- IMKB
% - Altın
4350.189
%0.03 - Dolar
40.3854
%-0.06 - Euro
46.9244
%0.00
- GÜNCEL
- SPOR
- SAĞLIK
- POLİTİKA
- EKONOMİ
- YAZARLAR
- EĞİTİM
- KÜLTÜR SANAT
- DÜNYA
- GENEL
- YEREL
- ASAYİŞ
- ÇEVRE
- BİLİM VE TEKNOLOJİ
- 23:23 - Kargocu hayat kurtardı
- 23:00 - 93 yaşındaki adam dehşet saçtı
- 21:01 - Çatıda köşe kapmaca
- 17:33 - Afrika sıcakları başladı
- 16:12 - Belediyeden zeytin seferberliği
- 15:35 - MÜLKİYET HAKKI GASBEDİLİYOR
- 15:20 - 4 günde 4 altın madalya
- 15:12 - Beyaz incir hasadı başladı
- 12:26 - Falezlerde koruma statüsü değiştirildi
- 11:52 - Henüz umudu kesmediler
- 09:50 - Akıntıya kapılarak gözden kayboldu
- 23:09 - Park ve bahçelere estetik dokunuş
- 23:02 - 779 şahıs yakalandı
- 22:46 - 1.8 milyon liralık ürün ele geçirildi
- 22:18 - Darp edip zorla çalıştırdılar
Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK





Vicdana sınır çizilmez…
Bunaltıcı bir Temmuz sıcağında özel bir hastanenin hemen önündeki yolda aracımın camına yaklaşan zayıf bünyeli, orta yaşlardaki kişi çekingen, ürkek bir tavırla bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Aracın camını açtığımda titrek bir ses tonuyla sözcükler döküldü dudaklarından : ‘’Beyefendi çok özür dilerim sizden bir isteğim olacak. Hastanedeki hastamız için ilaç alacağım ama reçete için param yetmedi. 55 liraya ihtiyacım var.’’
Bu sözleri dile getirirken dokunsan ağlayacak gibiydi. Sözlerine devam etti : ‘’Ben dilenci değilim, inanın borç istiyorum’’ dediğinde ilk başta bu sözlerine kayıtsız kaldım. Hatta inanmadım.
Birkaç saniye bekledikten sonra boynunu bükerek elinde eczaneden alacağı ilaçların reçetesi ile yanımdan uzaklaştı. O uzaklaşırken, bir taraftan da göz ucuyla izlemeye aldım.
Etraftaki başka araçlara yönelmeden kuytu bir köşeye oturdu ve elindeki reçeteye bakarak iki elini başının arasına alıp ağlamaya başladı. O kadar kişinin içinde sanki pes etmiş gibiydi!
Yorgun ve umutsuz gibiydi…
Daha fazla dayanamadım ve aracımdan çıkıp yanına yaklaştım. ‘’Kardeşim al şu parayı ihtiyacını gider’’ dedim.
Yüzündeki mutsuzluk birden sevince dönüşmüştü; ayağa kalktı, göz bebekleri irileşti : ‘’Abi Allah ne muradın varsa versin. Bu parayı senden inan ki borç olarak alıyorum. İsminiz ne? Mutlaka ödeyeceğim’’ dedi.
Parayı yardım amaçlı verdiğimi söylememe rağmen ısrarlı sözlerinden sonra o an okuduğum gazetemizi kendisine verdim ve çok isterse gazetenin adresinden beni bulabileceğini söyledim.
Tekrar teşekkür ettikten sonra koşarak özel hastanenin karşısında bulunan eczanelere gitti.
Merhameti ve yardımlaşmayı zedeleyen, dini duyguları suistimal eden insanlara karşı hep mesafeli durdum yaşantım boyunca. İlk başta bu olaya bakışım da böyleydi. Ama içimden sürekli ‘’Ya dediği doğruysa ve ben yanımda para olmasına karşın yardımda bulunmazsam vicdanımla nasıl yüzleşecektim?
Bu duygularla geçti günlerim.
Har trafik ışığında para isteyen birisini gördüğümde, marketlerin önünde dilenen insanları gördükçe hastane önünde reçete parasını denkleştirmeye çalışan o zayıf bünyeli adam gözümün önüne geldi.
Herkes gibi ben de yardımseverlik duygularım kullanılmış, en zayıf anımdan faydalanılmış olabilirdim…
Birkaç hafta sonra öğle saatlerinde yemek yediğim mekana yanaşan bir kişi aç olduğunu ve karnını doyurmak için yiyecek istiyordu. Pastane sahibi 1 simit bir de poğaça sarıp dilenciye verdiğinde ; ‘’Ben yeni pişen etli pidelerden istiyorum simit ve poğaça istemiyorum!’’ deyiverdi.
O ana kadar oldukça sakin olan lokanta sahibi sinirli bir ifadeyle : ‘’Artık insanların yardımseverlik duygularını da köreltiyorsunuz. Hem açım diyorsun, hem de yiyecek beğenmiyorsun! Müşterinin etli pidesini sana mı vereyim? İnsanları yardımdan soğutuyorsunuz. Artık bu işin tadı iyice kaçtı!’’ dedi.
Bu olaylar maalesef çok sık yaşanmaya başlamıştı.
Bu iletişimlere yabancı değildim ve nedendir bilinmez aklıma aylar önce yaşadığım olay geldi.
Kendimi sorgularken; yardım etmeseydim; vicdanımla yüzleşecek; mutsuz ve tedirgin olacaktım.
Bu duygularla kalktım oturduğum yerden. Dilenciliği meslek haline getirenlerle ilgili her haberde adeta utanan ben oldum.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı.
Bir Sonbahar akşamında ilerleyen zaman diliminde gazetede baskı için son kontrolleri yaparken büronun zili çaldı. Herkes gittiği için kapıyı ben açtım. Yağmurda ıslanmış, elinde kırık bir şemsiye ile beliren zayıf bünyeli adam; ‘’Ömer bey siz misiniz?’’ dedi. Evet dediğimde; ‘’Beni tanıdınız mı abi? Ben aylar önce sizden 55 lira borç alan kişiyim. Kusuruma bakmayın biraz geciktirdim’’ dedi.
Bunları söylerken aylar önce okuması için kendisine verdiğim gazeteyi rulo haline getirmiş; diğer elinde sıkıştırdığı paraları usulca bana uzattı. Tam 55 liraydı…
Evet; onu tanımıştım…
Ürkek, tedirgin ve mahçup tavırları gözümün önünde yeniden canlandı.
‘’Çok sağol abi; sana borcumu vermeye geldim. Allah senden razı olsun.’’ Dedi.
Bu parayı yardım amaçlı verdiğimi, kendisinde kalmasını istediğimde kabul etmedi : ‘’O gün işsizdim, param yoktu ve annemin rahatsızlığı için para istedim. Şimdi çalışıyorum. Gazetedeki adresten sizi buldum. Sizin de ihtiyacınız vardır. Tekrar teşekkür ederim.’’ diyerek parayı uzattı.
Israrlı bir şekilde parayı verdikten sonra : ‘’Bugünkü gazeteden bir tane verirseniz severek okurum’’ dedi.
Günlük gazeteden kendisine bir tane verdiğimde teşekkür etti ve müsaade isteyerek bürodan ayrıldı.
Hiç ummadığım bir anda aylar öncesinden okumak için aldığı gazeteden arayarak beni bulan, aldığı parayı geri veren ve geciktirdiği için özür dileyen bu kişi; kaybolan değerlere inat onurlu bir duruşu temsil ediyordu.
Belli ki hala paraya ihtiyacı vardı; kırık şemsiyesi ve yağmurda ıslanmış, delinmiş ayakkabıları pek çok şeyi anlatıyordu…
Zor anlarda yardımlaşmak gibi saf ve özge bir davranışın tanımsız duygularının hepsini zayıf bünyesinde toplamış gibiydi.
Vicdanımın sesi; özge bir karakteri tanımama yardım etmiş, merhamet ve yardımlaşma olgusunu zirveye taşımıştı. Bu duyguları yaşarken kapıyı açıp çıktı gitti.
İsmini ve nerede çalıştığını bile öğrenemeden tekrar onu görmek için pencereden baktığımda sanki son kez gördüm kendisini. Hiç ummadığım bir anda yanıma kadar gelerek aylar öncesinde aldığı borcunu ödeyen bu onurlu kişi; bardaktan boşanırcasına yağan Sonbahar yağmurunda sessizce kaybolup gitti…
TERÖR BİTER Mİ?Gürsel Kaya
ANTALYASPOR LOCA ALIN VERGİ İNDİRİMİ VARKahraman Köktürk
VERGİ ÖDEMEDEN EV ALMAKRaziye Gök Aktaş
YORGUN TÜRK, YORGUN TÜRKİYEEşref Ural
BİREY OLMAK YA DA OLAMAMAKGazanfer ERYÜKSEL
Bitmeyen sorun…Ömer Yetgin
Güvensizlik Çağında EkonomiMustafa Yıldıran
Trump, Evanjelizm ve Yeni Dünya DüzeniMuharrem Yellice
Kaldırım işgalleri meselesiMustafa Yetgin
Bayram tatilleri; kamu ve özel sektör çalışanı arasındaki derin farklarİSA KAVLAK
CUMHURİYET NEDEN İSTENMEZNuri Sezen
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
BAŞKAN KOTAN, ‘‘BU SPOR TESİSİ ARTIK HALKIN’’
Deniz tutkunları, Setur Marinas Demre’de yelken açıyor
Belözoğlu ve Bakkal’dan MAKÜ tesislerine tam not
Corendon Sport Talks'un konuğu Arda Turan oldu
Muratpaşa’nın sporcularından altın zafer
Antalya’da 1 haftada 57 bin araç denetlendi, 16 bin sürücüye ceza
Aşırı sıcaklar beyin kanaması riskini artırıyor
Prof. Dr. Ürünsak: "Kısırlıkta tedavi kişiye özeldir"
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim