- IMKB
% - Altın
4081.823
%-1.61 - Dolar
38.2708
%-0.00 - Euro
43.7103
%-0.14
- 11:23 - Yangına dayanıklı kapı krizi: Antalya’da 1600 otelden yüzde 90’ı risk altında
- 10:43 - Her yıl aynı caminin kubbesine yuva yapan leylek cemaatin ilgi odağı oldu
- 10:28 - Antalya’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları
- 10:23 - Prof. Dr. Koç’tan Prematüre Doğum Uyarısı: "En İyi Transfer Anne Karnında Olandır"
- 22:43 - Antalya’da 300 turizm şoförüne yol güvenliği eğitimi verildi
- 15:43 - Isparta’da Çin ortaklı yatırım ile 800 milyon TL’lik araç üretim tesisi kurulacak
- 13:23 - KKTC Başbakanı Ünal Üstel’den Mevlüt Çavuşoğluna taziye ziyareti
- 13:23 - Başkan Başdeğirmen: "Sizler ülkemizin geleceğisiniz"
- 12:23 - İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan Mevlüt Çavuşoğlu’na taziye ziyareti
- 11:58 - Matematikte Sınır Tanımayanlar Akdeniz Üniversitesi’nde ödüllerini aldı
- 01:23 - Thomas Reis: "Yarından itibaren kesinlikle kafamızı tekrar kaldırmamız gerekiyor’’
- 00:48 - Joao Pereira: "Bu galibiyeti bütün kulüp çalışanlarına armağan etmek isterim’’
- 23:23 - Trendyol Süper Lig: Alanyaspor: 1 - Samsunspor: 0 (Maç Sonucu)
- 21:43 - Trendyol Süper Lig: Alanyaspor: 1 - Samsunspor: 0 (İlk yarı)
- 18:43 - ATB Başkanı Çandır Şubat ayı Tarım-GFE değerlendirdi
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar





DEMOKRASİYE VEDA VE YENİ ORTAÇAĞ’A MERHABA
“Yeni Ortaçağ” hipotezi, 1980’lı yıllarda ve bilhassa Fransız entelektüelleri arasında dile getirilmeye, yazılıp çizilmeye başlamıştı. Türkiye’de ve aynı yıllarda bu tezin savunusunu Prof. Yalçın Küçük üstlendi, daha sonra bunu Alparslan Işıklı ve Demirtaş Ceyhun gibi yazarlar takip etti. Bendeniz de, hafızam beni yanıltmıyorsa, 2007 ya da 2008 yıllarında Antalya Körfez gazetesinde bu konuda bir kaç köşe yazısı kaleme almıştım. Ama sanıyorum bu tezin entelektüel dünyada çığır açmasına yol açan eser, Alain Minc’in yazdığı “yeni ortaçağ” isimli kitabı oldu.
Peki bu “yeni ortaçağ” hipotezi niçin ve nasıl ortaya atıldı? Bu soruyu kısaca özetlemeye çalışalım. 1980’li yıllara gelindiğinde, bilhassa pozitivizmin ve materyalist felsefenin güçlü olduğu Avrupa ülkelerinde ve dahi Amerika’da, toplum ve bireylerin yaşamında gözle görünür bir “dinselleşme” eğilimi ortaya çıkmış görünüyordu. Artık öyle anlaşılıyordu ki 18. yüzyılda başlayıp, 19. yüzyılda zirveye çıkan aydınlanma çağı, 20. yüzyılla birlikte sona ermiş gibi görünüyordu. Bilhassa kapitalist sistemin 19. yüzyıl sonlarında emperyalist bir karakter kazanmasıyla, dünya genelinde pozitivist/bilimci felsefi anlayış güç ve itibar kaybetmeye başlamıştı. Ve üstelik bu gelişmeler, pozitivist aydınlanmanın başladığı topraklarda yaşanıyor ve ortaya çıkıyordu. Sadece “dinselleşme” de değil, insanlar ve toplumlar bilimsel kavramlardan uzaklaşıyorlar ve “uhrevi” kavramlara yaklaşıyorlardı. Hem dînî hem de seküler anlamda cemaatleşme ve tarikatlaşma çabaları artıyor, özgür birey gözden düşüyordu ve insanın etkisinin olmadığı, insan aklının itibardan düştüğü yeni bir cemaat toplumu inşâ ediliyordu. Adına insan denilen ve düşünen, aklını kullanan, özgüven üreten canlı türü gözle görünür bir şekilde yerini kalabalıklara, cemaatlere ve dini/uhrevi kavramlara bırakıyordu. Çünkü Ortaçağ yaşamında akıl yoktur, bilim yoktur, insan yoktur, sadece uhrevi kavramlar, dini kavramlar ve kalabalıklar vardır, öfke vardır, şiddet vardır, katliam vardır.
Ve öte yandan, toplum ve insan yaşamında ortaya çıkan bu “tuhaf” dönüşüm, elbette devletlerin de davranış biçimini etkilemeye başlıyordu. Artık 2000’li yıllara geldiğimizde, uluslararası hukuk, evrensel insan hakları, dünya barışı, birleşmiş milletler, özgürlükler gibi kavramlar hızla itibar kaybediyorlar ve tıpkı Ortaçağlarda olduğu gibi, gücü yetenin gücü yetene hücum ettiği bir yeni siyaset anlayışı egemen olmaya başlıyordu. Hiç lafı uzatmaya gerek yok, sadece 2000’lerin başından, yani Irak’ın ABD tarafından işgalinden bu yana geçen çeyrek yüzyılı gözden geçirdiğimizde, zaten yeni ve barbar bir çağa girdiğimiz apaçık görülebilecektir. Çünkü Ortaçağlarda ulus devletler değil, şehir devletleri vardır. Ve göreceksiniz, 21. yüzyıl bittiğinde dünyada yüzlerce şehir devleti kurulacaktır. Ve bu yüzyılda savaşlar ve kavgalar, hak talebi ve sınıfsal karakterli değil, dinler, mezhepler ve kavimler üzerinden yapılacaktır. Çünkü ortaçağlarda böyle olur.
Dikkat ederseniz, artık hiç kimse bu dünyada “birleşmiş milletler” diye bir kurumun olup olmadığını sorgulamıyor bile. Yani varlığı ya da yokluğu kimselerin umurunda değil. Fark ettiyseniz, “dünya kamuoyu”, “Avrupa kamuoyu”, “ülke kamuoyu” gibi kavramlar bile artık konuşulmaz, dile getirilmez oldu. Artık bütün ülkeler ve bütün toplumlar kendi kaderiyle baş başadır ve kendi kaderlerini yaşayacaklardır. Zayıf olan kaybedecek, güçlü olan kazanacaktır. Artık hukuk yoktur, adalet yoktur, vicdan yoktur, akıl yoktur. Çünkü yeni Ortaçağdayız, Ortaçağlarda bunlar olmaz, kan olur, zulüm olur, vahşet olur, katliam olur.
Ortaçağ yaşam biçiminde yeteneksizlik, akıl dışılık ve tembellik hakimdir. Yeteneksiz insanlar toplumsal yaşamda hep öne çıkarlar ve toplumsal hiyararşinin üst basamaklarına daha hızlı tırmanırlar. Yeteneksizliğin iktidarı, ortaçağ toplum düzenini açıklayan en çarpıcı kavramlardan birisidir. Bu çağda insan ne kadar aptal, ahmak ve yeteneksiz ise, o kadar çok kamu düzeninde etkili ve yetkili olur. Ortaçağlarda bu durum, kaçınılmaz bir hakikattir.
Çok açık görünüyor ki Batı dünyası, büyük acılar çekerek kavuştuğu ve insanlığa armağan ettiği aydınlanma, eşitlik, kardeşlik, insan hakları, demokrasi gibi ulvî kavramlar ile vedalaşıyor. Ve elbette bu vedalaşma süreci sadece Batı ile sınırlı kalmayacak, dünyanın başka yerlerinde gelişmeye, modernleşmeye, demokratikleşmeye çalışan ülkelerin de bu tür çabalarını akamete uğratacaktır. Örneğin bizim ülkemiz, Türkiyemiz de kaçınılmaz olarak bu kervana katılacaktır. Artık yeni bir çağdayız ve bu yeni çağa en uygun düşen tanımlama, “yeni ortaçağ” ifadesidir. Bu çağda insan yoktur, özgür düşünce yoktur, hukuk yoktur, adalet yoktur. Bu kavramlar Ortaçağlarda en lanetli kavramlardır.
Yeni Ortaçağ’a hoş geldik, hoş geldiniz.
23 Nisan heyecanı…Ömer Yetgin
EKİN İDİM OLDUM HARMANEşref Ural
23 Nisan bayramı hazırlıklarıMustafa Yetgin
İDİL URAL ÇOĞRAFYASI’NIN KADİM SAHİPLERİMuharrem Yellice
Mezuniyet heyecanı ve velilerin omuzlarındaki yükİSA KAVLAK
Borussia Dormund'tan Misafirimiz VarKahraman Köktürk
SANAL OFİSRaziye Gök Aktaş
HEYBEDEKİ BÜYÜK TURP:TÜRKİYEGürsel Kaya
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
Bakü’de iklim anlaşmazlığı: Dünyayı kirletenlerin YüzsüzlüğüMustafa Yıldıran
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
Yangına Dayanıklı Kapı Krizi: Antalya’da 1600 Otelden Yüzde 90’ı Risk Altında
Isparta’da Çin Ortaklı Yatırım İle 800 Milyon Tl’lik Araç Üretim Tesisi Kurulacak
Atb Başkanı Çandır Şubat Ayı Tarım-gfe Değerlendirdi
Cw Enerji’den 25 Milyon Dolarlık Güneş Paneli Satışı
Müsi̇ad Ticaret Ofisi Tarafından Düzenlenen Antalya Network Toplantısına Yoğun İlgi
Kepez Belediyesi, City Expo Fuarı’nda İlgi Odağı Oldu
Antalya’da Motorlu Kara Taşıtları Sayısı 1 Milyon 594 Bin 194 Oldu
Otellerinden Çıkan Turistler Minibüslerle Akın Akın Bu Pazara Geliyor
Erbaş, Hacı Bayram Veli Camii’nde teravih namazı kıldırdı
Otomobilin yan yattığı kaza anı kameraya yansıdı
Samsun'da trafik kazası: 3 yaralı
ABD'de düzenlenen yarışmada dünya 2.'si oldu
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8

- Antalya’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları
- Prof. Dr. Koç’tan Prematüre Doğum Uyarısı: "En İyi Transfer Anne Karnında Olandır"
- Her yıl aynı caminin kubbesine yuva yapan leylek cemaatin ilgi odağı oldu
- Yangına dayanıklı kapı krizi: Antalya’da 1600 otelden yüzde 90’ı risk altında
- Thomas Reis: "Yarından itibaren kesinlikle kafamızı tekrar kaldırmamız gerekiyor’’
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim