Bugün 19 Mart 2024 Salı
  • Antalya10 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2246.816
    %0.11
  • Dolar
    32.3324
    %0.08
  • Euro
    35.1911
    %-0.04

Eyüp Koçak / Muhabir Türk

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Eyüp Koçak / Muhabir Türk

Diyanet İşleri Başkanı olsaydım!

30 Kasım 2018 Cuma 02:31

 

Son birkaç gündür You Tube’dan din ile ilgili değerlendirme yapan kişileri takip ediyorum.  Öyle enteresan kişiler var ki!   Herkesin din ile ilgili ortaya attığı bir öngörü, bir teori, bir kanun var. Sadece Türkler değil, İslamiyet ile ilgili çok çarpıcı iddialar ortaya atan yabancı kişiler de var.

Ama gelin görün ki, İslami konuda bir sentez ortaya koyan kişilerin hiç biri ortak bir noktada buluşamıyor. Birinin ak dediğini diğeri kara, diğerinin gri dediğini bir diğeri anlamsız buluyor. Yani ortada çok ciddi bir kaynak dezenformasyonu var!

Hatırlıyor musunuz bilmiyorum, bundan birkaç ay önce toplumda bir tartışma ortaya çıkmıştı.  Deizmin gençler arasında yaygınlaştığı, toplumsal değerlerin genç nüfusta değişkenliğe uğradığı konuşuluyordu.  Yanlış hatırlamıyorsam Diyanet de bu konuda uyarı mahiyetinde bir açıklama yapmıştı.

 Şimdi düşünüyorum da, gençler böylesine karmaşık bir ortamda deizme nasıl yönelmesin ki? Kendisini peygamber ilan edenler, mehdi ilan edenler, deve sidiğini içmeye teşvik edenler, Kuran’ı özünden uzaklaştıranlar, risaleciler, terlikle cennete yollayanlar, şucu buculardan ortalık geçilmiyor. İnanın bir insanın dinini öğrenmesi ve tatbik etmesi böyle bir durumda imkânsız!

Peki, buna karşı neler yapmak gerekiyor? Bence böylesine karmaşık bir durumda Diyanet İşleri  Başkanlığı’na çok büyük işler düşüyor. Ben bugüne kadar bu kurumun başkanlığını yapan kişilerin çok büyük bir sorumluluk ve vebal taşıdığına inanıyorum. İslam inancını en iyi ve en doğru şekilde tatbik etmek isteyenlere yol gösterici, aklını kullanmaya teşvik eder nitelikte olmalılar.

Peki günümüzde bu durum böyle mi? Diyanet İşleri Başkanlığı, bugüne kadar bu görevi layıkıyla yapıyor mu?  Ben bu konuda ne yazık ki, bu soruya ‘evet’ diyemeyeceğim. Diyanet İşleri Başkanlığı  Kuran’ı Kerim’i en doğru en ve sade biçimde genç nesile aktarmakta yetersizler. Kuran’ı sadece Arapça okuyuşla yeterli görüyorlar.  Arapça ifadelerin ne anlama geldiğini, sadece belli bir zümrenin anlatmasını doğru buluyorlar. Oysa bu insanoğluna yapılmış büyük bir kötülük!

  Peki, ben Diyanet İşleri Başkanı olsam ne yapardım?

Ben Diyanet İşleri Başkanı olsam, bir defa Kuran’ı Kerim’in parayla satılmasını yasaklardım.  Çünkü dünyada kutsal kitabı parayla satın alanların Müslümanlar olduğunu düşünüyorum.  Türkiye’nin en, en büyük bütçesine sahip Diyanet İşleri Başkanlığı, Kuran’ı Kerim’in basılmasından ve dağıtılmasından birinci dereceden sorumlu olmalı. Bu sorumluluğu almak için her yolu denerdim.

 İkinci yapacağım şey, gençleri Kuran okumaya teşvik etmek olurdu. Bu öyle Kuran’ı Arapça en güzel şekilde seslendirme ile ya da zorlu metotlarla olmaz. Kuran’ın Türkçe açıklamasının tüm toplumca okunmasını isterdim.

‘Allah ne diyor, biz insanlara neyi anlatmak istiyor, bunun neler yapmalıyız’ sorusunu üfürükçü hocalara değil, dine gerçekten yönelen kişilere cevaplatırdım.  Emin olun Kuran’ı anlayarak okuyan her insan, bu sorulara kolaylıkla cevap verebilir. Ben Diyanet İşleri Başkanı olsam,  Türkçe Kuran seferberliği başlatırdım. Diyanet olarak, geniş katılımlı bilgi ve kültür sempozyumları düzenler, bu sempozyumları gençlerin eğleneceği bir atmosferde yapardım. Yani gençleri anlamaya, gençlere sözümü dinletmeye çalışırdım.

Şuan mevcutta uydurma tüm hurafelere karşı topyekun bir savaş başlatırdım.  Kısaca; “Keşke Yunan Galip gelseydi” diyen bir zat’a ziyaretten çok daha önemli işlere imza atardım. Ama ne yazık ki değilim…

 

 

Bu yazı toplam 5664 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim