Bugün 29 Nisan 2024 Pazartesi
  • Antalya27 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2439.282
    %0.00
  • Dolar
    32.4246
    %0.00
  • Euro
    34.6533
    %0.00

Ergün Efe

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ergün Efe

Hem Milli İrade hem Hilafet istemek...

19 Ağustos 2020 Çarşamba 14:05

“Milli İrade” deyip Hilafet taraftarı olmak nasıl bir şey, anlamış değilim. Manen anlarım, ama gerçekte Hilafet istediğinizde Milli İrade rafa kalkmaz mı?

 
Cumhuriyetimizi kurarken Hilafetin ülkemizde devam etmesini en çok İngilizler istemiş ve bunu açıktan desteklemiştir. Hilafeti kaldırdığı için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği sisteme savaş açanlar elbette dindarlar değil, ama fundamentalist olan dinciler “Atatürk Hilafeti kaldırırken ona en çok İngilizler destek vermiştir” yalanını uydurmuşlardır. Oysa sözkonusu olan tam tersidir. İngilizler Hilafet sisteminin Osmanlı sonrası da devam etmesi için elinden gelen her şeyi denemiştir.
 
Atatürk milletiyle Kurtuluş savaşı verirken Atatürk’e İdam kararı çıkarılmasına suspus olanların yine aynı cenahtan olmalarına “Tesadüf” denilebilir mi? Atatürk’e demediğini bırakmayanlar İngilizlerle anlaşarak İngiliz bayraklı gemiye binip ülkesini terkeden Padişah hakkında da tek söz etmemeleri bir yana, onu yere göğe sığdıramamaları da mı “tesadüf?”
 
İngilizlerin “Ignorance is bless” diye bir deyimleri var, çevrisi “Cehalet mutluluktur” demek. Hakikaten biraz öyle.
 
Oysa Hilafet sisteminin kaldırmasının altında ki yatan asıl gerçek Ulus devlet sistemi ile bağdaşmamasıdır, çünkü Ulus devlet ulemaya değil Milli İrade’ye dayalı bir sistemdir! Hilafetin kaldırılması dindarların değil, ama dincilerin iddia ettiği gibi Atatürk’ün Din düşmanlığından değil, 
1. Hilafet Ulus devlet idaresi ile bağdaşmaması;
2. Dünya devletlerinin Ulus devlet sistemine geçtiğinden Atatürk bu medeniyet yarışında Türklerin geri kalmasını istemeyişindendir.
 
Herkesçe malumdur ki, Hilafet olursa son kararı millet adına seçilenler değil, Halife olarak atanmış olan verir. İşte meselenin özü budur! Hilafet kabul edildiğinde Milli İrade’nin üstünde yer alan bir güç kabül edilmiş olur ki, öyle bir durumda Milli İrade’ye dayalı bir Ulus devletin anlamı kalmaz.
 
İş bu halde sembolik belki, ama gerçekte Hilafet sistemini isteyen birinin Milli İrade karşıtı olmak zorunluluğu vardır, çünkü hem Milli İrade hem Hilafet taraftarı tabiatı gereği olunması imkansız. Dünya’da öyle bir karma henüz icad edilmedi.
 
Şimdi birileri “İyi de, mesele Vatikan olunca niye sesiniz çıkmaz?” diye feryad ettiğini işitir gibiyim. Cevap vereyim:
 
Varsayalım ki, pratikte Vatikan’ın herhangi biri elemanı hatta Papa’nın kendisi bile Milli İrade’ye dayalı bir ulus devlette seçmenler kendi özgür iradesi ile seçtiği birine herhangi bir nedenden dolayı gerekli görüp müdahale etmiş olsa, o ulus devletin milleti o Vatikan’ı söz bombardımanına tutmaz mı? Peki, bizde Hilafet geri getirilmiş olsa, millet öyle bir tepki verir mi? Veya verebilir mi? 
 
Hilafet makamı sahibi olan zat: “Allah’ın kanunları ile hareket eden bizler mi bilecek gerçeği yoksa milletvekilleri mi?” dediğinde olay biter. Gereksiz güzellemeler yapmaya gerek yok. 
 
Bizim coğrafyada aşmamız gereken büyük mesele dinin bilim ile yarıştırılması meselesidir! Aslında bu o kadar saçmadır ki, çünkü bilimin din ile yarışma gibi bir derdi zaten yok. Bilim yaratılmış olan veya başka bir deyimle var ama keşfedilmemiş olanı keşfeden, keşfettiğini de formüle edip insanlığın hizmetine sunan müspet bir araştırma dalıdır. Islam coğrafyasının tümü olmasa da en azından bizim Milletimizin çoğu “Çok şükür” artık bunun farkında. 
 
Bakınız, birbirimizi kandırmayalım. Islam aleminde Hilafet makamı varsa Şeri Hukuk zorunludur, iş bu halde pozitif hukuka yer yoktur! Bugün Hilafet’in gelmesinde sorun görmeyenler, o vakit “Son kararı Milli İrade verir” nasıl diyeceklerini de düşünüyorlar mı acaba? 
 
İzdüşüm:
 
Geriye giderek hiç bir milletin ilerlediği tarihte görülmemiştir. Tarihine sahip çıkmak başkadır, eskimiş, Dünya’da hiç bir şekilde artık karşılığı olmayan bir idareyi geri getirme arzusu başkadır. 
 
Millet olarak her şeyi ancak birebir yaşayarak “Deneme/yanılma” yolu ile anlama faslını terkedip, artık hislerimizi aklımızın üzerinde değil, aklımızı hislerimizin üzerine egemen kılma vakti gelmiştir.
 
Ergün Efe
Bu yazı toplam 3362 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim