Yaz aylarında olduğumuz bugünlerde özellikle Korona virüsle mücadele devam ederken, bir taraftan da önceki haftalara göre yoğun bir trafik gözlemliyorum.
Her ne kadar kontrollü biçimde ve sosyal mesafeye uyulması yönünde sık sık açıklamalar yapılsa da, bununla ilgili uyarılar yapılsa da, şehir merkezinde ciddi bir kalabalık var. Vatandaşların maske kullanımına özen gösterdiğini ise söylemek zor!.
Rehavete kapıldık ve bu durumdan kurtulmalıyız.
Diğer taraftan, Yaz ve Kış aylarında nüfusu “değişkenlik” gösteren Antalya’da “ulaşım” konusu her zaman ilk sıradaki yerini korumuştur.
Ve somut bir gerçeğe odaklanmamız gerektiğinde, ulaşım sorununu çözememiş kentlerin diğer alt yapı sorunlarının çözümü noktasında da başarı gösteremediğini görüyoruz.
Önceki köşe yazılarımda da belirttiğim üzre, Büyükşehir statüsündeki şehirler için öncelikli kavramlardan birisi olan geniş yollar ile alternatif ulaşım seçeneklerinin olmaması; Antalya’nın en büyük eksikliği…
Yılların ihmali ve sürekli ötelenen çözümler, bugün yine daha karmaşık biçimde Antalya’nın önünde duruyor.
Antalya’da ulaşım ve trafik noktasında geçmişten gelen sorunlar çözülebilmiş değil!
Metro kavramı yaşantımıza girmeden de çözülmesi imkansız. Çünkü; bu şehir sürekli gelişiyor, nüfusu artıyor.
ulaşımda en büyük sıkıntımız alternatif güzargahların oluşturulamamış olması…
Siz buna yılların ihmali deyin, ya da Ulaşım Master Planı’nın olmayışı…
Örneğin; önemli bir kavşakta alt yapı çalışması için trafik başka bir noktaya yönlendirildiği zaman ciddi anlamda sıkıntı oluyor. Oysa ki, alternatif ara yollar planlamaya dahil edilmiş olsaydı bu sıkıntı bu denli büyük olmazdı.
Yüzüncü Yıl, ve Gazi Bulvarı Antalya’nın can damarı diyebileceğim ana arterleri. Geniş yollar zaman içerisinde oluşturulamadığı için trafik sık sık tıkanıyor. Alt geçitler ise sorunu çözmede yetersiz kalıyor.
Nereden bakarsanız bakın, bu acı gerçekle yüzleşirsiniz…
Böyle olunca nüfusu hızla artan bu şehirde özellikle yaz günlerinde trafik felç oluyor…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün…
Ve gelelim köprülü alt geçitlere…
Bu geçiş noktalarının rahatlama sağladığını söyleyebilirim.
Ama yeterli değil…
Hele bir de bu noktalarda kaza olmuşsa durum kötü!
Köprülü alt geçitlerde bir kaza anında ya da bakım anında trafiğin kelimenin tam anlamıyla “kilitlendiğini” görüyoruz. Böyle durumlarda, Antalya’nın ulaşım sendromu bir kat daha fazlalaşıyor.
Diğer tarafta; daracık yolların ve bulvarların bir de gelişi – güzel park edilen araçlar yüzünden tamamen daralması büyük bir handikap…
Kent merkezinde ara sokaklardan sonra caddeler de otopark olarak kullanılmaya başlarken, görüntü kirliliğine çözüm bulunmalı artık.
Kent merkezinde birçok mahalle ve sokak gelişi-güzel park edilen araçlar yüzünden otopark alanına dönüşürken, çevre esnafı ve vatandaşlar bu duruma tepki gösteriyor.
Evet… Antalya gibi turizmin lokomotifi bir şehrin bu görüntülerle anılır hale gelmesi son derece düşündürücü…
Bu yazı toplam 3167 defa okunmuştur.