Bugün 19 Mart 2024 Salı
  • Antalya13 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2246.98
    %0.12
  • Dolar
    32.3328
    %0.08
  • Euro
    35.1771
    %-0.05

Ergün Efe

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ergün Efe

Neden ülke olarak istediğimiz ölçüde kalkınamıyoruz?

19 Eylül 2019 Perşembe 13:56

Aşağıda sıralayacaklarım toplumun ezici çoğunluğunda hasıl olmadıkça “Yakın zamanda Batı ile yarışır hale geleceğiz” iddasında bulunmamalı bence.

Nedenlerine gelince: 1. Dünya gerçekleri var. Salt “temenni etmekle” arzular maalesef gerçekleşmiyor.

2. Gelişmiş ülkeler gücünü nereden aldığını nötr şekilde analiz etmeden onlarla yarışabilir olacağını sanmak ancak bir iyi niyet belirtisi olabilir, o kadar.

Evet, soralım o halde. “Batı gücünü bilimden mi, hukuktan mı, sosyal devlet olma özelliğinden mi, farklılıklara tanıdığı toleranstan mı, hukuk konusunda tavizsiz oluşundan mı, yoksa ekonomik büyüklüğünden mi alıyor?

Cevap çok net: “Hepsinden birden!” Meseleyi biraz daha açalım: Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliği, herhangi bir hükümetin, milli irade yolu ile vücut bularak meydana gelmiş olan anayasasının ilke sınırlarının dışına çıkmayı, aklının ucundan dahi geçirmemesidir.

Batı’da bu temel anlayış yurttaşın bilincinde yer edindiğinden, seçim yolu ile iktidara gelenler de anayasaya ve ondan türeyen yasalara harfiyen uyar. Çünkü, seçilenler çok iyi bilir ki, anayasaya uymayanları halk bir daha seçmeyerek alaşağı eder!

Ayrıca, mevki gözetmeksizin, millet adına derhal hukuk devleti refl eksi de devreye girer. Peki, anayasasında Batı’ya çok benzer demokratik ve pozitif hukuk normları olmasına rağmen, neden kimi ülkelerde sistem bir türlü sağlıklı işlemez? Çünkü o tür ülkelerde yurttaşların bir bölümü hala Ulus Devlet Modeli’nin işleyiş biçimini tam olarak anlamamıştır. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti sisteminde...

1. Anayasanın devlet - yurttaş ilişkisini düzenlediği, dolayısı ile anayasanın devlet ile yurttaş arasında bir “sözleşme” olduğunun yeterince farkına varılması;

2. Seçilmişte olsa/lar hiç kimsenin (sırf işine gelmiyor diye) anayasanın dışına çıkma imtiyazı olmadığı;

3. Anayasanın dışına çıkıldığında milli iradenin de dışına çıkıldığının bilinmesi;

4. Tüm hukukçuların menfi veya müspet hadiseler karşısında “nötr” kalmak zorunluluğu olduğunu, aksi taktirde “Hukuk devleti” tanımı olamayacağını;

5. Salt sadakatin değil “liyakata dayalı sadakatin” esas alındığını;

6. Hiçbir hükümetin insanları işe alırken etnik, dini, mezhebi veya meşrebi yakınlık gözetemeyeceği; (Sadece kamu da değil özelde sektörde de böyle olmalıdır)

7. Bir zümrenin kendi dini, mezhebi, kültürü veya meşrebi ile çelişmemesi adına bilimsel kavramlara “keyfi tanım” getiremeyeceği;

8. Bu tür Devlet sisteminde yegane referans noktasının bilim olması gerektiğini;

9. Bu sistemde bireyler özgür düşünce ve vicdanları ile (seçim yolu ile) milli iradeyi meydana getirir. Onun bu sistemde hiç bir bireyin “Ben bilmem Şeyhim bilir”, “Ben bilmem Ağam bilir” deme lüksü yoktur!

Tüm bu gerçekler toplumun her kesimince içselleştirilerek bilince çıkarılmadığı sürece, demokratik bir sistemin layıkıyla işlemeyeceğini artık anlamak gerek, nitekim devlet olarak (1876, Birinci Meşrutiyet) 143 yıllık bir demokrasi tecrübemiz var. Gelişmiş ülkelerin 24 saati bilim, bizim 24 saatimiz ise ya din ya da ideoloji! Bu gerçeği farketmeli artık. Batı ile istediğimiz düzeyde yarışamamızın asıl nedeni budur! Her şey 24 saati nasıl kullandığınıza bağlı, çünkü 1 gün 34 saat değil Yeri gelmişken...

Demokratik bir Ulus devletin vazgeçilmezi olan “Demokrasi, laiklik, pozitif hukuk, sosyal devlet, ekonomi” gibi kavramlar ideolojik değil bilimsel kavramlardır. En büyük sorunumuz birçok insanımızın içinde yaşadığı sistemi hala Padişahlık döneminde olduğu gibi “Liderin belirlediği bir sistem” sanıp öyle yaşamasıdır.

Oysa ulus devlet modeli ile birlikte liderin belirlediği sistemden, milli iradeye dayalı “Sistemin belirlediği lider” anlayışına geçtik, terfi ettik.

Çağın gerekliklerini kavrayamamış, ancak özünde masum olan kimi insanımızın temiz duygularını çıkarları uğruna hunharca ve acımasızca kullanan doymak bilmeyen obur midelerin, çıkar gruplarının işine gelmese de, insanlarımız gerçekleri farkettikçe ülkemiz çok daha güzel günlere uyanacaktır. 
 

Bu yazı toplam 1268 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim