Bu şehirde doğmuş ve büyümüş birisi olarak, ekmeğini bu şehirden kazanan bir gazeteci olarak Antalya’ya karşı sorumluyum.
Ve duyarlıyım.
Öncelikle bu gerçeğin altını çizmek istiyorum.
Antalya’ya hizmet anlamında çakılan her çivi benim için önemli.
Trafiğinden çarpık yapılaşmasına, görüntü kirliliğinden asayiş noktasındaki her olumlu ve olumsuz gelişme bu şehrin görüntüsünü yansıtıyor ve gelecek adına şekillenmesine neden oluyor.
Her gelişen ve nüfusu artan şehir gibi Antalya’nın gerçekten kronik sorunları var.
Özellikle son 1 yılda farklı ülkelerden gelerek geçici ikamet alan, oturma izni alan, yerleşen, mülk sahibi olan ya da turist olarak gelen yabancı uyruklu kişilerin adeta akın ettiği şehrimizde mevcut sorunlar da giderek artıyor.
Daha da karmaşık hale geliyor.
Böyle bir tabloda trafiğinden ulaşıma, çevre kirliliğinden otopark sorununa kadar her alanda ‘’hissedilir’’ derecede sorunlar yaşıyoruz.
Antalya’nın turizmin amiral gemisi olması gibi çok önemli bir özelliği ve misyonu var.
Bu bakımdan var olan sorunları görmezden gelemeyiz.
Hele hele hafife hiç alamayız!
Kent ve ülke sorunlarıyla ilgili yazdığım yazılara okurlarımızdan gelen olumlu eleştiriler beni umutlu ediyor.
Olumlu eleştiriler kadar olumsuz yaklaşımları da çok önemsiyorum.
Çünkü; yazılanların okunduğunun ve takip edildiğinin fark edilmesi çok güzel.
Olumlu veya olumsuz tüm eleştirel anlamındaki sözler ve yaklaşımlar elbette çok önemli.
Çünkü her görüşün ve yorumun kendince açılımları var.
Fakat bazen öyle yaklaşımlara tanıklık ediyorum ki, insanlar gerçekten kent sorunları karşısında çok duyarsız.
Ve “sorumsuz”
Her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünüyor ve bu şehrin sorun karmaşasında geldiği noktayı göremiyor.
Çünkü deyim yerindeyse at gözlüğüyle bakıyor olaylara ve sorunlara.
Ya da siyaseten…
İşte üzücü olan nokta da bu…
Bu yazı toplam 354 defa okunmuştur.