Bugün 25 Nisan 2024 Perşembe
  • Antalya24 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2427.694
    %-0.04
  • Dolar
    32.5699
    %0.15
  • Euro
    35.0032
    %0.66

Ergün Efe

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ergün Efe

Uzlaşı kültürü seçenek değil, bir zaruret!

03 Ocak 2020 Cuma 14:16
Batı, yedi asır birbirini yok etmeye çalışarak geçirdi. Güç odaklarının herbirinde “Benim dediğim olacak” veya “Ya alırım ya veririm, ama mecbur kalmadıkça uzlaşı aramam” anlayışı hakim idi. (Dünya’daki diğer idarelerde de anlayış çok faklı değildi)
 
 
Batı’da da “uzlaşı kültürü” diye bir olgunluk henüz oluşmamıştı. Taraflarda çok zor durumda kaldıklarında güçlenip tekrar saldırabilir duruma gelene kadar görünürde bir “uzlaşı arayışı” girişimi vardı, ancak bu sadece taktikseldi.
 
 
Osmanlının Viyana’ya kadar yürümesi, zorunlu olarak Batı’yı yeni arayışlara itti, nitekim bu da yeni buluş ve keşiflere sebebiyet verdi. Özellikle o zamana kadar Dünyanın düz olduğunu veya öküzün boynuzları tarafından tutulduğu için düşmesi engellendiği varsayımı da çürütülüp, Dünyanın yuvarlak şeklinde (yumurta) olduğu anlaşılması, Amerika kıtası da keşfedilip Batı oradan tonlarca altın yağmalanıp ülkelerine getirince, yaptığı gemi seferleri ile Amerika kıtası aşılarak Çin’e, Hindistan’a v.s. yeni ticaret yolları da açılmasıyla Osmanlı ile Batı arasındaki güç dengesi el değiştirdi. Batı, böylece hem Osmanlı’ya eskisi kadar vergi vermek zorunda kalmıyordu, hem edindiği inanılmaz ganimetlerle ordusunu güçlendiriyordu. İşte Batının, hem maddi hem de teknolojik üstünlüğü artık Osmanlı’nın çöküşü kaçınılmaz kılmıştı.
 
 
Batı, egemen kalmak için müspet bilime yönelişin önemini - tarihinde hiç olmadığı kadar - farketmesi bilime daha çok ivme kazandırdı ve zamanla endüstri devrimine yol açtı, üretim ekonomisine geçildi, Kapitalistler Kral’dan daha zengin olunca da İmparatorluklar bir bir yıkıldı, devletin de yeni aktörleri kapitalistler oldu. Zaten o’dur budur onlar yönetiyor. :-)
 
 
Tabi, Devlet - yurttaş münasebeti de yeniden biçimlenmesi gerekti. İnsanlar birilerin kulu olmaktan kurtulmuş -kapitalist de olsa- artık demokratik bir ulus devletin vatandaşları olmuşlardı. Kapitalizm ucuz iş gücüne daha çok ihtiyaç duyuyordu, ama rakipleri ile rekabet halinde olmalarından dolayı akıllı ve kaliteli elemanlara da ihtiyaçları vardı. İşçilerin bir bölümü ‘Orta sınıf’ olmuş olsada geneli çok eziliyordu. Bu zor zor süreç Batı’da bir “Uzlaşı kültürünün” oluşmasına neden oldu. İşçi hakları, sendikalaşma v.s. 
 
 
Osmanlı da nihayet bu gerçeği ikiyüz yıl evvel farketmiş olup gerekli adımları atmaya çalışmış olsa da artık dümeni döndürmek için fazlaca geç kalmıştı.
 
 
Arzuladığımız ölçüde kalkınmamız için bu devasal tarihi değişimi farketmemiz gerekiyor, ancak kimi insanlarımız Ortaçağ refleksleri ile dünyayı algılamakta ısrarcı olduğundan arzuladığımız ölçüde kalkınmıyoruz.
 
 
Maalesef, her kim hükümet etmiş olursa olsun, muhalefet edenin  uyarılarına kulak verdiği, ciddiye aldığı bizde pek görülmüş bir şey değil. Savaş hariç, bizim geleneğimizde “uzlaşı kültürü” yeterince gelişmiş değil. Bu sistemde (özelikle önemli ülke meselelerde) muhalefeti de ikna etmek, uzlaşma yolu aramak iktidar tercihi değil zorunluluk, oysa bizde “tercih” sanılır. Sitemin bu gerekliliğini önemsemeyenler işi bir husumet gibi algılar, öyle ile ele alır; doğru değil.
 
 
Ülkesini seven insan bu duruma nasıl üzülmez? Ben üzülüyorum!
 
 
Sayın Erbakan muhalefette iken onun uyarılarınını iktidar dikkate almamıştı, o iktidar oldu, o da muhalefetin uyarıları dikkate almadı, sonra AKP iktidar oldu, o da Erbakan’ın uyarılarını dikkate almadı. AKP, sonra CHP’nin de hiç bir uyarısını dikkate almadı. Yarın CHP iktidar olsa, -bilin ki, belki bu dozda olmasa bile- o da muhalefeti pek ciddiye almayacaktır. Zarardan başka hiç bir kârı olmayan bu uzlaşı dışı “Bildiğimi okurum” anlayışından kurtulabilirsek, en büyük iyiliği ülkemize yapmış oluruz!
 
 
Yanlış kararların bedelini hepimiz ödüyoruz. Özellikle siyasilerimiz önemli meselelerde birbirlerini ciddiye almalarını artık becermeliler, beceremiyorlarsa da öğrenmeliler. 
 
 
Her sistemin vazgeçilmez dişlileri var. Bu sistemi daha fazla yıpratmanın kimseye faydası yok. Demokratik bir sistemin yurttaşları olarak dışarıdaki tüm olumsuzluklara karşı birlik olabilmemizin en etkili yolu kendi içimizde etkin bir “uzlaşı kültürü” oluşturmak ile mümkün.
 
 
Bu sistemde hepimizin arzu ettiği ölçüde kalkınma, ancak demokrasimizi daha işlevsel kılar, seküler bir yaşam biçimini daha çok kabullenebilir, sosyal devlet anlayışımızın kalite parametresini daha çok büyütebilirsek mümkün olabilir, diğer tüm arayışlar ülkemiz için ancak zaman kaybıdır.
 
 
Ergün Efe
Bu yazı toplam 1402 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim