPA DEPOLARINDA ARSENİK MİKTARI, LİMİT DEĞERİN ÜZERİNDE TESPİT EDİLDİ”

Süleymen Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü tarafından 2015 yılında yapılan “Antalya İçme suyu Kaynaklarında Arsenik Miktarının Mevsimlere Bağlı Olarak İncelenmesi” araştırmasına dikkat çeken Keleş, araştırmada Haziran 2013 - Mayıs 2014 tarihleri arasında Antalya içme suyu kaynağı olarak kullanılan Duraliler I, Duraliler II, Boğaçay, Yeniköy ve Yeşilbayır depo istasyonlarından aylık olarak alınan su numunelerinin arsenik miktarının bir yıl süreyle incelendiğini ve elde edilen sonuçların aylık ve mevsimlik olarak değerlendirildiğini belirtti. Çalışma neticesinde en yüksek arsenik miktarının Şubat ayında 13,01mg/l ile Yeniköy Pompa İstasyonunda, en düşük arsenik miktarının ise Haziran ayında 0,07mg/l ile Boğaçay istasyonunda ölçüldüğünü kaydeden Keleş, “Çalışma sonucunda Yeşilbayır ve Yeniköy Pompa Depolarında elde edilen bazı verilerin İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmelikte belirlenen 10,00mg/l limit değerinin üzerinde olduğu tespit edilmiştir” dedi. Bu sonucun gerekçesi olarak su kaynaklarının beslenim alanlarında yapılan, yoğun tarımda kullanılan arsenik içerikli pestisit ve herbisitlerin gösterildiğini söyleyen Keleş, raporda “kaynakların beslenim havzalarında koruma önlemlerinin uygulanması öncelikli hedef olmalıdır” denildiğini dile getirdi.

 

“BOĞAÇAY PROJESİ’NDEN VAZGEÇİLMELİ”

Antalya şehir şebekesine şişelenebilecek kalitede su sağlayan Boğaçay İçme suyu kuyularının uyarılara rağmen bir inat uğruna yok edileceğini söyleyen Keleş, Boğaçay Projesi’nden vazgeçilmesini istedi.

 

“ANTALYAMIZI YAŞANMAZ HALE GETİRMEYİN”

“Yerel, kamu yöneticilerimize ve halkımıza seslenmek istiyoruz” diyen Keleş, “Dünyanın en güzel yeri olan Antalya’mızı yaşanmaz hale getirmeyin. Getirilmesine izin vermeyin. Su kaynaklarımızın korunması noktasında bilimsel verilere, kanun ve yönetmeliklere uyun. Uyulmasını denetleyin. Hesap sorun. ASAT su kaynaklarında yapmış olduğu kimyasal ve fiziksel deney sonuçlarının tamamını açıklamalıdır. Açıklasın ki halk olarak kullandığımız suyu tanıyalım ve ASAT güvenirliğini sağlasın” ifadelerini kullandı.

 

“SU YASASI ÇIKARILMALI”

Yapılması gerekenlerle ilgili önerilerini de sıralayan Keleş, şunları söyledi:

 

“167 Sayılı Yeraltısuları Hakkında Kanun ve ilgili mevzuatında değişiklikler yapılarak özellikle yeraltısularının korunmasına yönelik ciddi ve caydırıcı önlemler getirilmeli. DSİ Yeraltısuları Daire Başkanlığı kurulmalı. Ülkemiz derin yeraltısuyu akiferleri araştırma programı başlatılmalı. Derin yeraltısuyu akiferlerin varlığı ve nitelikleri ortaya konulmalı. Doğrudan denize boşalan yeraltısuları araştırılmalı, bu sular kullanılabilir hale getirilmeli. İnsanlarda su tasarrufu bilinci oluşturulmalı. Atık sularımız özellikle su kıtlığı çekilen yerlerde yeniden kullanılabilir hale getirilmeli. Şehir ve sulama şebekelerinde kaçakların önlenmesine yönelik tedbirler alınmalı. Tarım alanlarımızda toprağın jeolojik yapısına uygun sulama yöntemi seçilmeli, çiftçi sulama konusunda eğitilmeli. Kentleşme, sanayileşme ve tarım politikaları yeniden gözden geçirilerek yüzey ve yeraltısuyu kirliliğine neden olan unsurlar önlenmeli. Yeraltısuyu akiferleri ve beslenme havzalarının korunmasına özel önem verilmeli. Bu alanlar planlama süreçlerinin dışına çıkarılmalı. Suyun ticarileştirilmesinden, su kaynaklarımızın özelleştirilmesinden vazgeçilmeli. Su yönetim sistemlerine sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ile halkın katılımını esas alan mekanizmalar geliştirilmeli. ÇED süreçleri değiştirilmeli, hiç bir bilimsel kritere göre belirlenmeyen ve denetlenmeyen can suyu miktarı konusu toplumsal fayda ve bilimsel ilkeler çerçevesinde yeniden tanımlanmalı. Suyu ticari bir meta olarak gören üretim biçimi yerine, toplumsal ihtiyaçların karşılanmasına odaklı bir anlayış esas olmalı. Suyun tüm canlılar için yaşamsal bir hak olduğundan hareket edilerek, bu yaklaşım temelinde yaşanan olumsuzlukları giderecek ve önerilerimizi de hayata geçirecek bir Su Yasası çıkarılmalı.” HABER: YUSUF KATRAĞ

Bu haber toplam 3586 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim