Bugün 26 Nisan 2024 Cuma
  • Antalya20 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2435.681
    %0.33
  • Dolar
    32.5203
    %-0.13
  • Euro
    34.8906
    %-0.16
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Enerji ve teknoloji ihraç eden ülke olabiliriz”
04 Kasım 2017 Cumartesi 00:10

“Enerji ve teknoloji ihraç eden ülke olabiliriz”

Enerji ithalatçısı bir ülke olduğumuza dikkat çekerek Türkiye’nin milyonlarca yıl tükenmeyecek temiz ve yenilenebilir enerji kaynağına sahip olduğunu vurgulayan EMO Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Metin, “Bu zenginliği bilim ile harmanlayıp he

Enerji ithalatçısı bir ülke olduğumuza dikkat çekerek Türkiye’nin milyonlarca yıl tükenmeyecek temiz ve yenilenebilir enerji kaynağına sahip olduğunu vurgulayan EMO Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Metin, “Bu zenginliği bilim ile harmanlayıp hem enerji hem de teknoloji ihraç eden bir ülke olabiliriz” dedi.

 

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Antalya Şubesi tarafından düzenlenen 9. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu ve Sergisi (YEKSEM), dün sabah Rixos Downtown Otel’de başladı. 3 gün sürecek olan sempozyumda konunun ilgili tüm taraflarının katılımıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının bilimsel, teknik, ekonomik, toplumsal ve sosyal boyutlarının derinlemesine tartışılması ve önemli sonuçların ortaya konulması amaçlanıyor. Etkinlikte 41 sözlü bildiri sunulacak. Oturum sonlarında gerçekleştirilecek olan tartışmaların yanı sıra, sempozyumda ayrıca ‘Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri’, ‘Yenilenebilir Enerji Sektöründe Hedefler, Sorunlar, Geleceğe Bakış’ ve  ‘Solar Çatı Pazarı, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarında Yerli Üretim ve Destekler’ başlıklı 3 ayrı panel gerçekleştirilecek.

sam_8351.jpg

“YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ÖNEMİ TARTIŞILMAZ”

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan YEKSEM Yürütme Kurulu Başkanı Rüştü Bekdikhan, “Sınırlı olan fosil yakıtlara dayanan enerji kaynaklarına ulaşmada, dünyadaki çekişme ve savaşları yaşadığımız bir dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi tartışılmaz. Bu konuda farkındalık ve çalışmaları artırmak, akademik çalışmaların önünü açmak adına bu sempozyumlar önemli etkinlikler olmakta” diyerek sempozyum hazırlık süreci ve içeriği hakkında bilgiler verdi.

“ÜLKELER SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ POLİTİKASINA İHTİYAÇ DUYUYOR”

Düzenleme ve Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Özen ise, şunları söyledi:

“İnsanlık tarihine baktığımız zaman süreç içerisinde insanlar doğadaki kaynakları keşfederek, işleyerek, dönüştürerek ilerlemiş toplumları ortaya çıkarmışlardır. Ancak etrafımızda yaşanan enerji kavgasına baktığımızda ilerleme kelimesini tırnak içine almak istiyorum. Bu gelişmeyi sorgulayacak hırs ve kavgalar insanlığın önünde bir tehdit unsuru olarak durabiliyor. Enerji ülkelerin dış politikalarında da önemli parametrelerden biri. Sadece belli kapasitede enerji üretip, teknoloji üretmenin ötesinde dünyada tanık olduğumuz rekabetin ana unsurlarından birisi aynı zamanda enerji. Bu noktada ülkeler sürdürülebilir bir enerji politikasına ihtiyaç duyuyor. Çünkü kalkınma, ekonomi, refah düzeyinin parametresi enerji. Bir başka açıdan sosyal yaşamın, ekonominin ana parametresi. Bu noktada kaynakların verimli kullanılması, milli olması, dışa bağımlı olmaması konularının çok iyi irdelenmesi gerekiyor. 2004’de güneş enerjisi tartışılmaya başlandığında kent konseyinde konuşmalar yapıyorduk. Pazar mı olacağız, teknoloji mi üreteceğiz? tartışmaları yapılıyordu. Bu yönetim kademelerinin bir tercihidir. Öncü planlamalar yaparsanız, stratejiler geliştirirseniz teknoloji üretebilirsiniz, bu noktada geriye düşerseniz pazar olursunuz. Baktığımızda Antalya’da çok sayıda Güneş Enerji Santralleri (GES) görmekteyiz. Ege, Marmara bölgesine doğru gittiğiniz zaman Rüzgar Enerji Santralleri (RES) yaygın bir şekilde kuruluyor. Üretim içindeki oranlarda da yavaş da olsa artışlar görüyoruz. Bu kapasite artışları sevindirici.”

“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN POLİTİKALARI SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI”

“Yaşadığımız çevreye karşı sorumluluklarımız, gelecek kuşaklara daha yaşanabilir çevreyi bırakmamız gerekiyor” diyen  Özen, sözlerine şöyle devam etti:

“Son yıllarda bilgi temelli ekonomi çok moda oldu. Bu kavram dönüşüyor. Bilginin belirleyici olduğu ekonomi diyoruz artık. Tonlarca domates satarsınız ama bir CD içindeki bilgiyle sizi mahkum edebilirler. Özellikle ülkeyi yönetenlerin bu noktada düşünmesi gerekiyor. İleri teknolojiyi nasıl üreteceğiz? Bilim ve teknolojiyi üretmekten geçiyor. Peki bu konuda atacak adım nedir? Eğitimden geçiyor. Adında milli olan bir bakanlığın politikalarının 2-3 yılda bir değişmemesi gerekiyor. Bunun sürdürülebilir olması gerekiyor. Bu noktada geri kalınca teknolojide de geri kalmış oluyorsunuz. Teknolojide söz sahibi olmak doğru planlanmış, sistematik, vatandaşlık bilinci üzerine oturtulmuş, evrensel normlarda çağdaş ve laik bir eğitim sisteminden geçiyor.”

“AKLI VE BİLİMİ KULLANMAK GEREKİYOR”

Ar-Ge’ye ayrılan bütçenin artırılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Özen, “Yüksek teknoloji ürünü üretip rekabet edeceksek Ar-Ge’ye pay ayırmamız gerekiyor. Yüksek teknolojide ürünler üretebilecek şirket sayısı ülkemizde düşük. Ar-Ge’de çalışan personel sayıları henüz düşük. Bunların artırılması gerekiyor. Gelişmeler elbette var ama dünya çok hızlı gidiyor. Artık kuşaklar arasındaki fark eskiden 50 yılsa şimdi 5-10 yıl. Teknoloji çok hızlı ilerlediği için daha çok çalışmak, aklı ve bilimi daha çok kullanmak gerekiyor” diye konuştu.

sam_8369.jpg

“ENERJİ İHTİYACIMIZ GÜN GEÇTİKÇE ARTIYOR”

“Hızla artan dünya nüfusunun enerji tüketimimizi artırdığını biliyoruz” diyen EMO Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Metin ise, Teknolojideki hızlı gelişmenin bu enerji artışının tüketimini üst seviyeye çıkardığına işaret etti. “Bundan 25 yıl önceki bireysel enerji tüketiminiz ile bugünkü enerji tüketiminiz arasında dağlar kadar fark var” diyen Metin, “Temel cihazlar hariç artık nerdeyse hane başına bir otomobil, 4 telefon, en az 1 bilgisayar, 2 televizyon, 2 klima ve bunun gibi enerjiye ihtiyaç duyan sayısız araç-gereç düşmektedir. Artık fabrikalardan en küçük atölyelere kadar üretimin olduğu her yerde kas gücü ikinci plana itilmiş, ekstra enerjiye ihtiyaç duyan sistemlere geçilmiştir. Artan nüfusla birlikte standartlarımız arasında yer alan bu araç ve gereçler çarpan etkisiyle artacak ve enerjiye olan ihtiyacımız gün geçtikçe daha da fazla olacaktır” ifadelerini kullandı.

“DOĞAL KAYNAKLARI TÜKETEREK ÜRETİLEN ENERJİ DÜNYANIN DENGESİNİ BOZUYOR”

Teknolojinin sağladığı sayısız kolaylık ve konforun, dünyanın konforunu kaçırarak elde edilmesinin bir paradoks olduğunu söyleyen Metin, “İnsan için daha güzel bir dünya yaratacaksınız ama bunu yaparken insanın var olması için gereken asgari şartları yok edeceksiniz. Doğal kaynakları tüketerek ürettiğimiz bu enerji yüzünden dünyanın dengesini bozarak sıcaklık artışlarına, mevsimsel farklılıklara, su seviyelerinin yükselmesine küresel ısınmaya ve bir dolu çevresel sorunlara sebep olacaktır. Bu sadece ülkemizi değil tüm insanlığı ilgilendiren hayati bir konudur” diye konuştu.

“1 SAATTEKİ GÜNEŞ ENERJİSİ TÜM İNSANLIĞIN 1 YILLIK ENERJİ İHTİYACINI KARŞILIYOR”

Bu güne kadar enerjinin hep yerin altında aradığına işaret eden Metin, “Doğal kaynakları atığa dönüştürerek hem yerin altını hem de üstünü kirlettik. Artık kafamızı kumdan çıkarmalı, çevremize bakmalıyız. Çözüm orada çünkü. Çözüm yerin üstünde, etrafımızı çevrelemiş, fark edilmeyi bekliyor. Dünyaya 1 yılda vuran güneş ışını 174 bin terawatt gücündedir. Bütün dünyanın yıllık enerji ihtiyacı ise 15 terawatttır. 15 terawatt 1 saatte dünyaya vuran güneş enerjisi miktarına denk gelmektedir. Yani 1 saatte güneşten dünyaya gelen enerji, tüm insanlığın 1 yıllık enerji ihtiyacını karşılıyor” dedi.

“ENERJİ VE TEKNOLOJİ İHRAÇ EDEBİLİRİZ”

Türkiye’nin ekonomik, ticari, siyasal çıkarları bir kenara bırakarak yönünü yenilenebilir enerji kaynaklarına çevirmesi gerektiğini vurgulayan Metin, “Cumhuriyetimizin temel felsefesi tam bağımsızlıktır. Enerji alanında da bağımsız olabilmemiz için yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine yönlenmeliyiz. Ülkemiz coğrafi bakımdan mükemmel bir noktada. Güneş, rüzgar, jeotermal ve benzeri kaynaklar açısından bir cennet ama enerji ithalatçısı bir ülke konumundayız. Bu zenginliği bilim ile harmanlayıp hem enerji hem de teknoloji ihraç eden bir ülke olabiliriz. Teknolojinin nimetlerinden üreticisi olarak değil de kullanıcısı olarak faydalandığımız sürece hem zenginleşemeyeceğiz hem enerji ihtiyacını körükleyeceğiz hem de dünyayı kirletmeye devam edeceğiz. Yüzümüzü yenilenebilir enerji kaynaklarına dönmeliyiz ki bu yarışın gerisinde kalmayalım. Bizlere bu teknolojileri sağlayacak, ülkemizi bu yarışta öne geçirecek bilgilerle donatılmış bir nesil yetiştirmeliyiz. Toprağın altında petrol, doğalgaz ya da kömür üretemeyiz. Ama bilgiyi üretebilir, onu işleyebilir ve ülkemize fayda sağlayacak katma değere dönüştürebiliriz ” ifadelerini kullandı.

“PETROL VE KÖMÜR KULLANIMI SON BULACAK”

Dünyada fosil yakıt kullanımının tarihe gömülmeye hazırlanıldığını vurgulayan Metin, Toprağı kazılsa petrol fışkıracak kapasiteye sahip Suudi Arabistan’ın çöllerine güneş enerjisi santralleri kurmaya başladığına, güneş görmeyen Almanya’da evlerin çatılarında güneş enerjisi panelleri bulunduğuna dikkat çekti. Yapılan araştırmaların 2050 yılında petrol kullanımının, 2090 yılında ise kömür kullanımının son bulacağını gösterdiğini hatırlatan Metin, “Hâlâ vakit var. Türkiye olarak yapabileceğimiz şeyler var” dedi.

“UYGULAMADA İSTENEN GELİŞME SAĞLANAMADI”

Elektrik Mühendisleri Odası olarak çok uzun zamandır enerjide dışa bağımlılık sorununa dikkat çekiyor ve yerli, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine vurgu yapıyoruz” diyen EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Önder de, “Ülkemizde hemen hemen tüm siyasi partiler, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi noktasında söylemsel olarak birleşseler de uygulamada istenen gelişme bir türlü sağlanamamaktadır. Ülkemizin rüzgar enerjisinde teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir kapasitenin 48 binmegavat (MW) ve yıllık potansiyelin yaklaşık 150 milyar kilovat saat (kWh) olduğu; güneş enerjisinde ise yıllık potansiyelimizin yaklaşık 380 milyar kWh civarında olduğu bilinmektedir. 2016 yılsonu itibarıyla elektrik üretimimiz 274.4 milyar kWh olmuştur. Bunun yalnızca 1 milyar kWh saat ile yüzde 0.4’ü güneş enerjisine dayanmaktadır. Rüzgarda 15.5 milyar kWh ile toplam elektrik üretiminin yüzde 5.7’si gerçekleştirilmiştir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi 2016’da da elektrik üretiminde ilk sırayı doğalgaz almış ve diğer ithal kaynaklarla birlikte dışa bağımlılığımız yüzde 51’i bulmuştur” diye konuştu.

“NÜKLEER VE KÖMÜRE YÖNELİK TEŞVİKLER YENİLENEİLİR ÖNÜNDE ENGEL”

Yenilenebilir enerji alanındaki söylemlere enerji politikaları noktasından bakıldığında siyasal tercihlerin bu alanda engel oluşturduğunun görüldüğünü belirten Önder, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Nisan 2017’de açıkladığı Milli Enerji ve Maden Politikası’na, enerji politikalarının uygulamalarına bakıldığında nükleer ve kömüre yönelik teşvikler, alım garantileri, fiyat garantileri dikkat çekmektedir. Öncelikle bu kaynaklara yapılan teşviklerin bizzat yenilenebilir önünde engel oluşturduğunun farkında olmak gerekmektedir. Diğer yandan uygulamalardaki çelişkiler yenilenebilir enerji alanında garip sonuçlar yaratmaktadır” dedi.

“YERLİ ÜRETİMİN GELİŞİMİ SAĞLANAMADI”

Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında teknolojik olarak da dışa bağımlı bir sürecin işlediğini kaydeden Önder, “Her ne kadar yerli üretimin desteklenmesine yönelik düzenlemelerden bahsedilse de hem bunlar için çok geç kalınmış, hem de yerli üretimin gelişimi sağlanamamıştır” diye konuştu.

“TÜRKİYE’NİN ELİNDE DEPOLAMA FIRSATI VAR”

Türkiye’nin önünde depolama alanında önemli bir fırsat olduğuna dikkat çeken Önder, şunları dile getirdi:

“Yenilenebilir enerji alanında önemli bir kısıt olarak depolama sorunu bulunmaktadır. Yenilenebilir enerjiler hem kesintili hem de çok sayıda farklı üretici tarafından üretildikleri için elektrik şebekelerine bağlantı noktasında ciddi yönetim zorlukları doğurmuştur. Eğer yenilenebilir kaynaklı elektrik üretimleri, üretildikleri yerlerde öz tüketim için depolanabilseler, çok daha verimli ve etkin bir enerji yönetimi sağlanabilecektir. Enerji depolama alanındaki gelişmeler pek çok avantajı beraberinde getirmektedir. Kaynak verimliliği, iletim hatlarına ihtiyaç duymama, enerji kontrolü, tasarruf, dizel jeneratörlere alternatif olabilmesi dolayısıyla daha az fosil yakıt kullanımı, iklim değişikliğine olumlu yönde katkısı bu avantajlar arasında sayılabilir. Fosil yakıt kullanımı gerilerken rüzgar ve güneş enerjisinin artması dolayısıyla pil depolama, kısa ve uzun vadeli tedarik dalgalanmalarını önleme adına önemli bir seçenek haline gelmiştir. Japonya enerji depolamaya 100 milyon dolarlık destek sağlamıştır. İngiltere yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmaya devam ederken, Faraday Mücadelesi olarak 4 yıllık program kapsamında önemli depolama yatırımı öngörmektedir. Dünyada depolamanın temeli olan pil teknolojilerinde kullanılan madenlere ve nadir elementlere kolay ulaşım arayışı da sürmektedir.  Pil teknolojilerinde kullanılan önemli madenler; lityum, kobalt, grafit ve nikeldir. Grafit rezervleri üç ülkede sıralanmakta. Türkiye yüzde 36, Brezilya yüzde 29 ve Çin yüzde 22. Çin 3’ncü sırada yer almasına rağmen dünya toplamının yüzde 82’sini üretmektedir. Türkiye ise ilk sırada olmasına rağmen Çin’in yüzde 2’si kadar bir üretim yapabilmektedir. Yakın gelecekte enerji depolaması ve pil üretimi hızla artarken Türkiye eli kolu bağlı rezervlerini, kaynaklarını kullanmamaktadır.” HABER: YUSUF KATRAĞ

sam_8377.jpg

Bu haber toplam 11899 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim