Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

            Antalya kuşkusuz ülke ekonomisine sağladığı katma değerle, daha iyisini hak eden bir şehir!

            Şehirleri diğerlerinden ayıran en önemli özellik, kronikleşmiş sorunlarını aşmış olmasıdır.

            Geçtiğimiz günlerde Antalya’ya yakın şehirlerden Denizli’ye gittim… İlk gözüme çarpan ayrıntı Denizli’ye Antalya’dan çok ciddi bir yerli turist akını var.

            Hafta sonları ya da hafta içi hiç fark etmiyor.

            Denizli’deki ticari hareketliliğin yarısı bile maalesef Antalya’da yok!

            Sanki turizme sırtını yaslamış bir Antalya gerçeği ile baş başayız…

            Denizli’deki trafik de Antalya’yı aratmıyor. Her yer araç dolu ve otopark sorunu doruk noktada…

            Şehir planlamalarında kontrolsüz göçün ve sığınmacıların da katılımıyla ciddi sorunlar baş gösteriyor. Alt yapısı eksik ve tamamlanamamış şehirlerde ciddi sıkıntılar baş gösteriyor.

            Kentleri ‘’farklı’’ kılan en önemli olgu; yaşamsal değerlere odaklı projelere ne kadar öncelik verildiği ile orantılıdır.

            Siz istediğiniz kadar iklim, doğa ve deniz potansiyelinizi ön plana çıkarmaya çalışın, çevreci projelerle bütünleşik bir kent planlaması yoksa bir süre sonra o övündüğünüz potansiyeller de göze görünmez!

            3 milyon nüfusa koşan Antalya’nın dününde ve bugününde eksik olan en önemli olgu kent dokusu ile barışık projelerin hayata geçirilememesi…

            Tümden güzel olan, değerli olan ne varsa betona gömen bir yerleşim modeli ile karşı karşıyayız.

            Antalya’nın en eski yerleşim alanındaki mahalleler ve sokaklara bir bakın; ne demek istediğimi anlarsınız…

            Vizyon proje eksikliği hemen gözünüze çarpar.

            Şehir merkezindeki kaderine terk edilmiş mahalle ve sokaklar, Antalya’ya yakışıyor mu?

            Yüzüncü Yıl’dan Şarampol Caddesi’ne kadar, Güllük’ten Kışla mahallesi’ne kadar neredeyse tüm mahalle ve sokaklar kaderine terk edilmiş durumda.

            Muratpaşa ilçesi’ndeki birçok mahallede bu görüntüler ilk başta Antalya’yı gezmeye gelen yerli ve yabancı turistleri şaşkına çeviriyor.

            Tahılpazarı, Balbey, Kışla, Etiler, Konuksever, Üçgen,  Deniz, Altındağ, Varlık ve Yıldız mahalleleri…

            Görüntü kirliliği ciddi boyutta.

            Kepez’deki birçok mahallede de aynı düşündürücü kareler…

                                                Son yıllarda yeşil alanlarımızın giderek azalması bir doğasever olarak  beni çok üzüyor.

            Antalya deyince belleklere her tarafı yeşil yerler geliyor ama gerçekten öyle mi acaba?

            Antalya’da  özellikle son 30 yıldır eski yeşil alanlarından eser yok.

            Yeşil alan tahribatının endişe verici duruma geldiği Antalya’da çevre dostu projeler geliştirilmesi gerek.

            Doğal afetler yaşamamak için doğayla dost projeler neden start almıyor?.

            Çevre dostu diyebileceğimiz ve yeşil odaklı projelerde vitrine çıkarabileceğimiz bir çalışma neden yok?

            Tarım alanlarımızı koruma noktasında bile yetersiziz.

            Bu şehrin havasını soluyan bizler ise rutin belediyecilik anlayışından uzak  somut projeler görmek istiyoruz artık!

            Birkaç sosyal tesisisin ve parkın açılışıyla bu şehir mega hedeflere yürüyemez.

            Selfie belediyeciliği ile bir yere varılamaz!