Bugün 07 Mayıs 2024 Salı
  • Antalya16 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2407.339
    %-0.15
  • Dolar
    32.2208
    %-0.09
  • Euro
    34.7162
    %0.03

Tuğçe Öztürk Almaç / Avukat

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Tuğçe Öztürk Almaç / Avukat

Aile Arabuluculuğu İlişkilerin Tamirinde İlaç Gibidir

11 Ekim 2019 Cuma 06:31

  Boşanma davalarında sonuca ulaşmak için tahmin edilen süre ortalama 1,5 yıldır. Sürenin uzaması tarafların gerginliği, kararsızlığı ve yargısal mekanizmalarda gerçekleşen gecikmelerden de kaynaklanmaktadır. Bu süre içinde çocuk ve eşlerin bundan sonra ne yapacağı, eşlerin geri kalan hayatlarında nasıl davranacağı, eski eş olma ile ebeveyn olma arasındaki dengeyi nasıl kuracakları konusu her daim davanın temelini oluşturan ancak maalesef dava sonunda netliğe kavuşamayan konulardır. Türkiye’de yapılan araştırmalar yaşı kaç olursa olsun boşanma sürecini gören çocukların psikolojik ve duygusal sağlıklarının olumsuz yönde etkilediğini doğrulamaktadır. Biz yetişkinler için dahi mahkemeye gitmek bir stres iken anne ve babasıyla yaşama hakkını kaybeden çocuğun bu süreci yaşaması çok daha yıkıcı olacaktır.

 Hemen hemen her boşanma olayında öfke, tehdit, kırgınlık, hayal kırıklığı, öfkeden kaynaklı imkânsız talepler söz konusudur. İki kişi arasında bu kadar yoğun duygu durumu varken daha doğrusu eşler birbirlerini harcarken, bu ilişkiden yara alan çocuğu göremezler. Boşanmanın belki de en önemli konusu çocuktur. Dava sonunda anne ya da babaya verilen çocuk, diğeri ile beraber yaşama, gelişimini sağlıklı tamamlama ihtimalini kaybetmektedir. Bununla birlikte boşanan çiftler için çocuğun velayeti en büyük kozdur. Her ne kadar bizim hukukumuzda kabul edilmese dahi ortak velayet kurumu ısrarla yargı kararlarında da reddedilmektedir. Annesi babası boşanan çocuğa taraf tutma yükümlülüğünün bizzat kamusal makamlarca getirilmesi ise oldukça acıdır.

Velayeti alamayıp kişisel ilişkisi tanımlanan ebeveynlerin icra yolu ile çocukları aldıklarını duyarız. Ne acıdır ki üstün yararı gözetilmesi gereken çocuk eşya gibi oradan oraya sürüklenmektedir. Türk hukuku açısından kanunlar buna izin vermemektedir ancak anne ve baba mahkeme zaptında yazmasa bile çocuklarının gelişimi açısından ortak velayet şeklinde hareket edebilmelidir. Aile arabuluculuğu ve terapi işbirliği boşanacak kişilere çocuğun üstün yararını dikkate alınarak neler yapmaları gerektiği konusunda yol göstermektedir. Arabuluculuk tüm ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. Tecrübeli arabulucu, ebeveynlere, geçiş sürecinde çocukları desteklemek için ekip çalışması yaklaşımı oluşturabilir ve çocuklara uzmanlar eşliğinde boşanmanın anne baba ile ilgili olduğunu anlatmada yardımcı olabilir. Çünkü çocuklar çoğu zaman anne ve babasının kendi yüzünden boşandığını düşünmektedirler. Bu yardım anne babanın da öfkeli davranışlar ile çocuğa farkında olmadan zarar vermesini de engelleyecektir.

Uygulamaya baktığımızda bir çocuğun velayetinin anneye verildiği hallerde babanın haftada 1 gün çocuğuyla vakit geçirecek olması bence haksızlıktır. Eğer anne ve baba aralarındaki sorunları tam anlamıyla çözebilmiş ve gelecekte kendileri ve çocukları için ne yapacaklarını belirlemişlerse çocuğun tıpkı eskiden olduğu gibi babasıyla daha çok görüşebilmesi gelişimi açısından gereklidir. Boşanmanın hem çocuk için stres kaynağı olduğunu kabul edip hem de sınırlı sürelerle kişisel ilişki tanınması ya da velayet hakkının ortak kullanımına izin verilmemesi çocuğun üstün yararına gölge düşürür. Bu nedenle önce anne babanın boşanmaya neden olan sebepleri çözmesi, duygularını kontrol altına alması ve sonradan bu gerçeği daha kolay kabul edebilmesi ve hayatına devam etmesi için çocuklarına destek olmaları gerekir. Aksi halde boşanma sonrası çocukların sağlıklı gelişebilmesinin sağlanması ve kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi mümkün değildir…

Bu yazı toplam 4646 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim