Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

Pandemiye rağmen; trafiğe kayıtlı araç sayısında ilk sıraları kaptırmayan Antalya; içinde bulunduğumuz Haziran ayında yerli ve yabancı turist sayısındaki artışla birlikte kronik sorunu olan trafikle baş başa… Vaka ve hasta sayısı artışında önce durağan bir tablo, ardından da vaka sayılarının düşüşe geçmesiyle birlikte turizmde umutlar en azından önümüzdeki 3 ay için artarken, canlılıkla birlikte trafikte yaşadığımız sorunlar yine katlanarak artmaya başladı. Evet… Toplu ulaşımın yıllardan beri “tartışıldığı” trafiğe çıkan özel araç sayısının “rekor” derecede arttığı Antalya’da sorgulanması gereken o kadar çok olumsuzluk var ki!. Tehlikeye davetiye çıkaran araç sürücüleri kadar, motosiklet sürücülerinin kazaya davetiye çıkaran görüntüleri artık olağan hale geldi… Şurası bir gerçek ki; Antalya’da artık bisiklet kullanan birisini görmek artık neredeyse imkansız gibi… Bisikletli ulaşımın artık hayal olduğu, çağdaş kentleşme modelinde olması gereken yaya yolları ile bisiklet yollarının ranta kurban gittiği, yanlış planlandığı, ihmal edildiği ve görmezden gelindiği Antalya’da; öncelikli konulara odaklanamıyoruz bir türlü… Ve maalesef çocuklarımızın evi ile okulu arasında rahat rahat gideceği bir trafik düzeni kalmadı ne yazık! Kaldırımları bile olmayan o kadar çok mahalle ve cadde var ki! Öyle ki; köprülü kavşaklarda her gün bir ya da birkaç trafik kazasına rastlamak artık “olağan” hale geldi. Antalya’nın en önemli sorunu elbette ki trafik sıkışıklığı değil; ancak 2 milyon nüfusunu aşan Antalya’da özellikle de Yaz ve Kış mevsimlerinde nüfus potansiyeli bakımından “değişkenlik” gösteren Antalya’da trafik akışının iyi olduğunu söylemek mümkün değil… Son dönemlerde motosiklet sürücülerinin karıştığı kazalarda büyük bir artış gözlemlenirken, tüm denetimlere ve kontrollere rağmen kasksız motosiklet kullanan sürücülerin azalmaması gerçekten düşündürücü… Diğer taraftan özel araçların drift ve makas atarak araçların aralarından slalom yaparak hız limitini sonuna kadar zorladığı trafikte; özellikle köprülü alt geçitlerde tehlikeye davetiye çıkarılıyor. Toplu ulaşımı ise bir türlü teşvik edemiyoruz. Öyle bir şehir haline geldik ki; kelimenin tam anlamıyla özel ulaşım her zaman revaçta. Toplu ulaşım; kendi içinde sıkıntılarını aşmaya çalışırken, çarpık yapılaşma modelinin sancılarını hep birlikte çekmeye devam ediyoruz. Antalya’nın ihtiyaca cevap vermeyen yolları, trafiği, gürültüsü her geçen gün biraz daha kozmopolit ve sorunlu bir şehir modeliyle örtüşüyor… Trafik ve ulaşımı kısa, orta ve uzun vadede çözecek projeleri hayata geçiremeyişimizin sıkıntılarını maalesef yaşamaya devam ediyoruz!