Bugün 06 Mayıs 2024 Pazartesi
  • Antalya26 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2413.146
    %0.96
  • Dolar
    32.2664
    %-0.21
  • Euro
    34.8187
    %-0.11

Binali Efe / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Binali Efe / KONUK YAZAR

Müzisyen dostlarımız

23 Mart 2021 Salı 00:41

Covit 19 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesi Wuhan kentinde ortaya çıktı.

Türkiye de ise 11 Mart 2020 tarihinde ilk vaka tespit edildi.

O günden bugüne bir sürü önlemler alındı, kısıtlamalar oldu fakat virüs ‘in önüne bir türlü geçilemedi.

Dünyada olduğu gibi, Türkiye’nin de her sektöründe çalışanlar ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadı ve yaşamaya devam ediyorlar.

Yiyecek ve içecek sektörü hariç bütün sektörler bu beladan nasibini aldı ve de almaya devam edilecek gibi görünüyor!

Tıp ve teknoloji dalında ciddi ilerlemeler kayıt edilen bu çağda dahi, Orta Çağ’da olduğu gibi bu “vebanın” önüne bir türlü geçilemiyor.

Bu korkunç virüsten en çok etkilenenlerin başında hiç şüphesiz ki müzik ve sanat dalı gelmektedir.

Örneğin; Tiyatro ve kültür- sanat faaliyetleri, konser, nişan, nikah, düğün, türkü evleri gibi yerlerin kapalı olması nedeniyle başta sermayesi sadece saz, ses ve söz olan müzisyen dostlarımız çok kötü günler yaşamaktadırlar.

Müzik sektörü içinde oğlum Ergün ve kızım Serpil Efe’nin de içinde olduğu ve bire bir neler yaşadıklarını görüp şahit olduğumdan ne tür sıkıntı yaşadıklarını bizzat biliyorum.

Birçok müzisyen dostlarımız müziği bırakma kararı aldı.

Bazıları intihar etti, bazıları intihara teşebbüste bulundu, bazıları psikolojik ve ruhsal bunalım yaşıyor.

Günü birlik çalışıp ailesini geçindirmeye çalışanlar, artık açlıkla, sefaletle, hatta rezaletle yüz yüze kalmış veya gelmiş durumdalar.

Bütün sanat sektörde olduğu gibi, tiyatro sanatçıları yan sıra sahne arkası çalışanların hiçbiri evine ekmek götüremez oldu. Oturmuş oldukları evin kirasını da veremeyecek kadar mağdur durumdalar.

Devlet, dolaysıyla devletin başında ki hükümet AKP hükümetinin iş zor olsa da vatandaşına sahip çıkarak, olan veya olmasına ramak kalan bütün sektörlerde doğan veya doğa bilecek mağduriyetleri asgari veya azami düzeyde sen, ben, ondan, bundan, senden, benden demeden desteklemekle yükümlü ve hükümlüdür.

https://odatv4.com/images2/2021_03/2021_03_14/yaman_akdogan.jpg

Müzisyenlere ve diğer sahne sanatlarına Amerika’da devlet yardımı var mı? Varsa, o yardımlardan yararlanmak için hangi şartlara sahip olmak gerekiyor?

- Amerika’da böyle yardımlar var. Ancak müzisyenler eğer ders vermiyorsa veya başka bir işte çalışmıyorlarsa sadece devlet yardımı ile geçinmeleri mümkün değil, çünkü işsizlik sigortası gibi yapılan yardımlar bir kişinin aylık ihtiyacının ancak yarısını karşılayabiliyor. Bu noktada müzisyenlerin özel fonları araştırması gerekiyor. Pandemi’nin ilk aylarında bu özel fonlar müzisyenlere çok destek oldular. Bu tür yardımlardan yararlanmak için pandemiden önceki işinizin tamamını veya bir bölümünü kaybetmiş olmanız gerekiyor. Bu yardımlardan çoğunlukla sosyal güvenlik numarası olan, yani geçmişte yasal çalışmış kişilere yararlanabiliyor, bunun yanında Amerika’da legal yaşamayan fakat pandemiden dolayı zor duruma düşmüş kişilere de sınırlı olmakla birlikte yapılan yardımlar var.

https://odatv4.com/images2/2021_03/2021_03_14/yaman_akdogan3.jpg

Türkiye’de müzisyenler için en büyük sorun sosyal güvenlik ve emeklilik konuları... Amerika’da bir müzisyenin sosyal güvenceye sahip olması ve emekli olması için ne gerekiyor? Herkes orada sigortalı olarak mı çalışıyor ya da günlük gelen işlerde aldığı ücretin yani yevmiyesinin(günlük kazancının) vergisini ödemek zorunda mı?

- Bu konu maalesef Amerika’da da müzisyenler için büyük sorun. Burada bir müzisyenin sosyal güvenceye sahip olması veya emekli olması için müzik sektörundeki bir şirkete uzun yıllar sigortalı çalışması gerekiyor. Müzisyenlerin çoğu “freelance” yani serbest çalışan statüsünde çalışıyor, performans yapıp “gig” veya konser çalan müzisyenlerin çalıştığı gruplar şirketleşmiş olsalar dahi onlara yasa tarafından zorunlu kılınmış, müzisyenleri sigortalı çalıştırmaya yönelik bir yükümlülük yok. Müzisyenler el altından para almadıkları sürece çalıştıkları bu gruplardan kazandıkları paraların vergisini ödemek zorundalar. Vergi ödeme konusu genellikle günlük (yevmiye) ile çalışılan işlerde zorunlu tutulmamış, çünkü bu işler genellikle aylık belli bir ücretin altında olan işler. Eğer çalıştığınız bir kişiden tahmini aylık $500-600’ın üzerinde kazanıyorsanız devlet sizi vergi ödemeye zorunlu kılıyor. Sosyal güvenceye veya emekliliğe hak kazanma konusuna gelince, genellikle bu üniversitelerde “full time” ders veren müzik hocaları için geçerli oluyor. Üniversiteler belli bir saatin üzerinde hoca çalıştırdıklarında o kişinin tüm sosyal güvencesini karşılamak ile yükümlüler. 

https://odatv4.com/images2/2021_03/2021_03_14/14352197_10207483000574749_7999150128992285907_o.jpeg

Genel olarak Müzisyenlerin ve bireysel olarak senin Covid-19 sonrası müziğe dair beklentileriniz var mı? Orada havayı kokladığında ne görüyorsun ve hissediyorsun?

- Ben Covid sonrası dönemin müzisyenler açısından hareketli olacağını düşünüyorum. 1 senedir eğlence mekanlarının, konser salonlarının ve restoranların kapalı olması insanlarda eğlenmek, gezmek, kültür sanat etkinliklerine katılmak için bir açlık yarattığı gibi, müzisyenlerde de mesleklerini icra etme konusunda bir açlık yarattı. Covid sonrası dönemde bu iki tarafın birbirinin ihtiyacını doyurması gerekecek. Parası olan girişimci işletmeciler bu durumu yeni bir yatırım fırsatı olarak görebilirler. O yüzden, kapanan kültür sanat mekanlarının yerine yenileri açılacaktır diye düşünüyorum. Açıkçası müzik piyasasının Covid sonrası dönemde tam olarak nasıl şekilleneceğine dair bir yargıya varmak icin hala biraz erken bence. Teknolojinin değişim hızı gittikçe hızlanıyor ve bu yüzyıl içinde müziğin sşu an tahmin edemeyeceğimiz şekillerde ve formlarda dinleyiciye sunulduğuna şahit olabiliriz. Covid öncesindeki dönemde dijital müzik dinleme platformları ve Youtube, müziğin ve müzisyenin dinleyiciyle birebir temasını zaten oldukça zorlaştırmıştı. Pandemiyle beraber bu durum tavan yaptı ve dinleyici şu an konserlere gitmek, canlı müzik dinlemek icin sabırsızlanıyor. O yüzden pandemi sonrasının müzisyenler için hareketli olacağını düşünüyorum.

https://odatv4.com/images2/2021_03/2021_03_14/yaman_akdogan4.jpg

John Patitucci gibi önemli bir müzisyen ve hocayla çalıştın. Aranızda iyi bir dostluk olduğunu da biliyorum. O seviyede müzisyenlerle müzik yapmak ve çalışmak sana ne hissettiriyor?

- “John Patitucci”, lise yıllarımdan beri hayranı olduğum, odamda posterleri olan bir isimdi. Boston’a taşınmadan önce Berklee’de ders verdiğini bilmiyordum. Bir gün okulun önünde arkadaşımla konuşurken yanımızdan geçti, cok şaşırıp heyecanlanıp arkasından koşturduğumu hatırlıyorum. O gün ilk kez okulun önünde kısa bir sohbet etme imkanım olmuştu, çok sıcak ve cana yakın, samimi bir tavrı olduğunu görünce kendisine hayranlığım daha da arttı. Berklee’ye devam ettiğim süre boyunca ve mezun olduktan sonraki senelerde peşini hiç bırakmadım, hemen hemen bütün workshoplarına ve sayısız dersine katıldım. “Patitucci” seviyesindeki müzisyenlerin etrafında olduğunuzda, onlarla konuştuğunuzda, çalımlarını birebir yan yana dinlediğinizde onların enerjilerini, ruhunu ve öz insanlığını çok güçlü bir şekilde hissediyorsunuz. Sizin insan ve müzisyen olarak kendiniz için hayal edebildiğiniz en üst potansiyelin daha ilerisini görüp sizin sşu an yaptığınızdan daha iyisini yapabileceğinize inanıyorlar ve buna sizin de inanmanız için size şevklendiriyorlar. Çok destekleyici, genç müzisyenlere umut veren, 24 saatlerini çalışmaya ve ilerlemeye, öğretmeye, müziği ileri götürmeye adamış insanlar. Bir gün, ders arasında çok kısıtlı olan zamanında Patitucci’yi yine soru sormak ve onunla vakit geçirmek için sıkıştırdığımı hatırlıyorum, bana “yemeğe gideceğim, sen de gelsene” dedi, ben şaşkınlıkla ne diyeceğimi bilemeyip kendisine katıldım, zamanı kısıtlı olduğu için yemeği çabucak yemek zorunda kaldık ve okula geri döndük. Bir sonraki dersine tahminen 10-15 dakika kalmıştı, bas gitarını çıkardı ve Chick Corea’nin meşhur ‘’Got a Match’’ parçası üzerine emprovize yapmaya başladı, ben ağzım açık bir şekilde dona kalmış izlerken bana baktı ve “daha iyiye gidiyor” dedi. Çalışmaya ve daha ileri gitmeye olan enerjisi sanki içinde durdurulamaz, sürekli çalışan bir motor gibiydi. Buna birebir şahit olunca, Patitucci gibi isimlerin neden müzikte efsane olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Onunla görüştüğünüz veya konuştuğunuz zaman, müzisyen olarak daha ileriye gitmeniz için, çok çalışmak ve çalıştığını paylaşmak, çevrenizi de elinizden geldiğince ileriye götürmek için şevkleniyorsunuz. 

Türkiye’ye dönmek gibi bir düşüncen bir gün olursa burada neler yapmak istersin? Ya da daha açık bir ifadeyle sorayım; Türkiye’ye bir gün dönersen kimlerle çalışmak istersin?

- Ben ileride Türkiye’ye dönersem, müziğe eğitim alanında katkı sağlamayı çok isterim, ders verebileceğim bir okul veya üniversite olursa, yetenekli ve hevesli genç müzisyenlerle buluşmak beni çok mutlu eder. Onun dışında her zaman müzik yaratmaya ve projelerde yer almaya devam etmek beni memnun eder. Türkiye’de çok değerli mentorum Ömür Gidel ile fırsat yakalarsak beraber bir albüm veya projede yer almak benim için büyük bir hayalin gerçekleşmesi olur. Onun dışında Erkan Oğur ve Aydın Esen gibi değerli müzisyenlerle tanışmak ve çalışmak da çok isterim.

https://odatv4.com/images2/2021_03/2021_03_14/12279088_10156224473365103_2395788793022352076_n.jpeg

Amerika’daki müzik eğitimi ile Türkiye’deki müzik eğitimini yani konservatuarları kıyaslarsan aradaki temel farklar nelerdir?

- Türkiye’de müzik eğitimi konusunda bir açık olduğunu düşünüyorum. Devlet destekli klasik batı ve Türk müziği konservatuarlarında sıkı eğitim veriliyor ama onun dışında, bir kaç üniversite hariç, hiçbir yerde klasik müzik eğitimi dışında eğitim almak isteyenlere hitap eden okullar ve bölümler yok. Bir yandan çok başarılı ve yetenekli genç müzisyenler yetişiyor, bunun yanında yıllarını müziğe adamış, Türkiye’ye uzun yıllar hizmet etmiş, bu çocuklara eğitim verebilecek dünya çapında müzisyenler ve hocalar var. Bu genç müzisyenleri ve değerli hocaları devletin desteği ve özel şirketlerin yatırımıyla bir araya getirecek eğitim platformları sağlanmalı. Bu durum senelerdir süre gelen kültür sanat alanında Türkiye’nin temel sıkıntısı bence. Bu durumun gelişmesi ve değişmesi önümüzdeki yıllarda Türkiye’de olacak ekonomik ve politik gelişmeler ile de çok bağlantılı. Müzisyenler bu konuya bir yere kadar katkıda bulunabilirler ancak, ondan sonrası devlete ve sanatsever zenginlere kalıyor. Bu konu Amerika’da çok daha ileri noktada, fakat burada da müzik eğitiminin daha çok yol kat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Konservatuarlarda durum genellikle Türkiye’dekine benzer, ya klasik ya da caz eğitimi veriliyor. Tüm tarzların birlikte öğretildiği ve harmanlandığı modern müzik okullarının sayısı az açıkçası. Onlar da genellikle özel ve parası yüksekokullar, fakat yetenekli öğrencilere büyük oranda burs imkanı sağlıyorlar.

Geleceğe dair projelerin veya hayallerin neler?

- Şu an Boston’da birkaç farklı projede yer alıyorum. Bunların bir kısmı caz, bir kısmı pop ve rock olmak üzere değişiyor. Pandemi dolayısıyla şu an performanslar askıda olduğu için sadece internet üzerinden beste ve video projeleri yapıyorum. Geçtiğimiz haftalarda Boston’daki Grammy ödüllü davul sanatçısı Mark Walker ile kendi kompozisyonum olan “Reaching Forward”ı duo proje olarak kaydettik. Parçanın mixini değerli ses mühendisi ve Berklee’de beraber okuduğum çok yakın davulcu arkadaşım Tuna Boylu yaptı, şu an İstanbul’da Babajım stüdyolarında mastering yapılıyor, önümüzdeki haftalarda single olarak tüm müzik platformlarında yayınlanacak. Onun dışında Paul Brown & The Killing Devils rock grubuyla geçtiğimiz yıl “Res Judicata” , “Jonathan Hurley” ve “Matt Savage” gibi isimlerle ise “Never Again Part Two” adlı albümlerde yer aldım, pandemiden sonra bu gruplarla bir Amerika ve dünya turnesi gerçekleşmesi muhtemel bir proje. Önümüzdeki aylarda yine Boston’da Grammy Ödüllü bas sanatçısı Oscar Stagnaro ile bir bas duo projemiz olacak. Onun dışında, uzun vadede kendi kompozisyonlarımdan oluşan birçok farklı sanatçıyı içinde barından caz ve farklı türlerini içeren bir albüm düşünüyorum. Pandemi süresince yeni kompozisyonlar yapmaya ve farklı müzisyenlerle internet üzerinden de olsa müzik yapmaya devam edeceğim.

YAMAN AKDOĞAN KİMDİR

İzmir doğumlu olan bas gitarist Yaman Akdoğan, müziğe ortaokul yıllarında başladı. Kısa bir süre içerisinde, eğitimini sürdürdüğü İzmir Özel Türk Koleji’nde müzik hocaları tarafından yeteneği keşfedilerek lise orkestrasına çağırıldı ve eğitimi süresince konserler, festivaller ve liseler arası müzik yarışmalarında sahne aldı. O yıllarda bir arkadaşından edindiği caz albümlerini dinledikten sonra caz müziğine derin ilgi duymaya başladı. Lise sonrası Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümündeki eğitimi süresince, Türkiye’nin önde gelen müzik üstadlarından Ömür Gidel’den caz teorisi ve performansı üzerine dersler alarak çalışmalarını sürdürdü. Aynı yıllarda müzisyen arkadaşlarıyla kurduğu “RagBag” adlı caz grubuyla Türkiye’nin birçok yerinde konser ve festivallerde sahne aldı. 2008 yılında dünyaca ünlü müzik okulu Berklee College of Music’in Atina'da düzenlediği giriş sınavlarına, Antonio Sanchez gibi günümüzün Grammy ödüllü caz sanatçılarını yetiştirmiş fakülte üyesi Ron Savage tarafından davet edildi. Sınavdaki üstün başarısının ardından okula burslu olarak kabul edildi ve burada John Patitucci ve Lincoln Goines gibi çnemli bas gitaristler ile caz performansı üzerine çalışmalar yaptı. Berklee College of Music’teki eğitiminin hemen ardından yelpazesini genişleterek Paul Brown, Mark Walker, Oscar Stagnaro, Mehmet Ali Sanlikol, Matt Savage, Jonathan Hurley, AJ DeGrasse gibi Amerika’nın tanınmış caz, pop, ve rock sanatçılarıyla Amerika ve Dünya turnelerine çıktı. Bu sanatçılarla Whisky a Go Go, Olney Theatre, House of Blues gibi Amerika’nın tanınan müzik venuelerinde sahne aldı. Amerika’nın Boston şehrinde Grammy ödülü adayı caz müzisyeni Mehmet Ali Sanlıkol ile The Lilypad, Futura Productions Studios ve Ryles Jazz Club’da sergilediği solo performanslar Amerikan basınında yer aldı. Şimdilerde ise Boston’da Bunker Hill Üniversitesi’nde hocalık kariyerine devam ederken önümüzdeki aylarda Grammy Ödüllü sanatçılar Mark Walker ve Oscar Stagnaro ile duo olarak yayınlayacağı kompozisyonlar üzerine çalışmakta.

Kaan Çağlayangöl

Odatv.com

 

 

Bu yazı toplam 2088 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim