- IMKB
% - Altın
4240.048
%-1.14 - Dolar
40.0219
%0.07 - Euro
46.9077
%0.02
- 18:12 - Antalya'da rüşvet operasyonu
- 16:26 - Tapuda sahte kimlikle satış
- 15:58 - Antalya Valiliği süreci başlattı
- 13:23 - Yeni hal kompleksi açılışa hazırlanıyor
- 00:22 - Polonyalı golfçüler Belek'te
- 00:12 - Rüşvet, irtikap ve zimmet operasyonunda 6 tutuklama
- 17:59 - Sahnede ilginç an: Dron sanatçının kafasına çarptı
- 17:23 - Öldürülen genç kızın cenazesi teslim alındı
- 17:11 - Mersin'in 'İklime Hazır' projesi Barcelona'da tanıtıldı
- 17:11 - Mersin'in 'İklime Hazır' projesi Barcelona'da tanıtıldı
- 16:14 - "Müziğin yalnızca estetik değil, aynı zamanda ahlaki bir işlevi de vardır"
- 16:01 - Kutlama töreni ertelendi
- 15:45 - Tataristan'dan ATB'ye ziyaret
- 15:20 - Hayvanat bahçesi mühürlendi
- 00:02 - Mitingte Böcek'in mektubu okundu
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar





1923 DARBESİ (!) VE CUMHURİYETİN İMTİHANI
Eski Ak Parti milletvekillerinden bir şahsın yaptığı sosyal medya paylaşımı, sol çevrelerde büyük tepki ile karşılaştı. Eski milletvekili söz konusu paylaşımında “kanlı 1923 darbesi” ifadesini kullanıyor ve bu “kanlı darbe” ile hesaplaşmaktan söz ediyordu. Ve bekleneceği gibi, bu ifadeler bilhassa “sol” çevrelerden büyük tepki aldı. Belli ki bu eski mebus, Kadir Mısıroğlu ekolünden epey feyz almış ve ortaokul yıllarında öğrendiği bu ezber bilgiyi şimdilerde satmaya karar vermiş, güzel.
Peki ama, “Fesli Kadir” ekolüne tam zıt bir noktada duran ve üstelik isminin başında “prof” ünvanı bulunan Marksist “bilim adamı” Fikret Başkaya niçin “1923 darbesi” diyor? Peki ama, eski bir mebusa gösterilen tepkinin milyonda biri niçin Fikret Başkaya’ya gösterilmedi, gösterilmiyor?
Önce okurlarımıza Fikret Başkaya’yı kısaca tanıtalım: 1990’ların başlarında yayımlanan “Paradigmanın İflası” kitabı, deyim yerindeyse bütün sol mahallede “kasırga” gibi esti. Benim de dahil her solcunun başucu kitabıydı. Ve Fikret Başkaya, özetle, 1923’te kurulan “cumhuriyet-ulus devlet” paradigmasının çöktüğü tezini işliyordu ve daha da önemlisi, bu “çöküşten” ziyadesiyle memnun olduğunu belli etmekten keyif alıyordu. O yıllarda Başkaya’nın bu kitabını okumayana ya da okuyup da bazı fikirlerine iştirak etmeyene asla “solcu” denilmiyordu.
Ve dahası var, Fikret Başkaya halen de Türkiye sosyalist solunun geniş kesimleri tarafından makbul kabul ediliyor ve çok büyük saygı görüyor. O kadar öyle ki, dört yıl önce Artı TV kanalında yazar Erdoğan Aydın ve tarihçi Ayşe Hür ile yaptıkları bir programda, tıpkı eski AK Parti mebusu gibi, o da “1923 darbesi” ifadesini kullanıyor ve gerek program esnasında ve gerekse sonradan altına yazılan yorumlarda en küçük bir eleştiri cümlesi görmüyoruz. (Merak edenler açıp bakabilirler, Tarihin Peşinde Bölüm 2 – İttihat Terakki darbeci geleneğin parçası mı adlı youtuube yayını).
Şimdi tam da bu noktada derin bir nefes alalım ve çok kısa bir yakın tarih gezisine çıkalım. 1960’lı yılların başlarından itibaren, dünyadaki gelişmelere paralel olarak, Türkiye’de de güçlü bir sol rüzgar esmeye başlamıştı. Siyaset sahnesinde cumhuriyeti kurmakla her daim övünen CHP ve halka, esnafa, geniş köylü kesimlerine hitap eden Adalet Partisi baskın görünüyordu. Ama dünyanın ve Türkiye’nin içine girdiği bu yeni siyasi iklimde işçi sınıfından yana tavır koyan sosyalist bir parti olarak TİP sahneye çıktı ve ülke genelinde çok büyük ilgi görmeye başladı. TİP, esas itibariyle cumhuriyeti değerlerini sahiplenmekle birlikte, cumhuriyeti daha ileri, daha paylaşımcı, daha demokratik bir aşamaya taşıma iddiasını güdüyordu.
Amma ve lakin, 1969’den itibaren Türk solu, kendi içinde zamansız ve büyük bir “yol ayrımına” girdi. Bilhassa genç devrimci kadrolar hızla TİP’i eleştirmeye, karalamaya ve bu partiden uzaklaşmaya başladılar. Peki ne olmuştu da bu gençler henüz yolun başında olmasına karşın ciddi bir taban yakalayan TİP’ten kopmaya başlamışlardı? TİP işçi sınıfına mı ihanet etmişti? TİP ilan ettiği siyasi çizgiden mi sapmıştı? Hayır, bunların hiç birisi değildi. Gençler Küba devriminden ve 1968 Avrupa gençlik hareketlerinden çok etkilenmişlerdi ve bunların aynısını Türkiye’de de tatbik etme hevesine kapılmışlardı, hepsi bu kadar.
1970’lerin ikinci yarısına geldiğimizde, artık TİP son derece etkisiz bir parti konumuna düşmüş ve illegal devrimci örgütler sol siyaseti domine etmeye başlamışlardı. Ve işin daha da ilginç yanı, güçlü kadro yapısına sahip bazı sol örgütler, yine bu dönemde, “Kemalist cumhuriyeti” baş düşman olarak tanımlamaya başlamışlardı. Artık “aşılması gereken” değil, “yıkılması gereken” bir rejimdi Cumhuriyet. “insanlık tarihinin ilerlemesine ayak bağı olarak kurulmuştu bu TeCe” ve yıkılmadığı sürece Türk ve Kürt halklarına özgürlük mümkün olmayacaktı!!!!
12 Eylül’ün karanlık gölgesinin kalkmaya başladığı 80’lerin sonunda, bu kez kendisine sosyalist ve/veya sol-liberal diyen gruplar ve okur yazarlar öne çıkmaya başladılar. Televizyonlarda, gazetelerde, geniş okuru olan dergilerde sadece onlar konuşuyorlardı ve ağız birliği etmişçesine, Kemalist cumhuriyetin ne menem bir belâ olduğunu, bu ülkeye ne büyük zararlar verdiğini durmadan, yorulmadan anlatıyorlardı. Kabul etmek gerek ki, bu konuda çok başarılı oldular.
Ve işte yukarıda kısaca değinip geçtiğim Fikret Başkaya’nın “Paradigmanın İflası” eseri, tam da bu siyasi iklime, deyim yerindeyse bomba gibi düştü. O günlerde fakültelerde talebelik yapan on binlerce solcu genç, bu kitap sayesinde “uyandı”, “aydınlandı” ve “1923’te kurulan Cumhuriyetin bu ülke ve bu ülkede yaşayan halklar için ne büyük bir bela, bir felaket olduğunu” anladı, anladık! Çok şükür!
Sonra ne mi oldu, bir taraftan İslamcı yazarlar ve medya grupları, diğer yandan solcu, liberal ve Kürtçü yazarlar ve yayın organları tarafından bilinci ve duyguları iğdiş edilmiş olan Türkiye, bu şekilde 2000’li yılların kapısına getirilip bırakıldı. Ve 2000’li yıllarda neler olduğunu herhalde söylememe bile gerek yok, çünkü ne olduysa oldu, olanlar oldu, çanak çömlek patladı ve herkes muradına erdi, hepsi bu kadar.
1923 DARBESİ (!) VE CUMHURİYETİN İMTİHANIEşref Ural
Bitmeyen sorun…Ömer Yetgin
YERALTINDAN FUTBOLKahraman Köktürk
ÇIRAĞIN AYDINLANMA DEFTERİGazanfer ERYÜKSEL
Güvensizlik Çağında EkonomiMustafa Yıldıran
NURİ ERKAL'IN ARDINDANGürsel Kaya
Trump, Evanjelizm ve Yeni Dünya DüzeniMuharrem Yellice
Kaldırım işgalleri meselesiMustafa Yetgin
Bayram tatilleri; kamu ve özel sektör çalışanı arasındaki derin farklarİSA KAVLAK
CUMHURİYET NEDEN İSTENMEZNuri Sezen
SANAL OFİSRaziye Gök Aktaş
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
Antalya'da rüşvet operasyonu
Mersin'in 'İklime Hazır' projesi Barcelona'da tanıtıldı
Mersin'in 'İklime Hazır' projesi Barcelona'da tanıtıldı
Çamlıbel Mahallesi’ne basketbol ve futbol sahası
Akdeniz akşamları ‘Müzik Şehrin Kalbinde’ konseriyle renkleniyor
Yediemin Otoparkları Araç Mezarlığına Döndü, 25 Yıldır Bekleyen Araçlar Var
Antalya’da Bayram Öncesi Marketlerde Etiket Denetimi
Antalya Ekonomisinin Nabzı Tutuldu
Tel : 0532 474 99 63 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim