Bugün 29 Nisan 2024 Pazartesi
  • Antalya27 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2439.282
    %0.00
  • Dolar
    32.4246
    %0.00
  • Euro
    34.6533
    %0.00

Ergün Efe

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ergün Efe

Yaşamayan anlamaz mı? Çocuk eğitimi üzerine;

22 Ekim 2020 Perşembe 10:56

Bizim Coğrafyada maalesef çoğu ailelerde çocuk eğitimi terbiye verme ile sınırlı sanılmaktadır, oysa bu sadece kriterlerden bir tanesidir, asıl mesele çocuğu hayata hazırlamaktır.

 

“Yaşanmadan öğrenilmez” veya “Yaşamamış olan ne anlar?” sözü tam bir Ortadoğu sendromudur. Bir hadiseyi birebir yaşamadan da insan fevkalade öğrenebilir. Bilgisizlikten çekilen acılar doğru bilgi edinerek önlenemez mi? Bilgi yolu ile elbette bir hadisenin acısını çeken kişi kadar o acıyı hissetmeyebilirsiniz, ama bilgi yolu ile bir meselenin nedenini acı çekenden bile daha iyi analiz edebilirsiniz!...

 

Öyle olmasa idi, ABD 13 bin km uzaklıkta Dünya’nın gidişini nasıl tayin edebilirdi? Batılı bu beceriyi çile çekerek mi, yerlerde sürünerek mi ediniyor, yoksa her insanda zaten var olan aklını kullanarak  mı? Bunu iyi anlamak lazım. Akıl yoksa hiç bir şey yoktur...

 

Olacak olanların bedelini en azından asgariye indirmek ancak öngörü sahibi olan bir toplumla mümkündür. Bunun için aklımızda ki önyargıları kaldırarak “nötr bilgi edinme” alışkanlığını geliştirmeliyiz. Özelikle ülkemizin kalkınması ile ilgili meselelerde ideolojiler ve mezhepsel üstü düşünebilmesini becermez isek, istediğimiz düzeyde kalkınamayız.

 

En etkin ve en az bedelle gelişme yolu  % 60 teori - % 40 pratik yolu ile bilgi edinmedir. Biz bu oranların tam tersinde ısrar ettiğimiz için, bu kadar çile çekiyor, bu kadar bedel ödüyoruz, maalesef. Oysa bir bilgi teoride öğrenilmeden, nesnel’e dayandırılmadan, sadece pratikte düşe kalka tecrübe ile edinilirse, bedelleri çok ağır olacağından, toplumda psikolojik sorunlara da yol açtığını fark etmeliyiz.

 

İnanmak; hissi, bilmek; akli bir eylemdir. Bilmediğine inanmak, neye inandığını bilmemek demektir. Gelişmiş toplumlarda kararı akıl verir, his akla eşlik eder, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde ise kararı his verir, akıl his’e eşlik eder. 

 

Çocuklarımız bizler gibi her şeyi ancak acı çekerek öğrenmeye mahkum olmamalı. 

 

Örneklersek...

Biri ekonomi okumuş diğeri okumamış. İkisi de Borsa işine atılmış. Sizce hangisinin iflas etme riski daha yüksek? Toplumsal meselelere asla istisnai bir durum referans alınarak yola çıkılmaz, çıkılırsa sonu hüsran olma ihtimali çok yüksektir.

 

Çocuklarımızı öngörülerini geliştirebilcekleri şekilde yetiştirmeliyiz ve o minvalde bir eğitimi onlara sağlamaya gayret etmeliyiz. Onlara

“Oku” demek yerine neden okuması gerektiğini kavratabilirsek bir müddet sonra sorumluluk üstlenebilen bir birey karşımıza çıkar. Tabi bu uzun bir proses, bugünden yarına olmaz, ciddi emek ister.

 

Velilerin kendilerine göre İdeolojileri, Din ve Kültür anlayışları olması sebebi ile, çok doğal olarak onu çocuklarına aktarmak isterler, ancak bu hususta ipin ucunu kaçıran veliler tanıyorum. 

 

Şu bir gerçekki, velilerin aldıkları eğitim veya dışarıdan edindikleri bilgi düzeyi/ kalitesi düştükçe, çocuğuna doğru olanlar değil, doğru sanılanlar intikal ediliyor. Böyle olacaksa çocuğa öğretmemek çok daha hayırlı. 

 

“Yahu o kadar emek verdim, ama benim çocuklar okumadı, bak bizim komşu Hasan çocuklarının eğitimi ile hiç ilgilenmedi, ama bir çocuğu avukat diğeri doktor çıktı” diyenler var değil mi? işte bu iyi niyetli ama çarpık. eksik doğru sanılan ama doğru verilmeyen bir eğitimin sonucudur. Onun için emin değilseniz, çocuklara bir şey öğretmeye kalkmamanız çocuğun geleceği için çok daha hayırlı olabilir.

 

Bu çarpıklığı önlemenin yolları var:

Dünya’nın sadece İdeolojiden ibaret olmadığını, Dünya’da farklı düşüncelerin de var olduğunu, o renklerin olması da çok doğal olduğunu, hatta beseleyici olduğunu, kendileri gibi düşünmeyen ve algılamayanların otomatikman potansiyel bir düşman olmadığını çocuklarımıza mutlaka öğretmeli, empoze değil, empati yapabilmelerini sağlamalıyız.

 

Çocuklara (zamanı geldiğinde) velilerin kendince doğru bildikleri din, mezhep, ideolojiye veya kültür anlayışlarını aktarmaları çok doladır, doğal olmayan kendilerinin bile tam olarak yetkin dolayısı ile emin olmadıkları bilgiler çocuklarına “mutlak ve yegane doğru” gibi fazlaca abartılı ve idealist bir şekilde aktarmaktadır. 

 

Denge hayatının en temel mihenk taşıdır, terazidir. Dayatmacı değil esnek olmalı, çünkü unutmamalıki, esnek olmayan dayatmacılık her çocukta “özgürce düşünme yetisini” düşürür.

 

Bir konu hakkında bilgi sahibi değilseniz lütfen çocuklarımıza rahatlıkla “Bilmiyorum” diyebilelim. Böylece hem yanlış bilgi aktarmamış oluruz, hem de çocuğumuz da bilmediği bir konu hakkında ahkam kesmek yerine o da “Bilmiyorum” deme enginliğine ve erdemliğe erişmiş olur. Ne demişti Sokrates?

“Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.”

 

E, Sokrates gibi bir bilge bunu söyleyebilmiş ise, biz hayli hayli söyleyebiliriz, öyle değil mi? 

 

Ergün Efe

#ergünefe

ergunefe@live.de

Bu yazı toplam 2514 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim