Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

         Soğukların başlamasıyla birlikte hava kirliliği kabusu “yeniden” hortladı. Öyle ki bu kirlilik tehtidi  nefes almamızı bile etkiler hale geldi.

         Aralık ayı ile birlikte hava kalitemiz yine “belirgin” oranda düştü… Özellikle akşam saatlerinde şehrin üstüne inen is tabakası insanı ürpertiyor.

         Doğal gaz kullanımının yavaş yavaş artmasıyla birlikte hava kirliliği sorunu geçmiş yılların aksine daha az yaşanır diye düşünürken, havaların soğumasıyla birlikte yine o bildik görüntülerle karşılaşıyoruz.

         Yani; Kepezaltı’ndan Antalya’ya indiğimizde bugünlerde yeşil bir doku değil, isli bir hava karşılıyor bizleri…

         İnsanı öksürük nöbetine sokan hava kirliliği yine Antalya’nın bildik kareleri olarak karşımızda duruyor.

         Hava kirliliğinin kuşkusuz ki farklı nedenleri var.

         Bunların en önemlisi çarpık yapılaşma ve kömür kullanımı…

         Doğal gazın yaygınlaşmaya başlaması bir anlamda kirlilik sorununu azaltırken, doğal gaz gelmeyen o kadar çok mahalle var ki Antalya’da…

         Ve doğalgaz tesisatını evinin tamamına döşetmek isteyen vatandaşlar 8-10 milyarlık bir rakamla karşılaşıyorlar ki bu da doğalgazı ertelemeleri anlamına geliyor…

         Ve elbette ki çarpık yapılaşma kirlilik boyutunu arttırıyor…

         Geride bıraktığımız aylarda zaman zaman yaşadığımız hava kirliliği olgusu, Aralık ayı ile birlikte deyim yerindeyse tüm şehri tehdit eden bir sorun olarak olumsuz bir görüntü içeriyor.

         Hava kirliliği; maalesef Antalya için artık “bildik” bir kavram. Bu kavram içinde bulunduğumuz kış mevsiminde tüm mahalleleri saran ürpertici yönüyle dikkat çekici boyuta ulaşmış durumda…

Kış mevsimi; “kirlilik” tartışmalarını yine ön plana çıkarırken, kısa vadede değil uzun vadede bu sorunu çözmek adına somut adımlar atılması gerekiyor.

  Antalya’daki hava kirliliği; yaşam kalitemizden  ve sağlığımızdan hergün biraz daha bir şeyleri alıp götürüyor.

Bu konu ile ilgili “denetim” ve mücadele ise son derece yetersiz…

   Kalitesiz kömür kullanımı ve çarpık yapılaşma gerçeği önümüzde tüm keskin hatlarıyla duruyor.

                               Çarpık yapılaşmanın hava kirliliğini tetikleyen önemli unsurlardan birisi olduğu artık bilinen bir gerçek.

         Bu acı gerçeği STK temsilcileri sık sık dile getiriyor.

         Denize “perde” çeker gibi yükselen beton bloklar, hava koridorlarının oluşturulamaması, yeşil doku tahribatı, kalitesiz kömür kullanımı, 10 Numara yağ kullanımı, artan araç sayısı kirliliği tetikliyor…

         Israrla; “Antalya’da hava kirliliği tehlikeli boyutta değil” diyerek bu sorunu sümen altına çekmeye çalışmak olası değil. Çünkü; öylesine karşı karşıyayız ki bu sorunla görememek mümkün değil…

         Hepimizin sağlığını ve geleceğini ilgilendiren bu “hassas” konuda siyasi çekinceleri bir tarafa atmalıyız.        

         Hava kirliliği tehlikesini ve riskini soğuk kış günlerinde gündeme getirdiğimiz sürece arpa boyu yol alamayız…