Bugün 06 Mayıs 2025 Salı
  • Antalya20 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    4237.534
    %2.52
  • Dolar
    38.5961
    %0.01
  • Euro
    43.9095
    %0.48

Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

AH SIRRI BEY

06 Mayıs 2025 Salı 17:31

Siyaset aydınların oynayabileceği bir saha değil demişti Julien Benda yüz yıl önce, duymadınız mı Sırrı Bey? Siyaset denilen çukurun vicdandan, merhametten, vefadan, hümanizmadan bihaber olduğunu bilmez misiniz?  

Politikacı başka bir canlı türüdür Sırrı Bey, siz o türe ait değilsiniz diyen olmadı? Peki siz kendi kendinize de mi demediniz?

Şeyh Galip okuyan bir adamın bu çukurda ne işi var Sırrı Bey?

Niyazi Mısrî’yi bilen bir adamın oralarda işi ne?  

 

Bırakın okuması yazması olmayan, kitap nedir, kalem nedir, öykü nedir, senaryo nedir, sanat nedir, edep nedir, edebiyat nedir bilmeyen adamlar yapsın o işi, siz oralara ait değildiniz Sırrı Bey, hiç mi fark etmediniz?

 

Hiç mi güzel bir dostunuz yoktu “Sırrı, senin yerin kütüphaneler, kitaplar, sen onları küstürme” diye sizi uyandıran Sırrı Bey?

 

Bu ülkede siyaset yapmaya teşne gün içinde bir milyon insan bulunabilir, ama beynelmilel filmindeki gibi bir senaryoyu yazabilecek kaç adam çıkar Sırrı Bey?

 

Ah bu siyaset, ah bu politika. Hele çocukluk çağlarında bünyeye girmiş ise öylesine güçlü bir bağımlılık ki, ancak ölünce kurtulabiliyorsunuz elinden. Ne kadar kaçsanız da, saklansanız da, tövbeler etseniz de, mümkünatı yok kaçamazsınız. Bir şekilde sizi bulur ve kendi bataklığına çeker.

 

Siyasetin en aşağılık yanı nedir biliyor musunuz Sırrı Bey; ömründe bir satır yazı yazmamış, bir tek  roman okumamış, beş dakikacık bile memleket için kafa yormamış bir adam, kalkar ve senin gibi bir adama küfreder? Hayır, sadece rakibin olan partiden değil, kendi partinden birisi de yapar bunu! Ve sen, “parti ahlakı, parti disiplini” gibi saçma sapan kavramların arkasına saklanarak bu edepsizliğe cevap bile veremez, sineye çekersin sessizce.  

 

Sizin gibi vicdanlı, erdemli, merhametli bir adamın, adına siyaset denilen bu gayya kuyusunda ne işi vardı Sırrı Bey? Ne arıyordunuz orada. Makam-mevki aramadığınız her halinizden belli. Servet biriktirmek, zengin olmak çabası gütmediğiniz de ortada.  Peki şu halde ne işiniz vardı o cehennemde Sırrı Bey?

Barış mı? Barış mı dediniz?

 

Bilmem dikkat ettiniz mi Sırrı Bey, kızınız sizi uğurlarken yaptığı o pek duygusal konuşmada bir kez olsun “Kürt” demedi, “Türk” demedi, “halklar, barış, kardeşlik” gibi siyasi kavramlara müracaat etmedi. Sadece sizin erdemlerinizden söz etti. 

 

Yani dünya sistemi, bölgesel dengeler, tarihsel süreç, ülke içi konjönktür, bin yıllık devletlerin ve milletlerin getiremediği ve getirmek istemediği barışı tek başınıza siz mi getirecektiniz? Hem ne zamandan beri Ortadoğu denilen bu yaşlı coğrafyada barışa bölge halkları karar veriyor Sırrı Bey?

 

Üstelik bu kısa ömrünüzde neredeyse çocukluğunuzdan beri pek çok badire atlattınız, bu süreçte devleti, toplumu, tarihi, Türkiye ve dünya sistemini yeterince tanımış olduğunuzu sanıyordum. Yoksa tanıyamadınız mı Sırrı Bey?

Size kötü bir haber vereyim mi Sırrı Bey? Aha da buraya yazıyorum, bu topraklara önümüzdeki yüz yıl içinde barış gelmez ve gelmeyecek!

Ama korkarım ki sizin çapınızda bir aydın da gelmeyecek! 

Yanlış anlamayın, sizi “inançlarınız uğruna niçin mücadele ettiniz” diye yargılıyor değilim. Buna ne hakkım var ne de haddim. Bir sosyalist olarak dünyanın neresinde olursa olsun bir yanlışa, haksızlığa, namussuzluğa itiraz etmek zaten sizin asli göreviniz. Benim isyanımın kaynağı şurasıdır; siz çok zeki, okumaya ve öğrenmeye çok meraklı, toplumun acılarını kendi acısı gibi algılayan bir aydın olarak yazacağınız nice hikâyeden, romandan ve yapacağınız nice filmden bizi mahrum ettiniz. Oysa bu ülkenin ve gelecek nesillerin en çok bunlara ihtiyacı vardı. Ve siz siyasete gereğinden fazla zaman harcayarak bu zenginliği bizim elimizden aldınız Sırrı Bey! Yani bizi, yani bu toprakları, yani gelecek nesilleri Sırrı Süreyya Önder gibi bir değerden mahrum ettiniz! Benim itirazım ve dahi isyanım bunadır.  

 

Bu mektubu içim yandığı için yazdım Sırrı Bey. Ama sadece size değil, Sırrı Süreyya Önder gibi bir hazineden mahrum olmuş nesillere de yandı. Cenaze töreninizde “baba! baba!” diye ağlarken hepimizin içini sızlatan kızınıza da yandı. 

 

Siyaset sizin gibi büyük bir hazineyi hem kızınızdan, hem torunlarınızdan hem de bu ülkenin gelecek nesillerinden çaldı Sırrı Bey.

 

İçim yandı ve bu mektubu yazdım Sırrı Bey, umarım beni bağışlarsınız. Sizi tanıdığıma memnunum. İyi ki bu topraklarda yaşadınız. Niyazi Mısrî’ye, Şeyh Galip’e, Pir Sultan’a, Nazım’a, Mehmet Akif’e, Kemal Tahir’e, Cemil Meriç’e, Neşet’e, Dilber Ay’a, Edip Akbayram’a, Yavuz Top’a ve adını sayamadığım nice güzel insana selam söyleyin. Bu üç günlük dünyada görüşemedik, umarım o sonsuzluk aleminde uzun uzun söyleşiriz.

 

 

 

 

Bu yazı toplam 296 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim