Bugün 06 Ekim 2025 Pazartesi
  • Antalya19 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5208.97
    %0.04
  • Dolar
    41.6527
    %0.00
  • Euro
    48.9302
    %0.00

GAZANFER ERYÜKSEL / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
GAZANFER ERYÜKSEL / KONUK YAZAR

KÂKÜLLÜ KIZDI EYLÜL

05 Ekim 2025 Pazar 16:05

Su ya dokunamayacak, suyun teninde bir yağmur gibi gezinmesinden uzak durduğunu hissettiğinde anladı ne denli yorgun olduğunu. Suyu çekilmiş ırmaktı sanki. Dünyanın ve insanın üçte ikisinin su olduğu gerçeği zihninden bir altyazı olarak geçti. Bilmekle yapmanın veya yapamamanın çelişik sarmalındayım diye düşündü. Eksilirken çoğalan, daralırken genişleyen o yapısal döngü. Her gün 16 milyon ton su göğe çıkıp bir o kadar da aşağı iniyordu.

Bugün de böyle geçti derken göğe baktı, akşam paraşütünü açmış süzülürken bulutlarla bakıştı. Rüzgârın üst akıntısı durmuş ve bulutlar irili ufak kümelerle bir yontu sergisi misal bakıyorlardı. Bulut kümelerinin en irisinin içinde gri damarlı desenleriyle duruyordu yağmur. Evet, o yağmayı bilse de yapamayan yağmurdu. O an işte kuşatılmış bulutlarla ortak bir dille konuştuğunu fark etti. “Dile sığmaz” demişti ya Rene Char, diller hem içinde hem de dışındaydı zamanın. Ahmet Hamdi Tanpınar’ı selamladı bir kez daha. “Zaman bir yanılsamadır” diyen Nietzsche o bulut kümesinin ardından başını uzatmış göz kırparak nanik yapmasın mı?

Kıyıda deniz doldurularak yapılan korsan parkta birkaç martı otların arasında gezinerek buldukları simit parçalarını yemeye çalışırken, gelen karga sanki martılar hiç yokmuş gibi rahat yiyecek bir şeyler arıyordu. Yaz bitmiş eylül kâküllü bir kız gibi her şeye bakıyordu işte. Kuzey yarıkürede bunlar olurken güney yarıkürede kış kendi ilkyazına geçmişti ki, hiç umurunda değildi kuzeyde olup bitenler. Dr. Yıldırım Aktuna bir gazete röportajında, “Bir sorunu çözemediğimde yukarı çıkıp bakıyorum o soruna” demişti, “Nasıl da küçük görünüyor o sorun.”

Kuşatılmış bulutla konuşurken kendine göğün gözüyle baktığını fark etti. Birbirine karışamayan suların diliydi bu. “Kuş uçar da / taş uçmaz mı?” diye sormuştu bir şiirinde. Apak bulutların çevrelediği gri damarlı o yağmur bulutu uçan bir granit kayasıydı. Onu göğe çıkarıp bırakan Sisifos misal bir dünyalıydı ihtimal. Kazandım işte, diyerek pembe bulutlara uzanıp yorgunluk atıyordu. “Harfler silindi artık / Lâmekân bir yazıdayız / Düş-rüya sarkacında” dizeleri geçti zihninden.

Hadi son şiir kitabımın adı “Vitraylar”dan el alıp yürüyelim. Vitray, cam kırıklarından yapılan bir kolaj değil midir? Ya şiir? Söz kırıklarından söylemez miyiz hayatı? Ebruya gelirsek, Kitreli suya serpilen kök boyaların üstüne zarif bir edayla bırakırsınız kâğıdı. Az sonra usulca kâğıdı aldığınızdaki kurgu ile ikinci kâğıdı bırakıp aldığınızdaki kurgu iki benzemez değil midir? Ya şiir? Yaşanmışlıklarla, düşlerin üzerine bıraktığınız onca sözcük, kâğıttan hem o hem de öteki belki de hiçbiri bir kurguyla göz kırpmaz mı bize? Seramik ise bir başka kâinattır. Fırına girerken görünen onca renk, çıktığında bir başkası da oluverir. Seramiklerinde Zeyno imzasını kullanan Zeynep Torun ki ut sanatçısı ve hoca Mutlu Torun’un eşidir; bir sergisinde yaptığımız ayaküstü söyleşide şunları söylemişti, “Ah o kırmızı, fırından çıkınca tanınmaz olur. Ne çok seramiğimi kırıp attım.”

Şiir ki; kendini söyleten bir dildir. O hiçbir kalıba, kafiyeye sığmayan ruh. Onun söyleyip yazdırdıklarıyla şairin hayali arasında bir ip çekişmedir yaşanan. Şairin çilesi işte. Heykeltıraş ise mermer bir bloğun içinde tutsak kalan bir canı özgürleştirmek’çün yontar onu.

"Hayatın anlamı yeteneğinizi bulmak” der Pablo Picasso; amacı ise, onu başkalarına sunmaktır.

Bu yazı toplam 364 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim