Bugün 19 Aralık 2025 Cuma
  • Antalya2 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5961.43
    %0.07
  • Dolar
    42.7863
    %0.21
  • Euro
    50.1671
    %0.11

HASAN YAKUP CANGÜVEN / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
HASAN YAKUP CANGÜVEN / KONUK YAZAR

YAŞAMAK, ZOR KULLANMAK VE HAYATIN TADI

19 Aralık 2025 Cuma 01:22

 

Eğer birisi sizden sıdkını sıyırmış gönül bağını koparmışsa, sizi ortak geleceğinde görmüyor planlarında yer vermiyorsa, hayatınızda kalmak istemiyor ve hatta sizi hayatından çıkarmışsa geri döneceği yolları gözlemeyin. Elinizin kötü olduğunu, çıkmış taşa biteceğinizi, bu çocuğun artık okumayacağını görün, anlayın ve zorlamayın.

Hayatın ve yaşamanın zor olduğunu ama zor kullanarak elde edilen şeyleri elde tutmanın daha da zor olduğunu, bunun uzun bir huzur ve kalıcı bir mutluluk getirmeyeceğini, moralin bozulacağını, sinirlerin gerileceğini, gerildikçe de ağzınızın tadını kaçıracağını, sonunun pek de hayırlı olmayacağını bilin, anlayın ve uzatmayın…

Zorla güzellik olmayacağını, zorbalıkla, tehditle, şantajla ele bir şey geçmeyeceğini, uzatmanın fayda vermeyeceğini hissedin, anlayın ve kabul edin…

Ve hatta öyle bir anlayın ki, onu kirli sepetinde dahi tutmayın. Sağdaki ilk durakta bırakın ve geriye hasretle dönüp bakmayın.

Eğer sizi istemeyenleri aklınızdan ve kalbinizden uzaklaştırmazsanız, mental yorgunluktan çıkamaz, duygusal zorlukları aşamaz, sonunda daha çok mutsuz, daha çok huzursuz, daha çok agresif olursunuz.

Zorlamak, zorbalık yapmak; bir kimseyi zor durumda bırakmak ya da bilerek zor duruma düşürmek meşru ve kabul edilebilir yöntemler değildir.

Zorlama; özünde, “senin tercihine saygı duymuyorum, ben böyle istiyorum” demektir.

Zorlamak; bir şeylerin üzerine ölçüsüz (orantısız) gitmek, üstelemek, ısrarla talep etmek, çizilen sınırları ihlal etmektir…

Bilmediğiniz, tanımadığınız, yabancısı olduğunuz, pratiğine uzak olduğunuz bir şeye; açılmayan bir kilide, eğilmeyen bir nesneye, bükülmeyen bir cisme güç kullanarak müdahale etmek o şeyin kalıbını, biçimini, şeklini bozmak, onu sakatlamak, ayıplı hale düşürmek bir daha kullanılamaz hale getirmek” demektir…

“Bana yar olmayan kimseye yar olmasın” arızalı anlayışı -arabesk bir ifadeyle “ya benimsin ya kara toprağın” melankolisi- narsizmin, egoizmin, bencilliğin, ahlaki çöküşün, alçaklığın, kibrin ve hatta bayağılığın en kertesine, en uç noktasına talip olmaktır.  

Bir kimseyi razı olmadığı, rıza göstermediği; içinden gelmeyen, gönlünden geçirmeyen, kalben benimsemediği bir tercihe ya da eyleme zorlamak; direnen bir iradeye güç uygulamak onun “nefretine giden yolu açmak” demektir.

Haddinden fazla kabalık, haddinden fazla zorbalık, haddinden fazla güç, şiddet ve tahakküm gayedeki hikmeti yok eder…

Niyetiniz üzüm yemekse sorun yok, eğer maksadınız bağcıyı dövmekse dayak yiyen, küçük düşen, ayıplanan ve kaybeden sonunda siz olursunuz…

Ne diyor atalarımız, “Gönülsüz aş, ya karın ağrıtır ya baş.”

Yanlış bir yola sapmadan, hukuki sonuçları olan bir davranışa kapılmadan, aklınızdan ve kalbinizden geçirdiklerinizi pratiğe dönüştürmeden önce etraflıca bir düşünün ve şu soruyu kendinize sorun…

Bu kadar çabaya, bu kadar fedakârlığa, bu kadar duygusal yatırıma, bu kadar zorbalığa ve bütün bu yaşananlara rağmen hala bir sonuç alamıyorsam “buna değer mi?”

Ölü yüzü pudralamayı bırakın. Durumu kabullenin, olmuyorsa olmuyordur…

Hayata fazla müdahale etmeyi bırakın. Hayatın olağan akışında her şey akar ve yolunu, yatağını bulur...

Sizi kabul etmeyen, reddeden birisi ya da birileri varsa, sizi kabul eden, rıza gösteren birisi ya da birileri de mutlaka vardır. Bu kadar moral bozmaya, bu kadar kafaya takmaya, bu kadar üzerinde durmaya, kendinizi tüketmeye, yaşam kalitenizi düşürmeye gerek var mı?

Eğer, istemediğiniz şeyleri değiştirebilecek, yerine yenilerini koyabilecek kadar güç, kudret, para ve servet sahibiyseniz, değiştirin ve mutlu olun.

Eğer, istemediğiniz şeyleri değiştirebilecek, yerine yenilerini koyamayacak kadar güç, kudret, para ve servet sahibi değilseniz, idrakine varın ve mutlu olun…

En azından kendinize bir iyilik yapın. Arada bir freni kullanın. Bir yerde, bir noktada, bir çizgide durun. Aklınızı başınıza alın, nefesinizi toplayın ve iç sesinize kulak verin. Zihninize, ruhunuza, duygularınıza, hislerinize, düşüncelerinize bir özbakım yapın. Yaşadığınız çevreye, sosyal hayatınıza, görüştüğünüz insanlara restorasyondan geçirin. İstemeyen kişilere ve istemediğiniz kişilere hayatınızı kapatın. Acı, belirsizlik ve çaresizlik anlarında kendinize güç kullanmayın; sükûneti, kabullenişi ve teslimiyeti benimseyin ve içinizden “Bırakın tadında, olduğu gibi kalsın” deyin. Hayat tek bir renkten ibaret olmadığına göre, diğer renkleri nasıl tanımamışım, hayatın diğer güzelliklerini nasıl görememişim diye kendinizi adamakıllı bir hesaba çekin, “hayatın ve yaşamın tadını kaçırmaya, zamanı hoyratça tüketmeye değer miydi?” diye kendinize bir daha sorun…

Unutmayın…

Yapay olan, suni olan, takma olan bir şeyin kıymeti, derecesi, tadı ve lezzeti yoktur.

Hayat her şeyi zorbalıkla elde edilecek, parayla satın alınacak bir hareket ve konfor alanı sunmadığı gibi, yaşam başkaları üzerinde güç kullanarak elde edilen sözde başarılarla, yalan, dolan, hile, aldatma, birbirini kullanma ve menfaat üzerine kurulan yapay dostluklarla, duygusal sömürülerle, el gördülük mutluluklarla, tek taraflı monolog aşklarla, değişimlerin, uyumsuzlukların ve belirsizliklerin getireceği korkularla sürdürülebilecek kadar uzun değil…

 

 

Bu yazı toplam 127 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim