Bugün 26 Nisan 2024 Cuma
  • Antalya22 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2435.681
    %0.33
  • Dolar
    32.5203
    %-0.13
  • Euro
    34.8906
    %-0.16
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Barış’la ne yaşadıysak programa taşıdık !
06 Eylül 2018 Perşembe 00:03

Barış’la ne yaşadıysak programa taşıdık !

Erkmen Sağlam… O, Barış Manço’nun hafızalara kazınan 7’den 77’ye programının yapımcısı. 14 yıldır Alanya’da yaşayan Erkmen Sağlam, bize Barış Manço’yu ve 6 Eylül’de gerçekleştirilecek organizasyonunu anlattı.

 ERKMEN BEY SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?

 

Dünyanın en zor işi insanın kendinden sözetmesi, kendini anlatması. Çoğunlukla “Ben şuyum” şeklinde anlatmaya başladığınızda biraz abartılı, biraz da yalan anlatırsınız kendinizi. Ben de genelin bir parçasıyım, ben de aynı şeyi yaparım diye korkarım. Sonuç olarak ilk nefes ile son nefes arasında bir yolun yolcusu olan bir adamım. Yalın, sade, sıradan, sıra dışı…

 

 

BARIŞ MANÇO İLE NASIL TANIŞTINIZ,

 

Barış ile aynı ilkokulda okuduk. Aynı sınıflarda değildik ama oradan süregelen bir arkadaşlığımız var. Birlikte büyüdük gerçekte. Birbirimizin evinde büyüdük gibi. Benim annem anneydi ona da, ben de onun annesine “Rikkat Anne” derdim. Zaten çoğunlukla da “Rikkat Anne’nin elinde büyüdük.

2-006.jpg

AİLENİZİN ÇOCUKLUK ARKADAŞLIKLARINIZA BAKIŞI NASILDI?

 

Aslında aileler çocuklarının arkadaşlarına karışırlar. Bizim zamanımızda da bu bir hayli fazlaydı aslında. Bizim çocukluğumuz, bugünkü çocukların özgürlüğünde değildi. Bunu bir dezavantaj olarak söylemiyorum. Aslında bizim için bir avantajdı da. Biz “O sana yakışır, bu sana yakışmaz evladım” söylemleriyle büyüdük. Bu, aslına bakarsanız aile terbiyesi almakla ilgili bir durum… Aile terbiyesi de gelenek ve göreneklerle ilintilidir. Gerçek kültür de budur.

Kültür, bir ulusun bütün bir tarih boyunca süregelen yaşam şeklinin devamlılığıdır. O devamlılık varsa bir kültürden bahsedilebilir. Ben inanıyorum ki; bizim çocukluk ve gençlik çağlarımızda o geleneksel kültür daha sağlam veriliyordu. Bizim anne babalarımız da hoşgörülüydü aslında, bizleri doğru olana yönlendirme çabası içerisindeydiler. Şimdi kişilikli çocuk yetiştirme gayretiyle, yozlaşmış kuşaklar oluştu Türkiye’de. Biz “7’den 77’ye”de bunun olabildiğince önüne geçmeye çalıştık. Aslında çocuğu yetiştirmenin ilk yolu büyüklerini yetiştirmek… Eğitimde bir usuldür bu aslında. Biz bunu ne zaman öğrendik? Çocukluğumuzda…

4-004.jpg

SİZİN VE BARIŞ MANÇO’NUN ÖNE ÇIKAN ÖZELLİKLERİ NEYDİ?

 

Biz iki arkadaş, çok meraklıydık. Biz her şeyi merak ederek sorardık. Lise çağlarına geldiğimizde baktık ki, biz bir yolun yolcusu olmuşuz. O oğlak burcuydu, ben boğa burcuyum. Her ikisi de aslında tutucu burçlardır. Hoşgörülü burçlardır ama tutucu burçlardır. Tutucu taraflarımız var bizim. İnandıklarımızda, doğru bildiklerimizde tutucuyuz biz. Yoksa bugünkü anlamında tutucu değiliz. Çok yerde söylediğimiz gibi insanlar önce atalarını bilecek, onların sözlerini bilecek. Dününü bilmeyen yarınını kuramaz, yolunu hesaplayamaz.

 

EĞİTİM HAYATINIZ İLE İLGİLİ BİLGİLER VEREBİLİR MİSİNİZ?

 

Ben doğduğumda Cumhuriyet’in 22’nci yılıydı. Bir şeylerin farkına varmaya başladığımda Cumhuriyet’in 32’nci yılıydı. Türkiye’de o yıllarda Robert Koleji vardı, Galatasaray Lisesi vardı. Saint Joseph gibi Fransız okulları vardı ama; Milli Eğitim Bakanlığı ilk defa yabancı dilde eğitim veren okullar açtı. Yabancı hocalar getirdi ve yabancı hocalarla eğitime başladık biz. 1955 yılında başladı ilk olarak bu iş. Biz işte o okullara gittik. Barış Galatasaray Lisesi’ne gitti, ben Kadıköy Maarif Koleji’ne girdim. Birtakım arkadaşlarımız İstanbul Erkek Lisesi, Alman tedrisatına döndüğünden Alman hocalarla başladı eğitimine. Okul eski olmakla birlikte tedrisat yenilendi ve akademik öğrenim başladı. Bizim 400 sayfalık bir edebiyat kitabımız vardı. Şimdi çok özeniyorlar ya Osmanlı Edebiyatı’na… Biz bu 400 sayfanın 380 sayfasında aruz okuduk. Divan Edebiyatı okuduk. Son 20 sayfada da halk edebiyatı vardı. Orada da Karacaoğlan’ı öğretirlerdi, aşk ve sevda şiirleri olduğu için. Pir Sultan ve Dadaloğlu gibi halk şairleri yoktu. Biz araştırdık ve öğrendik onları. Sonra saza söze vurduk. Aslında tüm Türkiye’ye Türk Halk Edebiyatı’nı ve âşıkları öğreten biziz. Topu topu da 50 kişi ya varız, ya yoğuz. Bu hep o akademik eğitimden geçiyor. Toparlayacak olursak; o yıllarda ilkokuldan hemen sonra hazırlık sınıfında yabancı dil öğrettiler ve akademik olarak çocuk yetiştirmeye başladılar. Oradanız biz. O eğitim bize öncelikleri doğru sıralamayı öğretti. Önceliklerini doğru sıralayan insan asla başarısız olmaz zaten.Bu sebep sonuç ilişkileriyle çok ilintilidir. 5 tane sihirli sözcük vardır: “Nedir, niçin, nasıl, kim ve kime?”. Bu sorulara doğru cevap veriyorsan, önceliklerini doğru sıralarsın. Önceliklerini doğru sıralarsan da, asla başarısız olmazsın.

 

3-005.jpg

7’DEN 77’YE PROGRAMI ÇOK SEVİLDİ, ÇOK İZLENDİ. BU PROGRAMIN BAŞLANMA SÜRECİNİ BİZLERE ANLATIR MISINIZ?

 

 

“7’den 77’ye” de durduk yere efsane olmadı. Bu aslında bir aynaydı. Bizden öncekilerin de aynası, bizden sonrakilerin de aynası. Bu program aslında kantar. “7’den 77’ye”yi doğru anlayan, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini, hangi aşamaları geçtiğini, ilerlediğini ya da ilerlemediğini, ilerlediği zaman neden ilerlediğini, ilerlemediği zaman neden ilerleyemediğini de anlar.

Programı ben 1970’te yazdım ve tüm formatı hazırdı. İnatla sabrettik,18 yıl 10 ay sonra yayına girdi. Karar veren insan eğer bir de sabırlıysa, kork ondan; karar verdiği şeyi er veya geç yapacaktır. Anaya babaya ve büyüklere bir şeyleri çocuk üzerinden anlatmak için “Adam Olacak Çocuk”u yaptık. Gerisinde bir kültür kervanı olarak dünyayı dolaştık. Hem Anadolu’yu, hem dünyayı… Dünya kültürlerini Türkiye’ye getirdik, bizim kültürümüz dünyaya taşıdık…

 

PROGRAMA BARIŞ MANÇO ZOR İKNA OLMUŞ DOĞRU MU?

 

Ben aslında “Bunun yapılması gerekiyor, senin ağzın da laf yapıyor, ağzına da laf yakışıyor” dedim ona. Sahnede konuşurdu Barış. Şarkı geçişlerinde hikâye anlatırdı. “Konuşuyorsun kardeşim konuş, şarkı söylüyorsun yine söylersin onları da koyarız programa” dedim. İkna ettim ama son dakikada caydı. Korkuyordu… Aslında benden biraz korkardı o. Yine hayal kuruyorsun benim kariyerimi bitireceksin diye. Halbuki onun kariyerinde ben varım daha en baştan. TRT Ankara’da bizi imzaya belerken “Sen kumar oynuyorsun. Bu program yetişmez ki” dedi. O zaman Savaş Manço’ya telefon açtık. Savaş Manço ona “Sana bir borazan veriliyor kardeşim. TRT’nin o borazanını al ve çal” dedi. Onu ikna eden ben, ancak razı eden Savaş Manço’nun bu lafıdır.

 

BARIŞ MANÇO İLE UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZ VAR MI?

 

Bana sürekli anılarını yaz diyorlar. Benim yazacak anım kalmadı ki. Biz kendimize hiçbir şey saklamadık. Aslında programı çekerken de gittiğimiz yerde ne yaşadıysak onu programa taşıdık. Buradaki özelliğimiz biz hiçbir yere bir şeyler umarak gitmedik. Gittiğimiz yerlerde bulduklarımızla yetindik ve çok mutlu olduk. Oradan mutlu ayrıldığımız için oradakiler de bizi hep iyi hatırladı. Bolca insan biriktirdik. Barış da öyleydi. Örneğin hiçbir yerde koruma kullanmadık. Bizi hep Allah korudu ve Allah ne verdiyse yaşadık. Ama Barış çok özel bir adamdı. Barış çalışıyorsa, ekvatorda çekim yaparken hepimiz terlerdik o terlemezdi. Kutba gittik, biz donardık, Barış üşümezdi. Barış acıkmazdı, yorulmazdı, uykusu gelmezdi. Öyle bir konsantrasyonu vardı ki adamın, inanılmaz bir şey. Uzun arkadaşlığımızın sırrı sorulur sıkça. Ben bunu ilgi alanlarımızın hiçbir zaman çakışmamasıyla ilişkilendiriyorum. Rekabet olmayınca aramızda paylaşacak çok şey bulduk.

2-007.jpg

SİZ 6 EYLÜL’DE ÇOK ÖZEL BİR ORGANİZASYON HAZIRLIYORSUNUZ, BU ORGANİZASYON HAKKINDA BİLGİLER VEREBİLİR MİSİNİZ?

 

Bu yıl “Barış Manço ile 7’den 77’ye”nin başlangıcının 30’uncu yılı. Bu zamana kadar Barış gittikten sonra 25 yıl pek bir şey yapmadım. Ancak 25’inci yıla geldiğinde bu çektiğim fotoğraflarla bir sergi açmaya karar verdim. Sağda solda “Nerede açsak acaba?” diye konuşurken, bu haber Ankara’ya, meclise ulaşmış. Bir gün bir telefon geldi. Meclis Başkanlığı’ndan aradılar. 7’den 77’ye tüm Türkiye’ye mal olmuş bir program olduğunu belirtti telefondaki kişi. “Kabul ederseniz bu serginin Dolmabahçe Sarayı’nda açılmasını arzu ediyoruz. İstanbul’a bilgi verildi. Kabul ederseniz Milli Saraylar Müdürü Mehmet Ali Bey sizi bekleyecek” dediler. Dolmabahçe’de tüm salonların tarihleri dolu olmasına rağmen, istediğimiz tarihte 1 hafta kadar bir boşluk yaratarak fotoğraflarımızı sergilemeyi kabul ettiler. Ben de Barış önemli bir müzik adamı olduğu için bu sergiyi bir konserle açmak istediğimi ancak ses tarihi sarayın zemininde kaymalara neden olduğu için bunun burada mümkün olmadığını belirttim. Oradaki sesi yapıya zarar vermeyecek şekilde ayarlayacağımız konusunda bana güvendiğini belirterek, konsere de izin verdi ve ilk sergimizi orada açtık.

Şimdi, 30’uncu yılda da açmak istedim bu sergiyi. 30, 40, 50 böyle gitsin. Bizden sonraki öğrencilerimiz bunu devam ettirsinler. Hani dedik ya, bir kültür kervanı bu. Ama düşündüm; “25’inci yılı Dolmabahçe Sarayı’nda açmışsın, 30’uncu yılı alelade bir yerde açamazsın” dedim. 14 yıl önce evimi Alanya’ya taşıdım. Daha önce Barış’la Aspendos’a gelmiştik. Barış orada konsere çıkmadı da, 7’den 77’ye için çekim yapmıştık orada. Ben de “30. yıl sergisini de Aspendos’ta açayım” dedim.

 

DEVLET SENFONİ ORKESTRASI DA SİZE EDECEK DEĞİL Mİ?

 

Evet. Böyle bir organizasyon yapmak istediğimi söyleyince Aspendos’u ücretsiz tahsis ettiler. Bununla yetinmedim. 1960 yılında popüler müzikteki değişim başladı bizde. 1960 yılından günümüze Türkiye’nin popüler sosyal hayatındaki gelişmeleri ve değişimleri müzikle anlatmaya karar verdim. Ona göre bir konser akışı çıkardım. Konserde de istedim ki, Devlet Senfoni Orkestrası; Cem  Karaca, Barış Manço, Kayahan, Fikret Kızılok’un eserlerini çalsın. Ancak bu dönemler içerisinde Alpay gibi köşe başı olmuş sanatçılar da gelsinler kendi şarkılarını söylesinler ama bunlara da yine Devlet Senfoni Orkestrası eşlik etsin. Bunlar da kabul oldu. Sonuç olarak 6 Eylül’de böyle bir organizasyon gerçekleştiriyoruz. Orada da bir rastlantı oldu. Ben çok inanırım böyle tesadüflerin önemine. 6 Eylül bizim 7’den 77’ye’nin sözleşmesini imzalamamızın 30’uncu yılı. Sözleşmeyi imzalamamızın 30’uncu yılında 30’uncu yıl konserine çıkacağız ve sergimizi açacağız.

1-012.jpg

SERGİ DE KAÇ FOTOĞRAF SERGİLENECEK?

“Öyküleri ile Erkmen Sağlam’ın Objektifinden Barış Manço ile 7’den 77’ye Fotoğrafları” ismini verdiğimiz sergide, dünyanın dört bir yanında gittiğimiz ülkelerde çektiğim 77 adet Barış Manço fotoğrafı olacak. Ayrıca 3 tane de büyük fotoğrafını sayarsak, 80 adet fotoğraf sergileyeceğiz.

 

ERKMEN BEY ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM, RÖPORTAJI TAMAMLAYAN SON SÖZLERİNİ VARSA ALMAK İSTERİZ.

Konsere gelsinler. 6’sından sonra fotoğraflar toplanacak ve 7 Eylül itibariyle Kaleiçi’ndeki oyuncak müzesinde bir süre sergilenecek. Toplamda 77 fotoğraf var. Çoluk çocuk gelsinler. Hem fotoğrafların altlarında alt yazıları var. Hem çocuklar görsel anlamda bir şeyleri görmüş olurlar, hem de Barış abilerini tanırlar. Orada şarkılarını da çalacağız çünkü.

Konser ücretli olacak ve bilet satışlarından elde edilen gelirin tamamı, Mehmetçik Vakfı’na bağışlanacak. Şehit ailelerine bir katkı da sağlamış olurlar. Biz kazanma peşinde değiliz. Barış’ın ardından kazanacağımız sadece onur olur. Onun dışında ne bir şey bekliyoruz, ne de istiyoruz. Kazanan biri olursa bugün, o Mehmetçik Vakfı’dır. Yarın bu tekrarlanır, Türk Eğitim Vakfı olur; daha sonra tekrarlanır otizmli çocuklar için olur. Şimdiden teşekkür ederim. (Haber: Eyüp KOÇAK)

 

 

 

Bu haber toplam 5008 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim