Bugün 11 Ekim 2025 Cumartesi
  • Antalya14 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5395.998
    %0.02
  • Dolar
    41.8067
    %0.02
  • Euro
    48.5819
    %0.00

BEKİR DİREKCİ / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
BEKİR DİREKCİ / KONUK YAZAR

DEVLET ADAMI VE TÜRKÇE ÜZERİNE

09 Ekim 2025 Perşembe 17:04

Dil, bir milletin düşünce sistemini, kültürel birikimini ve kimlik bilincini yansıtan en temel unsurlardan biridir. Toplumun zihinsel, duygusal ve tarihsel birikimi dil aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu bağlamda devlet adamının dil ile kurduğu ilişki, yalnızca bireysel bir tercih değil; doğrudan doğruya milli kimliğin, yönetim anlayışının ve toplumsal bilincin de bir göstergesidir. Devletin varlık nedeni halka hizmettir; bu hizmet, dil aracılığıyla anlam kazanır. Türkçe, devlet yönetiminin hem aracı hem de taşıyıcısı konumundadır. Ferdinand de Saussure’ün belirttiği üzere dil, yalnızca bir iletişim sistemi değil, aynı zamanda toplumsal bir kurumdur. Devletin dili de bu kurumun kimliğini belirler. Devlet adamı, kullandığı dil aracılığıyla sadece bireylere seslenmez; aynı zamanda milli bir aidiyet duygusu inşa eder. Bu nedenle devlet söyleminin merkezinde yer alan Türkçe, yönetimsel meşruiyetin ve toplumsal bütünlüğün teminatıdır.

Devlet adamının kullandığı dil, toplumsal değerlerin ve ahlaki sınırların tanımlanmasında da etkili olur. Buna karşın yabancı kavramlar ve ithal söylemlerle örülü bir dil, milli kimlikte çözülmeye ve kültürel yabancılaşmaya zemin hazırlar. Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, dilin bir millet için taşıdığı stratejik önemi erken dönemde fark etmiş ve Türkçe’yi hem milli kimliğin hem de modernleşmenin merkezi konumuna yerleştirmiştir. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir. söylemi, bu anlayışın özlü bir ifadesidir. Dil, yalnızca düşünceyi yansıtan bir araç değil, düşüncenin biçimlendiricisidir. Bu nedenle devlet adamının Türkçe’yi doğru, açık ve anlaşılır biçimde kullanması, yönetsel güvenin inşasında temel bir etkendir. Devlet adamının dili hem halkın yönetime katılımını kolaylaştırmalı hem de yönetim süreçlerini şeffaflaştırmalıdır. Dilin doğru kullanımı, bir estetik tercih değil; siyasal etikle ilgili bir sorumluluktur.

Küreselleşme ve dijitalleşme süreçleri, tüm diller gibi Türkçe’yi de etkilemektedir. İngilizce’nin lingua franca konumuna yükselmesi, bilimsel ve teknik alanlarda Türkçe’nin kullanımını sınırlama eğilimindedir. Bu durum, milli dillerin ifade alanını daraltmaktadır. Devlet adamlarının bu süreçteki temel sorumluluğu, Türkçe’nin kamusal alandaki konumunu güçlendirmek ve onu çağın gereklerine uyumlu biçimde geliştirmektir. Bu doğrultuda dil politikalarının yalnızca Türk Dil Kurumu’nun faaliyetleriyle sınırlı kalmaması; eğitim, medya, hukuk, ekonomi ve teknoloji alanlarını da kapsayacak biçimde bütüncül bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Resmî yazışmalarda, akademik çalışmalarda ve kamu iletişiminde Türkçe’nin standartlarının korunması, devletin kültürel egemenliğinin devamı açısından hayati öneme sahiptir. Türkçe, yalnızca bir iletişim aracı değil; devletin sürekliliğini, halkın birliğini ve kültürün direncini temsil eden stratejik bir unsurdur.

Sonuç olarak, Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesi bir kültür meselesi olduğu kadar bir devlet meselesidir. Dildeki zayıflık, devletteki zayıflığın habercisidir. Bu nedenle her devlet adamı, konuştuğu her cümlede Türkçe’nin temsil ettiği tarihsel ve kültürel sorumluluğun bilincinde olmalıdır.

                                                                                                                    

Bu yazı toplam 1629 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim