Bugün 27 Nisan 2024 Cumartesi
  • Antalya17 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2440.177
    %0.51
  • Dolar
    32.4575
    %-0.23
  • Euro
    34.7559
    %-0.63
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Enerjimizi çılgın değil gerçekçi projelere harcamalıyız”
15 Ağustos 2017 Salı 16:54

“Enerjimizi çılgın değil gerçekçi projelere harcamalıyız”

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 18. yıl dönümünde deprem gerçeğine dikkat çekti.

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 18. yıl dönümünde deprem gerçeğine dikkat çekti. Afetlerin kader olmadığını vurgulayan Oda Başkanı Mustafa Balcı, Antalya’nın herhangi bir depreme karşı hazırlıklı olmadığına işaret ederek, “Enerjimizi ve zamanımızı çılgın projeler yerine ayakları yere basan, şehrimizi daha bir yaşanılır kılacak olan gerçekçi projeler için harcamalıyız” dedi.

 

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, dün sabah oda binasında Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir basın açıklaması yaparak deprem gerçeğine dikkat çekti. 17 Ağustos 1999 tarihinde merkez üssü Gölcük olan Marmara depreminin 18. yılı nedeniyle açıklama yapan Balcı, “Deprem bir doğa olayıdır, afet kader değildir” diyerek yeterli hazırlık yapıldığı takdirde depremlerdeki can kayıplarının önlenebileceğine dikkat çekti.

“CAN VE MAL KAYIPLARINI KADERE BAĞLAYARAK SORUMLULUKTAN KAÇMAK DOĞRU DEĞİL”

Depremin bir doğa olayı olduğunun kabul edilerek bilim ve mühendisliğin gereklerinin yapılması gerektiğini vurgulayan Balcı, gerek 17 Ağustos depreminde gerekse diğer depremlerde karşılaşılanların yapı stokunun büyük ölçüde risk taşıdığını, deprem güvenliklerinin olmadığını ortaya koyduğunu belirterek, “Depremle birlikte ortaya çıkan can ve mal kayıplarını kadere bağlayarak sorumluluktan kaçıp kurtulma anlayışı doğru değildir. Her afetten sonra sık sık yapılan yara sarma anlayışının dışında bilimin, tekniğin, mühendisliğin ve aklın gerektirdiği işlerin yapılması öncelikler arasında yer almalıydı. Yapılarımızın deprem riski taşıması değil deprem güvenliği olacak şekilde üretilmesi gerekirdi. Bu anlayış doğrultusunda alınacak önlemlerle deprem zararlarını kabul edilebilir sınırlara indirmek mümkün olabilirdi” diye konuştu.

DEPREME HAZIRLIĞIN 3 TEMEL YOLU

Depreme karşı hazırlanmayı 3 ana başlık altında toplayan Balcı, “Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın üç temel yolu bulunmaktadır. İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesidir. İkincisi, yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır. Ayrıca ortaya çıkabilecek riski azaltmak için yapıların sigorta kapsamına alınması da deprem zararlarını azaltmanın bir yolu olarak söylenebilir” ifadelerini kullandı.

“YÖNETİCİLERİN DEPREM GERÇEĞİYLE YÜZLEŞME ZAMANI GELMİŞ VE GEÇMİŞTİR”

Yaptıkları çalışmalarda ortaya çıkan sonuçları da açıklayan Balcı, şunları dile getirdi:

“Mevcut yapı stokunun deprem güvenliği yoktur. Bu yapıların bir an önce güçlendirilmesi gerekmektedir. Onarım ve güçlendirme çalışmaları rasyonel değilse yıkılıp yeniden yapılmaları sağlanmalıdır. Yeni yapılan ve yapılacak yapıların yeterli ölçüde mühendislik hizmeti alması ve denetlenmesi ihmal edilemez bir zorunluluktur. Mal sahibi adına kendisini denetleyecek olan yapı denetim kuruluşunu müteahhitler belirlemektedir. Bu sistemin acil olarak değişmesi gerekmektedir. Yapı denetim ücreti son derece yetersizdir. Denetim sürecinde bulunan meslek insanlarının mesleki yeterlilikleri, meslek odası tarafından belgelenmemektedir. Meslek odaları yapı üretim sürecinin dışına itilmiştir. Yetkin mühendislik yasası tüm uğraşılara rağmen çıkarılmamıştır. 1938 yılında çıkarılan, sadece diploma almaya bağlı olarak hizmet üretilmesini sağlayan Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun değiştirilmemiştir. Kentleşme süreciyle ilgili olarak ya sağlıklı planlar üretilmemiş ya da üretilmiş olsalar bile uygulama noktasında rant kavramı devreye girmiştir. Ne yazık ki yapılmış olan çalışma ve ortaya çıkarılan raporlarda bulunan değerli bilgiler dikkate alınmamış ve bu çalışmaların yapılmasına öncülük eden kadrolar da ilgili bakanlıklardan ve yerel yönetimlerden tasfiye edilmişlerdir. Yöneticilerimizin, yerel ve genel iradenin deprem gerçeğiyle yüzleşme zamanı gelmiş ve maalesef geçmiştir. Marmara depreminin 18. yılında bir kez daha hatırlatma gereği duyuyoruz. Kent politikaları ve yapılaşma, bilime, tekniğe ve akla uygun bir perspektif ile rant için değil toplum yararı için ele alınmalıdır.”

“TÜRKİYE VE ANTALYA DEPREMLERİN TESİRİ ALTINDA”

Anadolu Yarımadası’nın sürekli sallanmakta olduğuna işaret eden Balcı, Güney - Batı Anadolu, Ege - Akdeniz kesişimi, Yunanistan`ın güney kısmının tamamen deprem bölgesi olmasından dolayı bunun normal olduğunu söyledi. Balcı, Türkiye ve Antalya’nın sürekli olarak bu depremlerin tesiri altında olduğunu da sözlerine ekledi.

“ANTALYA’DAKİ ESKİ BİNALARIN DEPREME NASIL TEPKİ VERECEĞİ BİLİNMİYOR”

Antalya’nın 4. derece deprem bölgesi iken 2. derece deprem bölgesi haline geldiğine işaret eden Balcı, 1998`de yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliği öncesi 4. derece deprem bölgesi koşullarına göre projelendirilen yapıların, 2. derece deprem bölgesinde oluşacak bir depreme nasıl tepki vereceğinin bilinmediğini vurgulayarak Antalya’daki eski binalara dikkat çekti.

“ENERJİMİZİ ÇILGIN PROJELER YERİNE GERÇEKÇİ PROJELER İÇİN HARCAMALIYIZ”

Acilen Deprem Master Planı’na ihtiyaç olduğunu vurgulayan Balcı, “Hala Deprem Master Planı yok. Doğal afet senaryoları üzerinden yapılması gereken tatbikatlar gerçekleştirilmemiştir. Göğsümüzü gere gere uygulamaya koyabileceğimiz bir Kentsel Dönüşüm Master Planımız yok. Bilim ve mühendislik ilkeleri çerçevesinde yapılan tüm Master Planların içerisinde yer aldığı bütüncül bir nazım imar planımız yok. Enerjimizi ve zamanımızı çılgın projeler yerine ayakları yere basan, şehrimizi daha bir yaşanılır kılacak olan gerçekçi projeler için harcamalıyız” diye konuştu.

“AFET ANINDA NEREDE TOPLANACAĞIMIZI BİLMİYORUZ”

Herhangi bir deprem anından Antalya’da yaşayanların toplanabileceği afet toplanma alanları olmadığına işaret eden Balcı, “Sürekli olarak afet toplanma alanlarıyla ilgili tedirginliğimizi dile getiriyoruz ama bu konuda herhangi olumlu bir adım yok. Afet anında nerede toplanılacağını biz bilmiyorsak halkımız hiç bilmiyordur zaten. İnsanlar herhangi bir afet anında panik içinde nereye gideceklerini bilemiyorlar. Artık afet toplanma alanları billboardlarda halkımıza duyurulsun, insanlar bilsin” dedi.

“AFET TOPLANMA ALANLARI ŞEHRİN MERKEZİNDE OLUR”

Afet toplanma alanlarının şehrin içerisinde olması gerektiğini de vurgulayan Balcı, “Pınarlı’daki, Döşemealtı’ndaki bir afet toplanma alanının gerçekçi olabileceğine inanmıyorum. Herhangi bir afet anında buradakiler Pınarlı’ya, Döşemealtı’na nasıl gidecek? Afet toplanma alanlarının şehrin içerisinde olması lazım. Dolayısıyla şehrin içerisindeki bazı park ve alanların afet toplanma alanı olarak ilan edilmesi gerekiyor. Deprem ve diğer afet senaryolarına yönelik ivedi olarak tatbikatlar gerçekleştirilmesi lazım” ifadelerini kullandı.

“100. YIL’DAKİ TOKİ’YE AİT YER AFET TOPLANMA ALANI OLABİLİR”

Yeraltına yapılan katlı otoparkların afet toplanma alanı değil ancak sığınma merkezi olabileceğini de kaydeden Balcı, Antalya’da afet toplanma merkezi olabilecek alanlarla ilgili önerilerde bulundu. “Afet toplanma alanları yerin üstünde olmak zorundadır. Yeraltına yapıyorsanız sığınak olabilir” diyen Balcı, hastanelere yakın olması nedeniyle 100. Yıl’daki TOKİ’ye ait boş alanın, Antalyaspor’un yeni ve eski stadının afet toplanma alanı olabileceğini söyledi.

“PLANLARIN YAPILMA AŞAMASINDA İÇERİSİNDE YER ALMAK İSTİYORUZ”

Birtakım planların yapıldıktan sonra meslek odalarına sunulduğuna da işaret eden Balcı, bunun en büyük sıkıntılardan birisi olduğunu dile getirdi. “Meslek odaları olarak bizler, bizzat planların yapılma aşamasında içerisinde yer almak istiyoruz” diyen Balcı, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan Kentsel Dönüşüm Master Planı’na işaret etti. Kentsel Dönüşüm Master Planı’nın bilinmeyen bir nedenden dolayı rafa kaldırıldığını söyleyen Balcı, “İstatistiksel veriler açısından belki bilimsel verilere dayanıyordu ama mühendislik açısından baktığımız zaman binalardan karot alınması, binaların ruhsatları ve temel yapılarıyla ilgili herhangi bir veri yoktu. Şuanda Kentsel Dönüşüm Master Planı’yla ilgili hiçbir şey bilmiyoruz” dedi.   

“İNSAN HAYATI OY KAYGISINA, KÂR HIRSINA, NİTELİKSİZ HİZMET VE DENETİMSİZLİĞE TERK EDİLEMEZ”

Yapı üretim süreci tüm eksikliklerden arındırılıncaya, yapı stoku iyileştirilip güvenli, sağlıklı yapılar üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar İMO olarak çalışmalarını sürdüreceklerini kaydeden Balcı, “Depremi unutmayacağız, unutturmayacağız. Ülkemizin ekonomik, sosyal, siyasal çalkantılı döneminde deprem tehlikesine dikkat çekmenin, deprem duyarlılığını artırmaya gayret etmenin toplumsal ve insani bir sorumluluk olduğunu biliyoruz. İnsan hayatı değerlidir. Siyasetçilerin oy kaygısına, sermayenin kâr hırsına, niteliksiz mühendislik hizmetine ve denetimsizliğe terkedilemez. Depremle mücadele yara sarmak değil, yara açmamak için önlem almaktır. Gelecek depremin ne zaman olacağını bilemiyoruz ancak bilim bize depremle güvenli yaşamayı sağlayabilir” diye konuştu.

DEPREM GERÇEĞİ RESİMLERLE İMO’DA

Konuşmasının ardından Balcı, İMO Antalya Şube binası girişinde açılan ve deprem gerçeğini gözler önüne seren Deprem Sergisi’ni gezdi. Geçmiş yıllarda meydana gelen depremlerde çekilen resimlerin yer aldığı sergi hakkında bilgilendirme yapan Balcı, yapılacak hazırlıklarla depremlerde yaşanabilecek can kayıplarının önlenebileceğini vurguladı. HABER: YUSUF KATRAĞ

Kaynak: YUSUF KATRAĞ
Bu haber toplam 1015 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim