Binali Efe / KONUK YAZAR

 Bir zamanlar Ezan hoparlörsüz okunurdu. Klasik tarzda okunduğu için hiçbir ses kirliliği olmazdı. Yani “hoparlör çıktı ezanın kutsiyeti bozuldu.
Bugün öylemi?
Zaruri ihtiyaç olmamakla beraber. Birbirine çok yakın cami ve mescitlerde kullanılan hoparlörlerin birbirine karışıp ses kirliliği yaratmasının ve ezanın kutsiyetinin bozulmasına sebep teşkil ediyor.
Diyanet’in Devlet bütçesinden yıllık almış olduğu Sekiz buçuk Milyar Liralık dev bütçe nerdeyse Sekiz bakanlık bütçesine eş değer. Ayrıca toplamış olduğu bağışlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük imparatorluğu gibi…
Devasa bir kurumun amacı dini sevdirmekse eğer; yapacağı tek şey tarafsız bir kamuoyu araştırması yaparak Ezanı nasıl okunması hakkın da bilgi alması gerekmez mi?
Sabah Ezanı okunurken kundaktaki çocuklar irkilerek korkular içinde nasıl uyandıklarını birçoğumuz şahidiz.
Beş vakit Erzan’ın hoparlörle okunması, ses kirliliği yanı sıra, birçok insan rahatsız ederken şöyle bir soru akıllara geliyor; “Maksat üzüm yemek değil bağcı dövmek” gibi geliyor akıllara. Yani diyanet ne yapmaya çalışıyor? Amaç dini sevdirmekse eğer; ses kirliliğine son vermesi gerekmez mi?
Diyanettin niyeti nedir bilmem ama bildiğim bir şey var, Ezan böyle okunmaya devam edilirse sevgi ve saygı içeren dinimiz sevgisizliğe doğru gideceğidir.
Ha… Birde ezan merkezi camilerde okunsa dahi bile; çok yüksek volümlü olması nedeniyle ciddi uyumsuzluk söz konusu. Ya hoparlörsüz okunmalı ya da çok düşük desibel kullanılmalı.
Halen anlayamadığım bir konu var. Eskilerde kol saati yoktu, radyo yoktu, cep telefonu da yoktu. Ama “Aklı namazda olanın kulağı ezanda olur” diye bir atasözümüzü hatırlatmak isterim…
Geçenlerde Edremit Güre’de termal otel sahibi Mehmet Malibor arkadaşımı ziyarete gitmişken birde Asos Antik kalesine ailece gittik. Tarihi kaleyi görmenin keyfini yaşarken, panoramasıyla harika görünen harabeleri izleyerek çayımızı yudumlarken hemen karşımızda bulunan camiden tadını unutmuş olduğumuz çıplak sesle okunan Ezanı duyunca ben gibi kahvede oturanların hepsinin gözlerinde ki mutluluk ifadesini görmek neşeme neşe kattı. Hoparlörsüz okunan ezanın sebebini sorduğumda “elektrik kesintisi olduğu için müezzin çıplak sesle okudu “dediler.
Ezanın çıplak sesle okumasına sebep olan elektrik kesintisine ilk defa çok ama çok sevindim.
İran ve Mısır başta olmak üzere yanı başımızda olan Kuzey Kıbrıs dahil Ortadoğu ülkelerinin birçoğunda ezan tıpkı daha önceleri bizde olduğu gibi çıplak sesle okunuyor olması sizce onlar dinsiz mi? veya biz onlardan daha çok dindar mıyız?
Müslümanlar orta ve yeni çağı aydınlatırlarken ezan hoparlörlerle mi okunuyordu?

Ezan kulağa hoş gelmeli ve güzel sesli müezzinler okumalıdır. Namaz kılmayanlar bile huşu içinde dinlemelidirler.
Eskilerde çıplak sesle okuna ezanı dinleyen yabancılar Müslüman olurlardı. Şimdi dinleyenler kulaklarını tıkıyorlar
Diyanet hoparlör zulmünü acilen durdurmalıdır.
Ezan çıplak sesle okunmalı, eski kutsiyetine kavuşturulmalıdır.
Ezanla ilgili yazımdan dolayı beni ezan düşmanı ilan edecekler şunu iyi bilmelidirler ki; dini kirleten yüksek desibele ezan okundukça hep karşı olacağım. ta ki;  hoparlörler susuncaya ve çıplak sesle ezan okunuluncaya dek. Devam edeceğim. Bilinsin isterim…
 Misafir yazar, Binali Efe