Kent kültürü ve değişim
Gelişim ve değişim birbirini tamamlayan kavramlar olarak öne çıkar…
Gelişim; değişimi ne kadar etkiler?
Ya da tetikler?
Kent kültüründen ne anlıyoruz?
Başka bir ifadeyle; yaşadığımız şehre, ilçeye, mahalleye; ne kadar sorumluyuz? Ve ne kadar katkı koyuyoruz?
Hangi şehirden, hangi yerleşim biriminden gelirsek gelelim; kent kültürünün gelişimi, değişimi ve değerlerin korunması adına ne verdik?
Antalya’da özellikle son 35-40 yılına damgasını vuran bir gelişme var ki; aslında buna “gelişme” demek de yanlış… Hızla bir göç dalgası ile karşı karşıya kalan Antalya’nın en büyük dezavantajı bana göre alt yapı yetersizliği ile birlikte bu göçün uzantısındaki sosyo-kültürel değişim…
Bu güzel şehirde yaşarken, bazı memnuniyetsizliklere de tanıklık ediyorum.
Öyle ki; bu şehrin iklimi, doğası, güneşi, tarihi ve denizi bile “yetersiz” kalıyor bu memnuniyetsizliği gidermeye…
Bu şehirde kazanıp, bu şehirde çevre edinen, bu şehirde yaşayan bazı insanların zaman zaman “memnuniyetsizliğine’’ tanıklık ediyorum.
Anlayamadığım; yaşadığı yeri sürekli eleştirmek, insanları eleştirmek…
İşte burada durup düşünmek gerek.
25-30 yıl burada yaşamış insanların memnuniyetsizliğini anlamak zor…
Bu şehrin daha da güzelleşmesi adına katkı koymayan bir anlayışın uzantısındaki memnuniyetsizliği bu şehre ve insanlara karşı bir haksızlık olarak görüyorum.
Antalya; kozmopolit bir şehir…
Bu bir gerçek…
Bu yapısıyla güzel aslında…
Evet bugün birçok sorunları var…
Çevre tahribatı var.
Çarpık yapılaşması, ulaşım sıkıntısı, görüntü kirliliği var.
Hızla betonlaşma gibi çok tehlikeli bir “rahatsızlığı” var…
Ancak… Bu şehir milyonlarca insanın her yıl büyük bir özlemle akın ettiği bir Dünya şehri…
Hızla ‘’betonlaşan’’ ve çarpık yapılaşma izlerinin net biçimde gözlemlendiği Antalya’nın kronikleşen sorunlarını çözmek için hepimize görev düşüyor.
Yerel yöneticilerin rutin belediyecilikten uzaklaşıp nokta projeler oluşturmaları için taleplerimizi sıralamalıyız.
Antalya çok daha iyisini hak ediyor çünkü.
Siyaseten olaylara ve sorunlara bakmaktan vaz geçip bu şehrin sakini gibi değil sahibi gibi yaklaşmalıyız.
Rutin belediyeciliğe artık asla prim vermemeliyiz…
Bu yazı toplam 488 defa okunmuştur.