- IMKB
% - Altın
5995.986
%-0.10 - Dolar
42.9489
%0.10 - Euro
50.5002
%0.27
- GÜNCEL
- RESMİ İLANLAR
- SPOR
- SAĞLIK
- POLİTİKA
- EKONOMİ
- YAZARLAR
- EĞİTİM
- KÜLTÜR SANAT
- DÜNYA
- GENEL
- YEREL
- ASAYİŞ
- ÇEVRE VE İKLİM
- 00:53 - İSKENDERUN BALIKÇI BARINAĞINDA DENETİM GERÇEKLEŞTİRİLDİ
- 00:53 - SAMANLIKTAN YÜKSELEN ALEVLER, BESİHANEYE ULAŞMADAN KONTROL ALTINA ALINDI
- 00:28 - ALANYA’DA MUZ SARARTMA TESİSİNDE YANGIN: TONLARCA MUZ ZARAR GÖRDÜ
- 00:18 - ANTALYA-KONYA KARAYOLUNDA KAR YAĞIŞI BAŞLADI
- 00:01 - HASTANEDE SANATLA ŞİFA BULUŞMASI
- 23:53 - ANTGİAD'DAN 2026 MESAJI
- 23:42 - ANTALYA'DA YILBAŞI ETKİNLİKLERİ İPTAL EDİLDİ
- 23:01 - YILBAŞI SOFRALARINDA GIDA GÜVENLİĞİ
- 22:46 - SERA ÜRETİCİLERİ DON NÖBETİNDE
- 22:33 - KADRİYE ÇİLEĞİNE COĞRAFİ İŞARET BAŞVURUSU
- 21:56 - AYŞE TEYZE'YE KONTEYNER EV
- 21:46 - BALON BALIĞI KAZANÇ KAPISI OLDU
- 21:40 - DÖŞEMEALTI BELEDİYESİ'NDE 4 TUTUKLAMA
- 20:28 - BURDUR’DA MOTOSİKLET PARK HALİNDEKİ OTOMOBİLE ÇARPTI: 2 YARALI
- 19:43 - ADANA’DA KARGOYA BIRAKILAN KAÇAK SİGARA PAKETİNİ POLİSE TESLİM EDEN ŞUBE MÜDÜRÜ ÖLDÜRÜLDÜ

GAZANFER ERYÜKSEL / KONUK YAZAR


YÜZ YILDA İNSANIMIZ GÜNLÜK TUTMAYA NEDEN UZAK DURDU?
Yalçın Duman, Eylül ayından başlayarak Antçev’de (Antalya Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfı) edebiyat programlarını hazırlayıp sunmaya başladı. Ekim ayındaki etkinliği aşağıdaki sunumla duyurdu.
“Şiir dili, imge ve metafor kurgusuna dayalı anlatımını, nesir diline de dayatmaya mı başladı?
Edebiyatta, türler arası geçişten ne anlıyoruz ve hangi türler birbirine daha fazla geçiş yapıyor?
Yüz yıllık Edebiyat eğitimimizde insanımıza neden günlük tutmayı öğretemedik?
Edebiyatın deneme türü, niçin baş köşeye oturdu?”
Bir öğretim yılında işlenmesi gereken derinlikli konuları çift imbik bir anlatımla sundu. İzleyenler de keyif aldılar, hatta soru ve yorumlarıyla da katkı verdiler.
Bu yazımda “Yüz yıllık edebiyat eğitimimizde insanımıza neden günlük tutmayı öğretemedik?” konu başlığı üzerinde durmak istiyorum. Ancak soruyu “Yüz yılda insanımız günlük tutmaya neden uzak durdu?” diye değiştirmek istiyorum. Çünkü okullarda yapılacak günlük bir eğitimle insanlara 'günlük' tutmaları öğretilemez. Günlük tutma bir yaşam biçimi ve hayat felsefesinin türevidir; ritmik bir disiplin de ister.
Yüz yıldan devam edelim.
Nüfusumuzun %80’i kırsalda yaşamaktadır. Köy sayısı 40 bin. Okul yok, yol yok, evler kerpiç, tarım çağın gerisinde ve en ilkel şekilde yapılıyor. Cumhuriyet'in kurulduğu yıl, belediyeler, il özel idareleri ve genel bütçeye bağlı olarak toplam 78 hastane ve dispanser ile 4.595 hasta yatağı ve toplam 560 hekim, 554 sağlık memuru, 136 ebe, 69 hemşire, 4 eczacı mevcut.
Toplam 12 milyon olduğu tahmin edilen nüfus ise açlık, yoksulluk, sefaletin yanı sıra sıtma, trahom, verem, frengi, lepra, çiçek, kolera, tifo, tifüs, ankilostam, nekator ve benzeri bulaşıcı hastalıklarla boğuşmakta.
Cumhuriyet'in ilan edildiği 1923-1924 eğitim öğretim yılında Türkiye’de 4894 ilkokul, 10.238 öğretmen 341.941 de öğrenci bulunmakta. Eğitim ve öğretim Osmanlı Devleti’nden kalan Arap alfabesiyle Türkçe okuyup yazmaya çalışan öğrenciler ve öğretmenlerle yapılmaktadır.
Genç Cumhuriyet Osmanlı’dan şifahi bir toplum devralmıştır. Hani Yahya Kemal der ya, "Şarklı konuşur Garplı yazar”
Var olan öğretmenlerin sadece yüzde 32’si öğretmen yetiştiren kurumlardan, yüzde 68’i medreselerden, imamlardan ve askerliğini yapmış, okuma-yazma bilenlerden karşılanmakta.
Nüfusun yüzde 80’i köylerde yaşarken, öğretmenlerin yüzde 78’i şehirlerdedir. Okulların yüzde 24,7’si, öğretmen yokluğundan kapalıdır.
1927 sayımında nüfusun sadece yüzde 4,7'si okur-yazardır, ki bunun da tamamına yakını şehirlerde yaşamaktadır. Erkeklerin yüzde 77'si, kadınların yüzde 92'si okuma yazma bilmemektedir.
Öğretmen açığını kapatmak amacıyla, 7 Mart 1921 günlü bir kanunla; öğretmen, öğrenci ve medrese mensuplarının askerlikleri ertelenmiştir.
3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat (öğretimin birleştirilmesi) Yasası ve 1 Kasım 1928’deki Harf Devrimi ile eğitim alanına önemli kazanımlar sağlanmış, ancak eğitim ve öğretmen yetiştirme sorunu henüz çözülememiştir.
Yetişen şehir kökenli öğretmenlerin, tümüne yakını şehirlerde görev almakta, köylere atanan az sayıdaki öğretmen de kısa süre içinde şehre dönmenin bir yolunu bulmakta ya da öğretmenliği bırakıp şehirde başka işlerde çalışmaktadır. Çalıkuşları pek yoktur.
Öğretmen yokluğundan yararlanan Cumhuriyet karşıtı güçler, okulların yerini, eski yöntemle illegal olarak yürüten imamlarla doldurmaktadırlar. Köylerdeki çocukların tamamına yakını, cami hocalarından eğitim almaktadır.
Bu kısır döngü, Köy Enstitüleri’nin açılmasıyla kırılır ancak, topluma egemen olan ekonomik yapı büyük toprak sahiplerinin denetimindedir. 1945 sonrası ABD baskısı da başlayınca Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç ve dönemin Milli Eğitim Bakanı görevden alınır ve Bakanlığa Şemsettin Sirer adlı gerici, tarikatçı bir bakan atanır. Yapılan ilk iş Köy Enstitüleri’ndeki uygulamalı derslerin kaldırılması ve öğretmen ve yönetici kadroların görevden alınması olmuştur. Tabelada Köy Enstitüsü yazsa da bu okullar artık öğretmen okulu hâline gelmiştir. Bu okulların tabelasını Adnan Menderes değiştirir. Artık adları Öğretmen Okulu’dur.
Köy Enstitüleri’nin ardından ağıt yakmak değil, hangi sebeplerle kapatıldığını analiz etmek konusunda bugün bile yeterli adım atılmamakta, kişisel çabalar yetersiz kalmaktadır. Bir toplumda egemen ekonomik yapıyı değiştirmeden eğitim-öğretim sistemini değiştirmek, şekilde görüldüğü gibi zordur, hatta imkânsızdır.
Biz neden günlük tutamıyoruz, sorusunun yanıtına hızla yaklaşıyoruz.
Bu satırların yazarı 1970 yılında liseyi bitirir. Lisede klasik yazılı sınavlar yapılmaktadır hatta bitirme sınavı da vardır. Aynı yıl girdiğimiz üniversite sınavında karşımıza dört kitapçık ile test sınavı çıkar. Lise son sınıfta, şu an adını hatırlamadığım bir öğretmenimiz, bize kendi hazırladığı 30 soruluk bir test deneme sınavı yapar. Test soru tekniğini bilin, üniversite sınavında sorular böyle olacak, bari görün istedim, der.
Ne güzel bir insan kaynakları anlayışı değil mi? Ah güzel ülkem ah… Büyük şehirlerde üniversite sınavları için özel dershaneler açılmaya başlanmıştır bile.
Gelelim okumadan yazmanın imkânsızlığına…
Japonya'da toplumun yüzde 14′ü, Amerika'da yüzde 12′si, İngiltere ve Fransa'da yüzde 21′i düzenli kitap okurken, Türkiye'de yalnızca ON BİNDE BİR kişi kitap okumaktadır.
Günümüzde gençlerimiz öğretimin her aşamasında test ile sınava tabi tutulmaktadır. Liseyi bitirip de dört işlemi ve çarpım tablosunu bilmeyen gençlerimiz vardır.
2,5 milyon öğrencinin girdiği TYT'de (Temel Yeterlik Sınavı) matematik sorularında 305 bin aday sıfır çekmiştir.
Klasik yazılı sınav yapılamadığı için salt kompozisyon dersi ile öğrencinin yazarak bir konuyu anlatmasının ne derece imkânsız olduğu gerçeğiyle Türkiye yüzleşmek zorundadır.
Bütün bunlardan sonra 100 yılda günlük tutan bir toplum olmamız kaçınılmazdır. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri dönemlerinde halkına kendi dilini kendi alfabesiyle öğretmeyen bir yönetim anlayışının getirdiği seviye budur. Bırakınız dünyanın yaşını veya 12 bin yıllık Göbeklitepe’yi, Sümer’den bu yana 100 yıl, bir toplumun tarihinde kısa bir süredir. Biz her şeyi ortalama insan ömrü ile ölçtüğümüz için de sıkıntı çekiyoruz.
Günümüz dünyasında bilgisayar ve internet teknolojisinin içinde yaşıyoruz. Gelişen teknolojiyi yadsıyacak değiliz. Ancak mesele teknolojiyi kimin ve neyin yararına kullanacağız. Egemen her yapı kendi iktidarını sürdürmek için kadro yetiştirir.
İnsanlığa dayatılan, 21. yüzyılın yeni köleci çağ olmasıdır. İşbirlikçiler içerden küresel çeteler dışardan Türkiye’yi kendi çıkarları için şekillendirmenin peşindedirler ve şimdilik de başarılı gibi gözükmektedirler. Ancak Türk Milleti'nin karşı hamleyi ne zaman yapacağını bilemedikleri için de telâş içindedirler.
Tarih yaşananların ve yaşatılanların günlüğünü tutmaya devam ediyor.
BİR KÜÇÜCÜK ALİCİKTİMALİ YILDIZ
YILBAŞIMI DEDİNİZ?HASAN YAKUP CANGÜVEN
SOSYAL MEDYA KÖLELİĞİAHMET GEDİKAĞAOĞLU
MEHMET AKİF İTTİHATÇI, İSLAMCIMUHARREM YELLİCE
2026 HOŞ GEL NE OLUR...MÜJGAN AKBÜLBÜL ÇELİK
BENDE SAKLI KALMASIN-2OYA BOYSAN
USTA, ÇIRAK, KURGU VE RUHGAZANFER ERYÜKSEL
GÖRSEL ESTETİKNURİ SEZEN
KÜLTÜR SANAT VE YÖNETİMLERHALİL ERDEM
TURİZMDE İNSAN KAYNAKLARI ZİRVESİ VE YANSIMALARAYDIN ÖZDEMİR
ŞEMSİYEMİZ MARKALI MI?RAZİYE GÖK AKTAŞ
DURUM VAHİM AMA…ALİ İHSAN DİLMEN
28 BİN 75 TL: RAKAM BÜYÜK, HAYAT KÜÇÜKSÜLEYMAN EKİN
EĞER BENİ UNUTURSAN...BAHAR UYSAL HAMALOĞLU
CAMİLİ KABAĞI MI KIYAFET Mİ???KAHRAMAN KÖKTÜRK
DİSİPLİN Mİ ÖZGÜRLÜK MÜ?ŞÜKRAN KAYA
YILIN KELİMESİ/KAVRAMIŞENER METE
ŞEREF KAVRAMI VE İKİ YÜZLÜLÜĞÜN SIRADANLAŞMASIPROF DR SAMİ SELÇUK
İNTERNETTEN EKSİK ÜRÜN GELMESİAV İBRAHİM GÜLLÜ
ANTALYASPOR İÇİN VAKİTTURGAY ALP
CAMİANIN UMUDU TÜKENMİŞVEDAT GÜRHAN
KAPATIN DÜKKANI GİTSİN KARDEŞİM!GÜRSEL KAYA
AKADEMİK BAŞARISIZLIK VE ÖRTME YÖNTEMLERİPROF DR RAMAZAN DEMİR
ANTALYA TRAFİĞİ: KONTROLDEN ÇIKAN KRİZİN AYAK SESLERİERDOĞAN KAHYA
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim













