Bugün 17 Kasım 2025 Pazartesi
  • Antalya21 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5540.386
    %-0.33
  • Dolar
    42.3284
    %0.04
  • Euro
    49.1477
    %-0.16

HALİL ERDEM / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
HALİL ERDEM / KONUK YAZAR

EĞİTİM VE TENEKE SOBAYLA BAŞLAYAN AYDINLANMA

17 Kasım 2025 Pazartesi 12:02

Biliyorsunuz Köy Enstitüleri'yle köyden alınan çocuklar eğitilip yine geldiği köylere gönderilerek aydınlanmanın en gerek duyulan yerinden başlaması çok doğru bir ilk adımdır. Ben bunu çok güzel bir örnek ve çok değerli bir isimle anlatmak istiyorum.

Bir zamanlar halk kırsalda nasıl ısınıyordu? Isınmak ile ilgili teknoloji ne durumdaydı, önce ona şöyle bir bakalım. Halk genelde odun, odunun olmadığı yerde tezek yakıyordu. Ocaklıkta yaktığı odunlarla ısınıyordu; tabi ısınabilirse. Isınabilirse diyorum; altmışlı yılların sonunda çocuktuk, çok iyi hatırlıyorum: Soba yanmazsa, ocaklıkta ateş yakılırdı. Ocaklık yani sosyete dilinde Fransızcası şömineye odunu atarsın, harıl harıl yanar, ama önün yanar, arkan donar. Benim gibi şanslıysanız, tatlı bir dedeniz varsa, dedenin kucağında arkanız donmadan sıcacık, ocaklıktaki ateşin yanışını izlemek, hayal kurmak, çocukluğunuzun güzel anlarından olmuş olabilir.

O yıllarda ocaklık önemliydi. Bu ocaklıkta yemek pişer, ev halkı ısınırdı. Hatta geceyi aydınlatma da bu ocaklıktaki ateşle olurdu. Ocak sönse de aydınlanma için isli bir çıra yakılırdı. Çamın dalıyla gövdesini bağlayan sert şiş bölgesi çıralıysa çıkartılırdı. Buna sibek denirdi, yalp yalp kesintili bir ışığı olurdu.

Ocaklık öyle bir odun tüketir ki sabaha kadar nerdeyse bir ağaç boydan boya yanıp bitebilir; yine de önün yanar ardın donar; evin bir köşesi yaz köşesi, bir köşesi kış köşesidir. Bu tür bir ısınmaya ne odun ne ağaç ne de orman dayanır.

İnsanlık binlerce yıl bu şekilde ısınmadı mı? Timur’un fil ordusunu sakladığı Ankara’nın ormanı şimdi nerde? Yandı, kül oldu, bitti.

İşte doğaya yardımcı olacak teknik gelişmeler hemen olmuyor işte. İnsanlık sobayı 1646 da ızgarasız demir kutudan ibaret de olsa icat etti, ama Osmanlı'nın son dönemine kadar ev ortasında odun kömüründen mangal yakılarak ısıtıldı. Atatürk’ün emriyle 1925 yılında ilk yerli silah fabrikasını açan Şakir Zümre, fabrikada ilk Türk yapımı motor, su tesisatı, elektrik malzemeleri ve soba üretimi de yaptı. Ta ki Marshall faaliyetleriyle ülkenin silah ve uçak üretiminden vazgeçilişine kadar bu üretim devam etti.

Anadolu'nun, 1950’li yıllara kadar sobayı pek kullandığı söylenemez. Varsıl birkaç ağa teneke sobalara otuzlu, kırklı yıllardan sonra sahip olmaya başladı, ama halkın bundan pek haberi olduğu söylenemez.

Teneke Sobayla Başlayan Aydınlanma’ydı bu metnin başlığı. Sobayla aydınlanma nasıl olur? Bu noktada bir Köy Enstitülü Öğretmen olan Antalya Kaş doğumlu Mehmet Şener’in anılarına kulak verelim. ANSAN söyleşilerinin birinde dinlemiştim: Mehmet Şener 1947 yılında Köy Enstitüsü'nü bitirince tayinini kendi isteği üzerine, doğduğu Kaş’ın bir köyüne yaptırmış. Kaş o zaman nahiye. Nahiye binası eskimiş, boşalmış. Üstündeki saclar da atıl bir şekilde duruyormuş. Bir hafta sonu sac kesme makası, çekiç ve lehim aletleriyle nahiyeye inmiş. Başlamış çalışmaya, birkaç borulu soba yapmış. Halktan kişiler:
“-Bu ne? demişler.
–Soba,” demiş.

Sonra uygulamalı gösteriyor,
“Bu boruları ocaklık bacasına çıkaracaksın, içine odunu atıp yakacaksın, duman bu borulardan dışarı gidecek,” diyor. “Evin ortasında ateş yanacak, böylece ev daha çok ısınacak,” deyince ilk sobayı Nahiye Müdürü alıp gitmiş. Mehmet Hoca oturmuş bir soba daha yapmış, ikincisini de kasabanın önde gelenlerden biri alıp gitmiş. Üçüncüsünü de almak
istemişler, ama “bunu köyüme götüreceğim ki köylü görsün, yoksa inanmıyorlar böyle bir şey olabileceğine,” demiş. Götürüp sobayı köyünde kurmuş. Sobaya atılan birkaç parça odunla odanın daha çok ısındığını gören köylüler en kısa zamanda soba sahibi olmuşlar. Her gün için bir çam ağacı kesen köylü ağaç kesmekten kurtulmuş, orman da yok olmaktan kurtulmuş. İşte aydınlanma budur değerli okurlar. Yeniliğe önderlik budur.

Mehmet Şener’in ikinci çabası da gazyağıdır. “Fenere koyunca evin daha çok aydınlanır. Çırayla uğraşmayın,” diyor ve bir teneke yağı köylüye paylaştırıyor. Peki köylüler ne yapıyor? O yağları kandilde, fenerde yakmak yerine, ağaç kesmek için kullandıkları bıçkılarını yağlıyorlar!

Evet, toplumlar kolay değişip kolay evrilmediler. Mehmet Şener Öğretmen gibi insanların çabalarıyla yavaş da olsa bu şekilde değişti. Aydınlanma kah sobayla, kah kitapla oldu.

Bilim yolunda alnı ışıyan herkese saygıyla…

Bu yazı toplam 146 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim