Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

            Antalya; denizi, güneşi, eşsiz sahilleri, falezleri, tarihi ve iklimiyle her zaman yatırımcıların ilgisini çekebilmiş bir şehir.

            Bu özelliği; yerli ve yabancı yatırımcıların yıllardan beri ilgisini çekerken, özellikle 80’li yıllardaki turizm kimliği ile birlikte çok yıldızlı otellerin peş peşe açıldığı, bununla birlikte nüfusunun da kademeli olarak arttığı bir şehir olarak karşımıza çıkıyor.

            Talep artınca doğal olarak yeni yapılaşma arttı.

            Bu bağlamda; Antalya emlak sektörünün her daim revaçta olduğu bir şehir oldu.

            Emlak sektörünün ivme kazandığı bölgeler ile ilgili yapılan araştırmada İstanbul, İzmir ve Antalya ilk sıralarda yer alıyor.

            Nüfusu 16 milyonu geçen İstanbul’da metrekare fiyatları bazı semtlerde dudakları uçuklatacak seviyelere gelmesine rağmen diğer semtler de bunlardan geri kalmıyor.

            Antalya’da da durum farklı değil.

            Konyaaltı ve Muratpaşa bu anlamda ilk sırada yer alıyor.

                        Fiyatların spekülatif olarak artmasına neden olan  ve hiçbir vergi ödemeden alım-satım işi yapanların neden olduğu yasal boşluğun doldurulması adına atılan adımlar son dönemde önemli.

            Yani; asıl işi emlakçılık olmamasına karşın, vergi kaydı olmamasına karşın emlakçılık yapanların bir hayli arttığı şehrimizde son dönemde yapılan düzenlemeler umuyorum olumlu sonuçlar verir.

            Her önüne gelenin emlakçılık yaptığı, ikinci el otomobil alım-satımı yaptığı bir ortamda yasal düzenlemeler yapmanın zamanı çoktan gelmişti.

            Vatandaşların mağduriyetinin arttığı bir ortamda bilgi kirliliğinin de önlenmesi adına çok daha kapsamlı çalışmaların yapılması gerekiyor.

            Diğer taraftan yazımın başında da belirttiğim gibi; hızla gelişen ve değişen bir şehir kimliğindeki Antalya’da öyle bir noktaya gelindi ki, gayrimenkul piyasası sürekli revaçta…

            Yatırım yapmak isteyen işletmecilerden tutun da, ev almak isteyenlere kadar, hatta kiralık daire bulmak isteyen vatandaşlara kadar geniş bir açılımda emlak sektörü canlılığını kaybetmiyor.

            Sürekli bir göç dalgası ile Antalya’da emlak piyasası ekonomik krizlerde bile derinden etkilenmiyor.

            Tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi.

            Kısa süreli bir durgunluktan sonra “yeniden” tırmanış eğilimine giren ev ve arsa fiyatları özellikle dar gelirlileri çok zor durumda bıraktı diyebilirim.

            Dar gelirliler, yoksullar, emekliler ve işsizler için Antalya bu yönüyle zor bir şehir!

            Ve özellikle evi kirada olanlar için daha da zor.

            Çünkü, konut fiyatları arsa fiyatlarıyla sürekli yarışır halde!

            Sürekli göç; arz-talep dengesini sürekli canlı tuttuğu için ilçelerdeki en uçsuz bölgelerdeki alanlar bile değerlenmiş durumda…

            Bilgi kirliliği, kulaktan dolma bilgiler ve suni fiyat artışları karmaşık bir duruma yelken açıyor!

            İşte tam da bu noktada “Al-sat”çıların hızla çoğalması; fiyatların spekülatif biçimde artmasına neden oluyor.

            Bu durum da vatandaşı olumsuz etkiliyor…

                        Ev sahibi olmak isteyen, kirada oturmak isteyen ve arsa sahibi olmak isteyen vatandaş da suni artışları şaşkınlıkla izliyor.