Bugün 17 Kasım 2025 Pazartesi
  • Antalya21 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5545.94
    %-0.24
  • Dolar
    42.3256
    %0.05
  • Euro
    49.1356
    %-0.17

HASAN YAKUP CANGÜVEN / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
HASAN YAKUP CANGÜVEN / KONUK YAZAR

15 KASIM: KIBRIS TÜRKLERİ'NİN VAROLUŞ İRADESİ

17 Kasım 2025 Pazartesi 11:43

Bir devletin kurulması ve cumhuriyetin ilanı; tarihi ve siyasi düzlemde yalnızca bir yönetim değişikliği değil; köklü bir varoluş tercihi, kolektif bir irade beyanı ve milletin geleceğini yeniden inşa etme iddiasıdır.

Geçtiğimiz gün, 15 Kasım’da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının 42. yıldönümü vesilesiyle, Lefkoşa başta olmak üzere, Gazimağusa, Girne, Güzelyurt ve İskele’de düzenlenen resmi törenlerde Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Türk halkının onurlu direnişini, milli egemenlik, devletleşme ve tarihi haklarının korunması iradelerini tüm dünyaya güçlü bir şekilde bir kez daha duyurdu.

15 Kasım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan edildiği gün olmanın ötesinde, Kıbrıs Türk halkının varoluş iradesini, vatan ve toprak sevgisini, birlik, beraberlik ve milli dayanışma ruhunu, hukuk ve adalet anlayışını, kültürel ve tarihi mirasa sahip çıkma arzusunu, özgürlük ve egemenlik kararlılığını dünyaya ilan ettiği tarihi bir dönüm noktasıdır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü, yalnızca bir devletin ilan edildiği tarih olmanın ötesinde; Kıbrıs Türkleri'nin on yıllar boyunca zulme, yok sayılmaya, baskıya ve insanlık dışı izolasyonlara karşı sürdürdüğü direnişin, fedakârlığın ve milli bilinçle mayalanmış büyük mücadelenin taçlandığı gündür. Bu tarih, mazlum bir halkın karanlık kuşatmaları yararak kendi devletini kurduğu, kaderine sahip çıktığı ve egemenliğini dünyaya ilan ettiği bir milattır.

Bu anlamıyla 15 Kasım; Kıbrıs Türkü'nün sarsılmaz duruşunu, kendi kaderine sahip çıkma cesaretini ve vatan bilincini gelecek nesillere aktaran bir değerler manzumesidir.

15 Kasım aynı zamanda tarihi hafızamızda, Türkiye–Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kardeşliğinin ve Doğu Akdeniz’de barış, adalet ve istikrar arayışının en güçlü sembollerinden biri olarak yerini almıştır.  

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922’de Nutuk’ta ifade ettiği, “Egemenlik; hiçbir mâna, hiçbir şekil, hiçbir renk ve hiçbir işarette ortaklık kabul etmeyen, millet iradesinin en yüksek tezahürüdür” sözü, Milli Egemenlik anlayışımızın hem tarihsel derinliğini hem de bugüne uzanan siyasal yükümlülüğünü çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.

Atatürk’ün bu sözü, Milli Egemenlik İradesinin yalnızca tarihsel bir hakikatin sembolü olmadığını; aynı zamanda bugün, daha bir dikkatle, feraset ve güçlü bir siyasal bilinçle korunması gereken güncel bir sorumluluk olduğunu açıkça göstermektedir.

Milli İrade, geçmişten devralınan bir hatıradan ibaret değildir; tam aksine, büyük dikkat göstermeyi gerektiren bir saha, geleceğe taşınması gereken stratejik bir emanet, devlet ve millet arasındaki hukuki ve ahlaki sözleşmenin özüdür. Onu korumak; sadece bir yükümlülük değil, aynı zamanda milletçe ortak kaderimizin “tartışmasız” gereğidir.

Bu bağlamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen son cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin ortaya çıkan tartışmalar, demokratik meşruiyetin şeffaflık ve güven temeli üzerinde yükselmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmış, başta Türkiye olmak üzere Kıbrıs Türk halkının hassasiyetini yeniden gündeme taşımıştır.

Bu çerçevede, daha önce 2 Şubat 2018 - 22 Mayıs 2019 tarihleri arasında KKTC Başbakanı olarak görev yapan ve  son seçimlere Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adayı olarak katılan Tufan Erhürman’ın 19 Ekim 2025'te gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde cumhurbaşkanı seçilmesine yönelik itirazları dile getiren ve seçim sürecinin tüm yönleriyle titizlikle değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, gerekirse seçimlerin iptali dâhil tüm ihtimallerin değerlendirilmesi ve demokratik seçeneklerin masaya yatırılması yönündeki çağrısı, herhangi bir kişiye değil; bizzat meşruiyetin temeline, Kıbrıs Türk halkının iradesine, egemenlik haklarına duyulan saygıya yönelik ve seçim sürecinin tam şeffaflıkla yürütülmesi gerektiğine dair “Milli ve ilkesel bir hassasiyetin” ifadesidir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, seçimin oldukça düşük bir katılımla (64,87) gerçekleştiğini ve Kıbrıs Türklüğünün kaderinin bu katılımla temsil edilemeyecek bir durum arz ettiğini vurgulayan açıklaması ve hemen ardından söylediği; “Seçim sonucu, seçim kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi KKTC parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır.” sözü, “Milli Egemenlik” anlayışının günümüzde ne denli hayati ve kararlı bir şekilde savunulması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Devlet Bahçeli’nin bu yaklaşımı; KKTC’nin demokratik kurumlarının güçlendirilmesi, seçim süreçlerinin tartışmasız bir güven zemini üzerinde ilerlemesi, seçim sonuçlarının tam bir şeffaflıkla teyit edilmesi, Kıbrıs Türk halkının egemenlik bilincinin daha sağlam temellere oturması açısından önemlidir. Aynı zamanda, Kıbrıs Türkleri'nin kendi devletlerine ve demokratik iradelerine sahip çıkma kararlılığının da güçlü bir yansımasıdır.

Diğer yandan, Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı, Gazimağusa Milletvekili ve hükümet ortağı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, seçim sonrasında yaptığı açıklamalarda; Erhürman’a muhtelif partilerden destek sağlandığını, erken seçim ihtimali ve hükümet partilerinin tabanlarının Erhürman’a kaydığı yönündeki gözlemlerini dile getirmesi; ayrıca, Erhürman’ın aldığı oyların yalnızca sol partilerin oy oranına dayandırılamayacağını, ülkedeki sol partilerin toplam oy oranının %60’ı bulamayacağını ve sağ partiler tabanından da belirli ölçüde bir kayma yaşandığını vurgulaması; seçim sonuçlarını objektif ve eleştirel bir perspektifle yorumlama çabası olarak değerlendirmelidir.

Nerede ve hangi şartlar altında yapılırsa yapılsın sandığın namusu, iradenin temizliği ve meşruiyetin sorgulanamazlığı, yalnızca siyasetin değil, bütün bir milletin ortak değeridir.

Ve en önemlisi, Doğu Akdeniz’deki hassas dengeler göz önünde bulundurulduğunda, Bahçeli’nin çağrısı ve Erhan Arıklı’nın değerlendirmeleri; meşruiyetin tartışmaya kapalı biçimde tahkim edilmesine yönelik bir uyarı ve hatırlatma niteliği taşımaktadır.

Zira JeoPolitik ve JeoStratejik açıdan tarih sahnesindeki önemini her daim koruyan, deniz ticaretinin ve dünya savaşlarına varan trajik olayların cereyan ettiği, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Kafkasya’dan Kuzey Afrika’ya kadar olağanüstü hareketlenmeleri tetikleyebilecek ve bugün “Enerji Alanında Büyük Bir Rekabet Sahası” olan “Doğu Akdeniz” gibi değişimin sürekli ve dinamik olduğu bir deniz havzasında, demokratik meşruiyetin gölgesiz ve tartışmasız olması her zamankinden daha büyük önem arz etmektedir.

Sayın Bahçeli’nin, KKTC Parlamentosunun Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı alması çağrısının ışığında, 15 Kasım gününün taşıdığı tarihi anlam ve devletleşme iradesinin sembolik gücü dikkate alınarak, bu günün Türkiye’de de “Milli Bayram” olarak değerlendirilmesi;

Ortak tarih bilincimizin ve hafızamızın pekişmesine,

Milli birlik ve dayanışmanın kurumsallaşmasına,

Kıbrıs Türk halkının haklı mücadelesine verilen desteğin en görünür şekilde ifade edilmesine,

Türkiye–KKTC kardeşliğinin ve ortak kader bilincimizin resmi ve toplumsal hafızada daha güçlü bir yer edinmesine katkı sağlayacaktır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 15 Kasım’daki kutlu doğumunun yıldönümünü milletimizin gönlünde ve takviminde hak ettiği yerle taçlandırmak; sadece tarihe saygımızın değil, aynı zamanda gelecek idealimize duyduğumuz güvenin, iradenin ve kararlılığın doğal bir yansıması olacaktır.

Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak…

Ne mutlu Türk’üm diyene…

Bu yazı toplam 107 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim