

GIDA TAKVİYELERİ VE AROMATERAPİNİN BİLİMSEL YOLCULUĞU
Toplantıda ilk olarak söz alan Talya Yönetim Kurulu Başkanı Halis Ertaş, markanın 2026 yılı hedeflerini,
büyüme vizyonunu ve bitkisel gıda takviyeleri yolcuğunu anlattı.
Antalya'nın, bitki florası açısından yalnızca Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en zengin bölgelerinden biri olduğunu, tüm Avrupa’da yaklaşık 10–11 bin bitki türü varken, Türkiye’de 12 bine yakın türün var olduğunu ve bunların önemli bir kısmının Antalya ve çevresinde bulunduğunu aktaran Ertaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu potansiyel devlet tarafından da fark edildi ve yıllar önce BATEM bünyesinde Türkiye’nin en büyük tıbbi ve aromatik bitkiler araştırma laboratuvarlarından biri kuruldu.Biz de bu süreci etnobotanik, yani yerel kullanım bilgisiyle birleştirdik. Antalya’da yüzyıllardır kullanılan kekik yağı, çörek otu, defne, adaçayı gibi bitkilerden yola çıktık. Ancak farkımız şuydu; Geleneksel bilgiyi, bilimsel üretim ve kontrollü süreçlerle birleştirmek."
"Bugün geldiğimiz noktada; kontrolsüzlüğün olduğu bir alandan, standartların konuşulduğu bir sektöre evrilen bu yolculuğun içinde yer almaktan gurur duyuyoruz" diyen Ertaş sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün 100’ün üzerinde kişiye istihdam sağlayan,ülkemize ciddi katma değer üreten bir firmayız. Yurt dışında şirket kurduk. Amerika’da 10 yıldır aktif şirketimiz var. Türkiye’de ürettiğimiz ürünleri oraya gönderip, oradan dünyaya dağıtıyoruz. Bugün yaklaşık 40 ülkeye ihracat yapıyoruz. Kurulduğumuz ilk günden beri şunu dert edindik:
Bu merdiven altı sektörü merdiven üstüne nasıl taşırız? Bunun için bakanlıklarla diyalog kurduk. İnsan sağlığını doğrudan etkileyen bu sektörde de tüketiciye “Ben bu ürüne güvenebilirim” dedirtmek amacıyla bünyemizde bilim kurulu kurduk. Bu sektör çok kolay kirlenebilen bir sektör. Her gün biri çıkıp bir ürün tanıtabiliyor.
Ama insan sağlığı söz konusuysa, burada sorumluluk almak zorundasınız. Biz de bunu kendimize misyon edindik. Amacımız; Türkiye’den çıkan, dünyada söz sahibi bir marka yaratmak."
Bilimsel perspektiften takviye edici gıdaların rolünü anlatan Prof Dr Mehmet Pala; fonksiyonel gıdalar ve koruyucu beslenme ile Türkiye'nin stratejik önemine değindi.
"Gıda meselesi, Türkiye için stratejik bir konudur. Gıda yalnızca karın doyurmak değildir. İnsanların; zihinsel performansını, fiziksel gücünü, mental sağlığını, yaşam kalitesini doğrudan etkiler. Bakın, 2023 yılında Türkiye’de 938 bin çocuk dünyaya geldi. Bu çocukların sağlıklı, üretken ve güçlü bireyler olabilmesi için önce annelerin doğru beslenmesi gerekir. Anne yeterince beslenemezse; kendisi sağlıklı olamaz, çocuğu da sağlıklı gelişemez. Özellikle doğumdan sonraki ilk 6 ay, hatta ilk 1000 gün, çocuğun hem beyin gelişimi hem bağışıklık sistemi açısından kritik bir dönemdir. Bu dönem doğru beslenmeyle desteklenirse, toplumun geleceği sağlam bir temel kazanır. Bu nedenle biz gıdaya sadece bireysel bir tüketim kalemi olarak bakmıyoruz. Toplum sağlığı, ülkenin üretkenliği ve ekonomik sürdürülebilirliği açısından ele alıyoruz" diyen Pala, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık dünyada da kabul edilen bir gerçek var: Tedavi etmekten çok, korumak gerekir. Buna “preventive medicine – koruyucu hekimlik” diyoruz. Bugün Türkiye’de; hastaneler dolu, kronik hastalıklar yaygın, sağlık harcamaları çok yüksek. Oysa bu hastalıkların önemli bir kısmı beslenme ve yaşam tarzıyla doğrudan ilişkili. Bilimsel veriler bize şunu söylüyor: Kronik hastalıkların oluşumunda; beslenme şekli, tüketilen gıdalar, yaşam tarzı %40–60 oranında etkilidir. Türkiye’de yaklaşık; 12 milyon diyabet hastası var (yaklaşık %15 – Avrupa’da ilk sıradayız), obezite oranı %65’e yaklaşmış durumda (yine Avrupa birincisiyiz), mental hastalıklar hızla artıyor. Bu hastalıkların; devlete maliyeti var, ailelere maliyeti var, bireyin yaşam kalitesine maliyeti var. O halde şu soruyu sormak zorundayız. Neden insanlarımız hasta olmadan önce önlem almayalım? Sağlıklı beslenme sadece doymak değildir. İnsanlar tok olabilir ama mikro besin eksikliği yaşıyor olabilir. Biz buna “gizli açlık” diyoruz. Dünyada her yıl bu konuyla ilgili uluslararası konferanslar düzenleniyor. Türkiye’de de bu sorun yaygın. Örnek vermek gerekirse; B12 vitamini eksikliği Türkiye’de çok yaygın, demir eksikliği, özellikle kadınlarda %60’lara varıyor. Bu eksiklikler; zihinsel performansı düşürüyor, bağışıklığı zayıflatıyor, kronik yorgunluk ve hastalıklara zemin hazırlıyor. İşte bu noktada fonksiyonel gıdalar, takviye edici gıdalar önem kazanıyor. Ama altını çiziyorum; bilinçli kullanım şart, bilimsel rehberlik şart, devlet denetimi şart."
Toplantıda aromaterapinin bilimsel temellerini ve doğru kullanım alanlarını paylaşan Prof Dr İffet İrem Tatlı Çankaya ise, Türkiye'nin zengin bir bitki türüne sahip olduğunu belirterek, bu durumun ülke açısından stratejik ve ekonomik bir öneme sahip olduğunu dile getirdi.
Dünyada 16–20 fito-coğrafik bölge varken, Türkiye'nin 3 fito-coğrafik bölgenin kesişim noktasında yer aldığına ve 2 gen merkezini tek başına barındırdığına, yaklaşık 12 bin bitki türünün buluduğuna dikkat çeken Çankaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu, Türkiye’yi aromaterapi, fitoterapi ve fonksiyonel gıdalar alanında dünya çapında stratejik bir ülke hâline getiriyor. Elbette ekosistemi korumalıyız, endemik türleri bilinçsizce tüketmemeliyiz. Koruyarak değerlendirmek, ülkemize hem sağlık hem ekonomi açısından büyük katkı sağlar. Bizim derdimiz sadece üretmek değil. Bizim derdimiz bilinçli üretim, bilinçli tüketici ve sağlıklı toplum. Bu konuyu bir ülke meselesi olarak görüyoruz."
Aromaterapi ve fitoterapinin Türkiye’deki yeri, üretim teknikleri ve yasal düzenlemelere de değinan Çankaya sözlerini şöyle tamamladı:
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim





































