Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

Gazeteciler, her an haberin içindedir, haberle iç içedir ve gördüğü bir olumsuzluğu okurlarına aktarmazsa vicdanen rahatsız olur.
 Mesleki eğitimi, refleksi ve sorumluluğu bunu gerektirir çünkü...
  Her yanlışı, her eksikliği ve çarpıklığı gündeme getirip okuyucularına aktardığı zaman rahat bir nefes alır..  O zaman görevini yapmış olur.
  İlkeli, doğru ve  dirayetli bir görevi yerine getirirken elbette yaşadığı ülkenin ve şehrin  geleceğine katkı koymayı hedefler.
  Haber yaptığımız her konu, her paylaşım ve  kaleme aldığımız her köşe yazısı çözüme odaklı bir bilgilendirmedir.
  
    Öte yandan gazetecinin bir anlamda kaderidir;  yapılan doğru bir projeyi gündeme getirdiği zaman değil de, bir yanlışı ya da eksikliği gündeme getirdiği zaman eleştirilir.
            Gazeteci yaptığı haber nedeniyle övgü ya da takdir edilmeyi beklemez.
            Çünkü bizlerin görevi kamuoyunu en doğru ve hızlı biçimde bilgilendirmek ve aydınlatmaktır.
            Bir kurum ya da kuruluşun başarılı bir icraatını sütunlarımıza taşıdığımızda nedense bu konu ile ilgili en küçük bir teşekkür edilmezken, ne gariptir ki bir aksaklığı ya da yanlışı gündeme getirdiğimizde anında geri dönüş yapılır! Ve konu ile ilgili sitemler yapılır. Sitemden de öte öfkeyi çağrıştıran sözler dile getirilir. Yani, ikiyüzlü profiller görürsünüz karşınızda... 
            Yazımın başında da vurguladığım gibi biz gazetecilerin ve gazetelerin kaderidir bu.
            Ya da sık karşılaştığımız bir durumdur.
            Bu şehrin kalkınması için, kronikleşmiş sorunlarının çözümüne katkı koymak için eksiklikleri, yanlışları, rutin belediyecilik anlayışını, hizmet eksikliği ile geçen kayıp yılların getirdiği sıkıntıları gündeme getirmeye devam edeceğiz.
            Çünkü bu şehrin havasını soluyan, ekmeğini yiyen herkesin sorumluluğu ve bu şehre borcu var.
            Hizmet yapar gibi boşa geçen yıllar hepimizin kayıp yılları!...
            Bu anlamda medya; toplumun yapılanmasında ve gelişiminde kilit rol oynayan, demokrasinin olmazsa olmazı denilebilecek bir olgudur. Bu olgu yaşamsal değerler kadar mutlak surette dikkate alınması gereken bir konudur.
            Kent ve ülke sorunlarının çözüm aşamasında medyanın çok önemli bir görevi var. Bu görevi yerine getirebilmesi için demokrasinin tüm fonksiyonlarının işlemesi gerek.
            Bugün bir sorunun çözümüne katkı koyduğu için övülen gazeteci; başka bir noktada hedef tahtası haline getirilir.
            Aynaları “kırmak” kolaydır. Aynalar; gerçeğin ta kendisidir.
            Biz gazeteciler; karanlıkların aydınlığa dönüşmesi için bir kibrit görevi yaptığımıza inandığımız zaman en mutlu anımızı yaşarız.
            Eleştiriler, tepkiler, bizi  ilkelerimizden asla saptırmaz…
                        Herhangi bir konu hakkında eleştirdiğiniz kişi ya da kişiler tarafından hedef haline getirilen yine gazetecilerdir… Doğruları gündeme getirirken uğradığı haksızlıklar, zorluklar, acılar ve tepkiler bir yana; gazetecilerin kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilendirme misyonu zaman geçtikçe çok daha iyi anlaşılır.
    Basına sırtını dönen, eleştirilere kulağını tıkayan, benim dediğim doğru mantığıyla hareket eden kişi ya da kurumların; aslında gerçeklerden kaçtığını, doğrulara sırtını döndüğünü ne yazık ki üzülerek görüyorum.
            Gerçeklerden kaçmak; sorunların çözümünün ertelenmesi; demokrasiye, insan haklarına, hukuka ve özeleştiriye tahammül edememek anlamını taşır.
 Yazılı ve görsel medyanın demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu bir an olsun unutmamak gerekir..