- IMKB
% - Altın
3955.089
%-1.84 - Dolar
38.8307
%0.25 - Euro
43.4675
%-0.20
- 15:28 - Antalya’nın genç yıldızları parkelerde parladı
- 14:23 - CW Enerji Intersolar Europe 2025’te ürünleriyle öne çıktı
- 14:23 - Yaşlıları sevindiren ziyaret
- 13:43 - Alanya’ya kruvaziyerle 187 turist geldi
- 13:23 - Antalya’da Nisan ayında yabancılara 497 konut satıldı
- 12:08 - ASAT zarar gören kollektör hatlarını tamir etti
- 11:23 - Hava Kirliliği Yüksek Tansiyon Riskini Yüzde 15 Artırıyor
- 11:13 - Tavuğun cesareti dönerciyi şaşkına çevirdi: Yumurtlamak için tavuk dönerciyi seçti
- 21:43 - ALKÜ 10. yıl futbol turnuvası sona erdi
- 18:43 - Isparta Belediyesi 15 bin adet meyve fidanı dağıttı
- 17:10 - Koçnebioğulları’dan Çağdaş Demokrat Gruba tam destek
- 16:23 - Gazi Anadolu Lisesi öğrencileri Türkiye şampiyonasında kürsüye çıktı
- 16:23 - Kepez ve Kırgız Balıkçı şehri arasında kardeşlik köprüsü kuruldu
- 15:08 - Fransa Dışişleri Bakanı Stéphane Séjourné: "Tek hedefimiz Putin’i ateşkese zorlamak"
- 12:23 - Antalya tarımında kayıtlı istihdama yeni model hazırlığı
Muharrem Yellice





GAGAUZYA
- GAGAUZYA
Gagauzya Moldova Cumhuriyeti'nin güneyinde, Ukrayna sınırına yakın bir bölgede yer alan özerk bir bölgedir. 1995 yılında Moldova Parlamentosu tarafından kabul edilen özel bir yasa ile Gagauzlara kültürel, dilsel ve idari özerklik tanınmıştır. Bölgenin başkenti Komrat (Comrat) olup, diğer önemli şehirleri Çadır-Lunga (Ceadîr-Lunga) ve Vulkaneşti'dir. Gagauzya, toplamda 1.832 km²'lik bir alanı kapsar ve 2024 yılı itibarıyla nüfusu yaklaşık 110.400'dür.
Tarihî olarak Gagauzlar, 19. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Bulgaristan topraklarından göç ederek Besarabya bölgesine yerleştiklerine dair yaygın düşünce vardır. Bu bölge, 1812 yılında Bükreş Antlaşması ile Rusya İmparatorluğu'na bırakılmıştır. Gagauzlar, özellikle Nogay Türklerinin boşalttığı köylere yerleştirilmiş ve zamanla bu bölgede yoğunlaşmışlardır . Nogaylar; Altın orda Devletinin dağılmasından sonra 15i asırda batıya göç eden Tatar ve Türkmenlerdir. Adını Cengiz Han’ın torunlarından Nogay’dan alır. Kıpçak Türkçesi konuşurlar Sünni. Müslümandırlar. Osmanlıda sınır koruyuculuk görevi yaptılar. Aşiret halinde çadır kültürü ile yaşayan cesur insanlardı.1768-1774 Osmanlı Rus savaşı sonunda Osmanlı yenilince Besarapya 1774 Kaynarca Anlaşması ile Rus bölgesi kabul edildi. Nogaylar Besarabya ve Kırımdan çıkarıldı. Binlerce Nogay öldürüldü. Kaynaklar haftalarca süren katliamlarda her gün yedibin Nogay’ın katledildiğini yazar. Katledilen Nogayların toprakları boş kalınca kendi dinlerinden Gagauzları Bükreş anlaşması ile 1812’de Balkanlardan buraya Ruslar yerleştirmiş. Bu coğrafyaya Gagauzya denmiş.
Bu ülkeyi tanımak ve yerel kültürel inceleme yapmak üzere ; 4 Mayıs 2025 tarihinde Antalya’ dan Moldavya’nın başkenti Kişnev şehrine yirmi beş arkadaşla Gagauzya’ya üç günlük ziyaret için Moldavya Havayollarına ait carttır uçağı ile uçtuk. Gayemiz Türkiye Türkçesine yakın bir şive ile konuşan Gagauz halkının geleneksel Hıdırellez şenliklerine katılmak bölgeyi ve halkı tanımaktı. İlk gün bizi Komrat belediye başkanı misafir etti. İki dönem belediye başkanlığı yapıyor gelecekte cumhurbaşkanlığına da adaymış. Komrat Belediyesi ile Antalya Muratpaşa Belediyesi kardeş belediye olmuş. Belediyenin bulunduğu cadde üzerindeki levhada Muratpaşa 1601 km. yazıyor. Cumhurbaşkanları ev hapsinde tutuklu. Yerine meclis başkanı vekalet ediyor. O’nu makamında ziyaret ettik .Meclis binasının önünde Türk büyükleri kabul ettikleri insanların büstleri var. Süleyman Demirel ve Haydar Aliyev’in büstleri dikkati çekiyor. Demirel’e baba diyorlar. Süleyman Demirel şehrin su ve yol problemini çözmüş.
Atatürk meydanı dedikleri yerde Atatürk’ün büstü var. Her dairede Atatürk köşesi ve Türk bayrağı var.. Demirel büyük yatırımlar yapmış. Şimdide TİKA kanalı Türkiye yatırımlara devam ediyor. Hıdırellez şenliklerinin yapıldığı büyük bir parka girdik. Girişte, bu parkı TİKA yaptı yazılıydı. Ülke Moldavya ve Rusya arasında siyasi olarak sıkışmış vaziyette. Moldavya batı yanlısı politika izliyor. Ortak pazarın parçası gibi görünüyor .Vitrinler ve sokaklar Avrupa marka arabalarla dolu. Avrupa birliği, Moldavya’ya gümrük muafiyeti sağlamış. Gençleri Avrupa’da çalışıyor. Parası Türk parasından çok değerli. Gagauzya mili parası yel TL’nin iki katı.
Devlet Üniversitesini ziyaret ettik. Rektör memnun oldu. Bursa Uludağ Üniversitesinden geçici olarak buraya atanan bir edebiyat Doçenti öğretim görevlisini bize rehber olarak görevlendirdi. Hoca bize Başkent Komrat’ın kelime etimolojisini yaptı. Şöyle izah etti.
Komrat kelimesinin kömür-_at’tan geldiğini söylüyorlar. Bu bir görüş. Ben bu görüşe katılmıyorum. Bölgede kömür yok. At var. Kumral- at’ tan geldiğine inanıyorum. Kumral siyah ile beyaz arası renk. Kestane rengi. Kumral Konurdur, kestane rengidir. Konural / kon-ral, komral/ kumral, komrat .Kumral at manasına KOMRAT olmuş ve bu isim bir at adıdır.
Gaguzların Uzun Kervan diye bir romanları var onu okudum, Gagauz tarihi hakkında bilgi sahibi oldum. Gagavuzların Kıpçak gurubundan olmadığı ve oğuz boyu olduğunu hoca ifade etti. Bana göre Kıpçak gurubuna dahil olmaları da kuvvetle muhtemel, bu konuda ve KOMRAT kelimesi üzerinde akıl yürüteceğim..
Bana göre , Türkçenin kök ek uyumuna uymayan dil bilimi ile ilgisi olmayan bir açıklama yaptı. Biz dil bilimine uygun olarak önce KOMRAT kelimesi üzerinde bir akıl yürütmesi yapalım.
Gagauzya’nın başkenti olan Komrat, Gagauzca ve bölgesel Türk dilleri içinde tekil bir özel ad gibi gözükse de, parçalarına ayrıldığında anlamlı bazı unsurlar içerdiği görülmektedir. Dünyadaki tüm Türkçe kelimelerde isim ve fiil kökleri tek heceye yani iki sese indirgenir. Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Kuralları matematiksel ve sağlamdır. Kart, kurt kürt olmaz. Kelimeye , iki sese indirgeyerek kök olarak bakalım. Eklere uygun olarak komrat kelime si bölünebiliyor mu?
Ko- m - rat veya Kom - rat , Kelimeyi iki farklı şekilde bölüp analiz edebiliriz:
Kom- Rat olarak kelimeye kök değilde, gövde olarak bakarsak.
Kom: Türk dillerinde doğrudan bir anlamı yoktur, ancak Kıpçakça ve bazı Bulgar-Türk ağızlarında kom gövdesi, "toplanmak", "bir araya gelmek" anlamına gelen kam/kom köküyle bağlantılı olabilir .Aynı zamanda Slav dillerinde "kom" (komuna, komitet) = topluluk ya da komite anlamına gelir. Gagauzların yaşadığı çevrede bu etki güçlüdür.
Rat: Türkçede doğrudan bir anlamı yok ve Türkçede böyle bir ekte yok. Ancak Slavca’da “rat” savaş anlamındadır (örneğin: ratnik = savaşçı).Bulgarca ve Rusça’da "rat" sözcüğü askeri kuvvet ya da sefer anlamına gelir. Ayrıca – grat eki Rusça da mekan ismi yapan bir ektir. Kom-rat; kelimesinde -g harfini düşmüş olabilir.
Ömer Seyfettin’in Nakarat hikayesinde Bulgar kızın söylediği Çarik- grat naş ifadesindeki İstanbul’u kastederek Bulgar kız Türk subayına Çarik-grat naş der, Çarların şehri( İstanbul) bizim olacak. Çarik- grat kelimesini bayan Gorbaçev İstanbul’a geldiğinde de kullanmıştı. Çarik-grat= Çarların şehri.
Kelimeye böyle yaklaşırsak;:Komrat = “savaşçı topluluk” / “askeri meclis” / “birleşmiş askerî kuvvetler” gibi anlamlara gelebilir. Yani kumral atla hiç ilgisi ve bağlantısı yok.
Devamı var…
- GAGAUZYA
Türk Dilinin yapısına göre kökten hareket ederek kelimeyi parçalarsak;
Ko-m-rat/ Ko-: Fiil kökü. Ko-mak. "ko-" fiil kökü Eski Türkçede “gitmek, yönelmek” anlamına gelir. Fakat Türkçede fiilden isim ve fiilden fiil yapma – m eki işlek bir ek değil. Ka- mak fiilinden ka-m fiilden isim yapma eki var.
-m-:Bu harf burada bağlantı harfi (ünlü uyumu sağlayıcı ses) olabilir. Anlamlı bir kök değildir, sadece ek bağlantısı var. Kom germence bir kelime olabilir. Türkçeden Germence ye geçmiş bir kelime gel manasına kullanılmış olabilir
Rat: Eski Türk dillerinde değil ama yine Kıpçak/Slav etkisinde savaşçı anlamına gelir. Komrat; savaşçıların toplandığı yer manasını taşıyabilir. Ayrıca -grat mekan ismi yapma Bulgar ve Slav karışımı bir ektir.
Bu durumda Ko-m-rat şu şekilde okunabilir: "Git-rat" ya da “küçük savaşçı yerleşimi “Bir araya gelen savaşçılar yeri" Veya germence gelip yerleşilen yer manasına gelebilir. Bu durumda kumral AT’la yine alakası yok.
Komrat; kelimesini Türkçe düşünürsek şöyle kök ve eklerine ayırabiliriz
Ko-m-ra- t. Ko-fiil kökü.- m; fiilden isim yapma eki. -ra;
Simden isim yapma.Komra. sam-ra gibi. komra-t; isimden isim yapma eki. Kökle ilgili mana üretirsek. Konulan yer. Sonradan yerleşilen yer. Bir yere göçerken konulup kalınan yer gibi manalandırılabilir. Bu akıl yürütme ile kelime Türkçe ve Türkçenin tüm özelliklerine uyuyor.
Sonuç olarak ihtimalleri şöyle sıralayabiliriz.
Slav veya Germen dillerinden geçmiş bir yer adıdır ve Gagauzlar bunu kendi dil yapısına uyarlamışlardır. Ancak içindeki “rat” kısmının askerî birlik/savaşçı anlamına gelmesi, Kıpçak sahasında askeri stratejik merkezler anlamında kullanılmış olabileceğini düşündürür ."Komrat" ismi hem Türk-Kıpçak ağızlarının hem de Slav-Rus etkisinin birleştiği bir yer adı olarak melez etimoloji örneği olarak düşünülebilir. Yakutta öz Türkçe kabul edilebilir. Bana göre kelime öz Türkçe.
GAGAUZYA’NIN TARİHİ KİMLİĞİ
Gagauzya, Moldova Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan özerk bir bölge olup, tarihi, dili, kültürel dokusu ve siyasi gelişim süreciyle dikkat çeken nadir topluluklardan biridir. Gagauzlar, genelde , Oğuz Türklerinin bir kolu olarak kabul edilirken, Ortodoks Hristiyan inançlarını benimsemeleriyle diğer Türk halklarından ayrılırlar. Sosyolog Prof.Dr. Orhan Türkdoğan; Anadolu’nun Moğol işgalinden sonra Bizans’ın himayesine Balkanlara göç eden bir Oğuz boyu olduğunu özel bir sohbet esnasında söylemişti. Konuştukları Türkçe İstanbul şivesine benziyor. Bu benzeme bu görüşü haklı çıkarır durumda. Karşılaşıp konuştuğumuz Gagauz vatandaşlarıyla rahatça anlaşıp konuştuk. Bir çobana sen Türk’sün dedik;
-hayır ben Gagauz’um dedi. Elliye kadar say dedik . saydı. Bizde saydık. Türk olmakta birleştik. .
Gagauzların kökeni hakkında çeşitli teoriler bulunmaktadır. En yaygın kabul gören görüş, onların Selçuklu döneminde Anadolu’dan Balkanlara göç eden Oğuz Türklerinin torunları olduğu yönündedir. 13. yüzyılda Bizans ile etkileşim içinde olan bu Türk toplulukları, zamanla Hristiyan Ortodoksluğu kabul ederek kimliklerini yeniden şekillendirmişlerdir. 18. ve 19. yüzyıllarda yani 1878-1879.Osmanlı-Rus savaşları sırasında Rus İmparatorluğu tarafından Bessarabya’ya (bugünkü Moldova’ya) göç ettirildiler. Bu savaşta Osmanlı büyük bir yenilgi alarak Rus Ordusu Yeşilköy’e kadar gelmişti. Bu savaşta Türk kabul edildiklerinden yerlerinden edilen Gagauzlar bu günkü bölgeye yerleştirilmişlerdir. O zamanki bu yerleşim, bugünkü Gagauzya'nın temellerini oluşturmuştur. Şimdi hâlâ büyük bir bölümü Ukrayna’da olmak üzere Balkanlar dahil bu coğrafyada dağınık olarak yaşamaktadırlar. Birinci ve ikinci Dünya savaşları buralarda geçmiş, Alman işgaline uğramışlardır.
Gagauzlar, daima milli kimliklerinin farkında olarak bağımsız ve özerk yaşama isteklerinde bulunmuşlardır. 20. yüzyılın başlarında Sovyet sisteminin katı merkeziyetçi yapısı altında bu talepler bastırılmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında Moldova, Nazi Almanya’sı ile Sovyetler Birliği arasında sık sık el değiştirmiş, bu süreçte Gagauz halkı büyük acılar yaşamıştır. Birçok Gagauz, zorla askere alınmış, bir kısmı ise Almanlarla işbirliği yaptığı gerekçesi ile savaş suçlusu damgası yiyerek Sibirya’ya sürülmüştür.
Stalin döneminde uygulanan zorunlu kolektivizasyon, dinî uygulamalara yönelik baskılar ve etnik azınlıkların kültürel asimilasyon politikaları, Gagauz halkının kimliğinde derin travmalar bırakmıştır. Kiliseler kapatılmış, geleneksel festivaller yasaklanmış, Gagauz dili bastırılmıştır. Bu dönem, Gagauz halkının kültürel belleğinde “Büyük Sessizlik Dönemi” olarak kalmıştır.
Gagauzya da her köyde bir müze var. Uğradığımız bir köyde savaş müzesi vardı. Bu müzede bu köyde ikinci dünya savaşında ölenlerin resimleri ve hikayeleri tasvir edilmiş . Bu köyden savaşta ve açlıktan 600 kişi ölmüş. Tüm Moldavya da açlık ve savaştan ölenlerin sayısı 114 bin kişi. Stalin’in merkezi vergi sisteminden dolayı yani ürettiğine bakılmaksızın vergi tahakkuk ettirilmesi yüzünden bu köyde insanlar açlıktan ölmüş. Ölenlerin listesi var. Birde açlık anıtı yapmışlar. 14 Ekimde açlık günü olarak kutluyorlar.
1936 ‘da Romanya büyükelçisi Abdullah Tanrıöver’miş .O zaman Gagauzya Romanya’ya bağlı imiş. Gagauzya’dan çocukların okuması için Türkiye’ye gönderilmiş. Okuyacak zeki çocukların bütün masraflarını Türkiye ödemiş. 1939 da savaş başlamış. Sınırlar kapanmış. Giden çocuklar sınırlar kapanınca Türkiye’de kalmış. Türk bürokrasisinin önemli elemanları olmuşlar. Bu köyden giden bir çocuğun babası savaşta ölmüş. Anne hep çocuğunu ararmış. 12 yaşında Türkiye’ye giden bu çocuk, Galatasaray lisesinde okumuş ekonomist olmuş. Türk bir hanımla evlenmiş.45 yıl sonra köyüne gelip anasını bulmuş. Çocuğun adı Necat Balcı. Bu hikaye fotoğraflarla köy müzesinde anlatılmış. Romanya krallığı zamanında Buraya Türkiye’den öğretmen ve kitap gönderilmiş. Türkiyden gönderilen 50.nin üzerindeki tüm öğretmenler öldürülmüş. Mezarları ve akıbetleri belli değil. Bir tanesinin mezarı Gagauzya ’nın Kazakliya köyündeymiş.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Moldova’da bağımsızlık süreci başlamış ve Gagauz halkı, bağımsızlık ilanı sürecinde endişeye kapılarak 1990 yılında "Gagauz Cumhuriyeti"ni ilan etmiştir. Ancak Moldova ile yapılan müzakereler neticesinde, 1994 yılında Gagauzya’ya özerk bölge statüsü verilmiştir.
Gagauzya, bugün Moldova’nın içinde kendi yasama, yürütme ve yargı organlarına sahip bir bölgedir. Başkenti Komrat olan özerk bölge, Halk Meclisi (Halk Toplumu) ve Başbakan konumundaki Başkan (Başkân) tarafından yönetilir. Bölgenin Moldova'dan ayrılma hakkı da anayasal güvence altına alınmıştır; Moldova’nın ulusal statüsünün değişmesi durumunda, Gagauzya da kendi kaderini tayin edebilecektir. Bu gün Rusya ve Türkiye ile iyi ilişkilerinden dolayı Devlet başkanları ev hapsinde tutulmaktadır. Moldavya batı yanlısı bir politika izlemektedir.
Devamı var…
- GAGAUZYA’NIN DİL VE KÜLTÜRÜ
Gagauz dili, Oğuz grubuna ait bir Türk lehçesi gibi görünüyor, Türkiye’de konuşulan Türkçe ’ye oldukça yakındır. Ancak Sovyet döneminde Rusça ‘nın dayatılması sonucu ciddi bir asimilasyon yaşanmıştır. Bugün Gagauzya ‘da üç resmi dil bulunmaktadır: Gagavuz’ca, Rusça ve Rumence. Genç kuşak arasında Rusça baskındır ancak son yıllarda Gagauzca’nın yeniden canlandırılması yönünde dil eğitim programları ve medya faaliyetleri artmıştır.
Kültürel olarak, Gagauzlar geleneksel Türk motiflerini Hristiyanlıkla harmanlayarak özgün bir yaşam tarzı geliştirmiştir. Halk müziği, dokumacılık, tarım gelenekleri ve ağırlıklı olarak üzüm yetiştiriciliği Gagauz kültürünün önemli unsurlarındandır. Bizde bazı yörelerde olduğu gibi arife, bayram ve Perşembe günleri ölüler için günlük yakma geleneği yaşıyor. Ben anamın ve babamın mezarında arife günleri hâlâ günlük yakarım. Bu adet onların bana vasiyetidir. Şaman inancından intikal eden bir imani ritüel.
Şarap ve Hıdırellez Şenlikleri
Gagauz halkının en önemli geleneksel festivalleri arasında şarap şenlikleri ve Hıdırellez (Hederlez) öne çıkar. Bu şenlikler, hem doğaya olan bağlılığın hem de tarihsel-kültürel sürekliliğin izlerini taşır.
Şarap Şenlikleri, üzüm hasadından sonra yapılır ve aslında eski Türk tarım ritüelleriyle Hristiyanlık sonrası geleneklerin bir sentezidir. Bu şenliklerde doğurganlık, bereket ve topluluk dayanışması ön plandadır. Ritüeller, şarap sunumları, danslar ve ilahilerle zenginleştirilir. Ortodoks kilisesi, bu tür halk festivallerine mesafeli kalsa da, halk nezdinde bu festivaller heyecan ve neşe ile kutlanır. Tanrı ve Tanrı’yı temsil edenler zaten insanların mutlu olduğu hiçbir şeyi istemez ve hoş görmez.
Şarap, insanlığın ilk rüyasıdır. Henüz yazı yokken, tanrılarla konuşmanın yolu şaraptan geçerdi. Sümer'de İnanna, Babil'de Tammuz, Mısır'da Osiris; hepsi toprağın kanıyla, bağın nefesiyle anılırdı. Üzüm, yer ile gök arasında bir ara halkaydı. Şarabın kırmızısı, hem kanı hem de kozmik aşkı temsil ederdi.
Sümer tabletlerinde, tanrıların sofraları şarapsız kurulmazdı. Enki’nin sarhoş olduğu metinler, bilgelik ve deliliğin ne kadar ince bir çizgide yürüdüğünü gösterir. Babil’de, yeni yıl şenliklerinde kral halk önünde içerek tanrı Marduk’la özdeşleşirdi. Şarap burada yalnızca keyif değil, tanrısal iradeye katılımdı. Asur rölyeflerinde şarap içen krallar, gücün değil, sezginin iktidarını simgelerdi. Mısır’da ise, Hathor’un sarhoşluğu, evrenin yıkımını durduran kutsal bir vecd anıdır.
İlirya ve Yunan mitoslarında, Dionysos yalnızca şarap tanrısı değil, aklın sınırlarını aşma tanrısıdır. Onun peşinden gidenler—bakhalar—ellerinde asma dallarıyla dans ederken, bilinci aralayan bir ritme kapılırlardı. Roma'da Bacchus, halk şenliklerinde sadece tanrılara değil, insanın kendi içindeki tanrısallığa da selam verilmesini sağlardı.
Bu kadim içkinin en eski kahinleri şamanlardı. Bozkırın davul sesleriyle titreyen kamlar, şarabı bazen üzümden, bazen ballı otlardan yapar; içerek öte âleme yolculuk ederdi. Esriklik, bilgelik kapısını açan bir eşiğe dönüşürdü. Gagauzya’daki mahzenlerde yankılanan şarkılar, o eski kamların nefesini taşır hâlâ. Çünkü şarapla vecd, yalnız Batı'nın değil, Türk bozkırının da sırrıdır.
Emevi döneminde, her ne kadar dinî yasaklamalar artsa da, saraylarda şarapla yazılmış edebî örnekler çoğalır. Halife Muaviye’ye atfedilen şiirlerde, şarap hem ilhama hem de unutuşa açılan bir kapıdır:
"Şarapla silinir içimde kin,
Her kadeh, geçmişi yakar gibi serin."
İslam öncesi Arap şairlerinin meyhaneyi ve şarabı bir hakikat arayışı olarak dile getirdiğini unutmayalım. Bu geleneğin izdüşümünü Mevlana’da da, Ömer Hayyam’da da buluruz: Kadeh, hikmetin simgesine dönüşür.
Şarabın bu evrensel mitolojik anlatısında, Doğu ve Batı ayrımı silinir. Gagauzya’nın taş ocaklarında yankılanan bağbozumu türküleriyle, Nil kıyısında Hathor adına yapılan şenlikler, Trakya’da Dionysos’un çılgın dansları ve Orta Asya’da kamın nefesi aynı kutsal sarhoşlukta buluşur. Din ile gelenek iç içe geçmiş durumdadır.[1]
Bu tılsımlı dünyanın merkezi şimdi Gagauzyadır. Eski ve yeni tanrılar şarap mahzeninde tadımdadır.
Hıdırellez (Hederlez), Gagauzlar arasında da kutlanan baharın ve yeniden doğuşun simgesi olan bir bayramdır. Kökleri Orta Asya’ya kadar uzanan bu gelenek, Hızır ve İlyas peygamberlerin buluştuğu gün olarak kabul edilir. Hıdırellez’de yakılan ateşler üzerinden atlanır, dilekler tutulur, genç kızlar su başlarında niyetler çeker. Bu gelenek, Gagauzlar arasında hem pagan Türk ritüellerinin hem de Hristiyanlıktan sonra gelişen folklorik yapının bir göstergesidir. Aynı zamanda, Şamanist kalıntılarla Hristiyan aziz kültünün nasıl iç içe geçtiğini gösteren nadir örneklerdendir.
Katıldığımız Hıdırellez şenlikleri çok renkli geçti . Bu şenliklere tüm devlet erkanı ve okullar katıldı. Her köy köyün adının yazılı olduğu bir çadır da geleneksel yiyecek ve şaraplarını ziyaretçilere sundular. Çeşitli yarışlar ve folklor gösterileri ve at yarışları oldu.
Gagauzya, tarihsel olarak Oğuz Türklerinin Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki izlerini sürmek açısından son derece önemli bir bölgedir. Etnik kimliğini koruma mücadelesi, Stalin dönemi travmaları ve günümüzdeki özerk yapısıyla dikkat çeken Gagauzlar, kültürel zenginliklerini geleneksel şenlikler aracılığıyla yaşatmaktadır. Şarap ve Hıdırellez şenlikleri, hem dini hem de kültürel açıdan Gagauz halkının çok katmanlı kimliğini yansıtan eşsiz pratiklerdir. Bugün Gagauzya, hem Türk dünyasının bir parçası hem de Doğu Avrupa'nın özgün bir kimliği olarak dikkatle incelenmeyi hak etmektedir.
Devamı var…
- GAGAUZLARIN HUN , AVAR,PEÇENEK VE UZ ETKİLERİ
Gagauzların yaşadığı Bessarabya bölgesi, MS 4-5. yüzyıllarda Avrupa Hunlarının ve özellikle Atilla’nın batı seferlerinin merkezi güzergâhlarından biriydi. Bu bölgede Hunların kalıcı izler bıraktıkları bilinmektedir. Modern Gagauz folklorunda bazı mitolojik ve kahraman anlatılarında, Atilla benzeri figürlerin varlığı da dikkat çeker. Ancak doğrudan Hunların bakiyesi olduklarını kanıtlayacak net arkeolojik ya da dilsel belgeler mevcut değildir. Fakat genetik ve etnogenetik miras bakımından, Gagauzların içinde Hun kökenli unsurların yer alması güçlü bir ihtimaldir.
Gagauzya ‘nın bulunduğu bölge, 6–11. yüzyıllar arasında Avarlar, Peçenekler ve Uzlar (Oğuzların bir kolu) gibi göçebe Türk kavimlerinin geçiş ve yerleşim sahası olmuştur. Avarlar özellikle Balkanlar’da uzun süreli siyasi varlık kurmuş, Peçenekler ve Uzlar ise Bizans’ın müttefiki veya düşmanı olarak Karadeniz’in kuzeyinde ve bugünkü Moldova bölgesinde yaşamışlardır.
Dil ve gelenekler açısından bazı araştırmacılar Gagauzca'da Peçenek ve Uz etkileri aramış, bu halkların Balkanlar'da Hristiyanlaştıktan sonra bugünkü Gagauzların etnik çekirdeğini oluşturduğunu iddia etmiştir. Akla yatkın geliyor.
Murat Adji, "Kıpçaklar" adlı eserinde geniş bir coğrafyayı Kıpçak sahası olarak tanımlar ve Karadeniz’in kuzeyi ile Balkanlar’ın bazı kısımlarının da bu sahaya dahil olduğunu belirtir. Gagauzların yaşadığı bölge, Kıpçak bozkırlarının batı ucuna denk gelir. 11–13. yüzyıllarda Altın Orda Hanlığı içinde ve sonrasında bölgede Kuman-Kıpçak Türkleri önemli yer tutmuştur.
Adji, Gagauzların, yalnızca Oğuz değil aynı zamanda Kıpçak ve Bulgar boylarının da torunları olabileceğini belirtir. Gagauzca’daki bazı kelimelerin Kıpçakça ile olan benzerliği bu savı destekleyici niteliktedir. Ancak Gagauzca esas olarak Oğuzca özellikler taşır. Bu durum, Gagauzların bir etnik sentez halkı olduğuna işaret eder.
Bulgar ve Tatar bağlantısı olarak bakarsak; Tuna Bulgarları, MS 7. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlar'a göç eden ve büyük ölçüde Türkleşmiş bir halktır. Tuna Bulgarlarının bir kısmı Hristiyanlaşarak yerli Slav ve Trak unsurlarla karışmış, bir kısmı ise Türk kimliğini koruyarak varlığını sürdürmüştür. Gagauzlar, bu ikinci gruba bağlanır. Bulgar tarihçiliğinde Gagauzlar “eski Türk Bulgarların torunları” olarak gösterilmiştir. İbn-i Fadlan anlatısına göre; İdil bölgesindeki Bulgarlar MS.922 yılında Müslümanlığı ,Hakanları Almış Han önderliğinde kabul etmişlerdir. Müslümanlığı kabul etmeyen Bulgarlar Balkanlara ve Çuvasistan’a yerleşmişlerdir.
Ayrıca Kırım Tatarları ve Nogaylar, tarihsel olarak Moldova ve çevresinde çeşitli dönemlerde bulunmuşlardır. Özellikle Osmanlı’nın bölgeye yerleştirdiği muhafız ve göçer Tatarlar, Karaman Türkleri Gagauz etnogenezi üzerinde kısmi bir etki oluşturmuş olabilir..
Gagauzların Şematik Soy Kütüğü (Etnogenez Şeması)
------------------------------------
| Türkistan Türkleri |
------------------------------------
|
---------------------------------------------------------
| | |
Proto-Türk Göçebeler Hunlar (Atilla) İskit-Sarmat Kalıntıları
| |
Avrupa Hunları Karadeniz stepleri
|
-----------------
| |
Avarlar Bulgar Türkleri (Tuna Bulgarları)
| |
------------------------ |
| | |
Peçenekler Uzlar (Oğuzlar)
| |
--------------------------
|
Oğuz Türkmenler
|
Selçuklu sonrası Balkan göçleri
|
Hristiyanlaşmış Anadolu-Oğuz grupları
|
Osmanlı döneminde Balkanlara yerleşim
|
---------------------------------------------
| |
Kıpçak-Kuman Kalıntıları Slav/Rum Ortodoks etkisi
| |
------------------- ------------------------------
| | |
Hristiyanlaşma (Ortodoksluk) Yerel Balkan kültürel etkileşim
|
----------------------
| |
18.-19. yy'da Gagauz kimliği
|
Modern Gagauz Halkı
|
--------------------------------------------
| | | |
Dil: Oğuzca | Din: Ortodoks | Kültür: Melez | Genetik: Türk + Balkan
Sonuç olarak denilebilir ki; Gagauzlar tek bir boyun doğrudan devamı değildir. Aşağıdaki tarihsel katmanların bileşimiyle oluşmuş çok katmanlı bir etnogeneze sahiptirler:
- Hun ve Avar bakiyesi göçebe unsurlar (erken dönem)
- Peçenek, Uz ve Kıpçak etkileri (orta dönem)
- Selçuklu ve Anadolu Oğuz göçleri (geç dönem)
- Hristiyanlaşmış Bulgar ve Balkan Türkleri
- Tatar ve Osmanlı sonrası etkileşimler
Bu nedenle Gagauzları sadece “Hristiyanlaşmış Oğuzlar” olarak görmek eksik olur. Onlar, büyük ölçüde Türk dünyasının kuzeybatı sınırında oluşmuş bir sentez halk olarak değerlendirilmelidir.
Devamı var…
- Osmanlı İlişkisi (Besarabya) (15.–19. yüzyıllar)
Besarabya, 15. yüzyıldan itibaren Boğdan (Moldova) Prensliği sınırları içindeydi. Boğdan, 1476'dan itibaren Osmanlı’ya tâbi bir voyvodalık hâline geldi. Bu durum 19. yüzyıla dek sürdü. Dolayısıyla Besarabya da dolaylı Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Osmanlı belgelerinde Gagauzlar adıyla sıkça geçmezler. Ancak; Hristiyan Ortodoks Türkler, Rum milletinden Türkçe konuşanlar ya da “eski Müslüman – yeni kâfir” gibi tanımlar kullanıldığına dair bazı araştırmalarda işaretler vardır.
Osmanlı, dini kimliği etnik kimlikten önceleyen bir sistem (millet sistemi) kullandığı için: Gagauzlar Rum milleti (Ortodoks Hristiyanlar) içinde sınıflandırılmıştır. Ancak dil bakımından Türkçe konuşmaları dikkat çekmiştir. Bazı Osmanlı seyyahları Gagauzlardan söz ederken: Dilleri Türkçedir ama kiliseleri vardır. Kıpçak lisanına yakın konuşurlar, gibi ifadeler kullanmıştırlar.
Osmanlı Gagauzları Türk mü biliyordu?
Osmanlı Anadolu Türkünü küçümsedi. Devşirmelere yol verdi. Osmanlı resmi tanımlamada Gagauzları “millet-i Rum” olarak tanımladı. Osmanlı yönetimi için din birincil kimlik göstergesidir. Bu nedenle :Gagauzlar Ortodoks Hristiyan oldukları için Rum milleti kapsamına alındılar. Ancak özellikle yerel yöneticiler ve askerî raporlarda: Türkçe konuşan Ortodokslar olarak ayrıma uğramışlardır. Bu durum, Balkanlar’daki Pomaklar, Karamanlılar ve Gürcü Müslümanlar gibi çoklu kimlikli topluluklarla benzerlik taşır.
Tuna nehri boyunca Osmanlı garnizonları ve Boğdan voyvodalıkları, Gagauzların yaşadığı yerlere yakındı. Özellikle XIX. yüzyılda Rusya'nın bölgeyi ilhak etmesine kadar Gagauz köyleri Osmanlı mülki idaresine bağlı haritalarda görülür. Bu dönemlerde Osmanlı devleti, bölgede İslamlaştırma değil, idari denge gözetmiştir.
Osmanlılar, Gagauzları “dili Türkçe, dini Hristiyan” bir grup olarak tanımışlardır. Resmî olarak Rum milleti içinde değerlendirildiler, ama yerel düzeyde “Türk menşeli Ortodokslar” olarak ayırt edildiler. Bu durum, Osmanlı'nın çok dinli çok dilli yapısının bir yansımasıdır.
16. yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerine göre Gagauzlar, Osmanlı hâkimiyeti altında çeşitli sancak ve kazalarda yaşamaktaydılar. Bu yerleşim yerleri arasında Silistre, Akkerman, Niğbolu, Edirne, Gümülcine, Çirmen, Vize ve Biga sancakları bulunmaktadır. Bu durum, Gagauzların Osmanlı idaresi altında geniş bir coğrafyada varlık gösterdiğini ve Osmanlı'nın çok dinli, çok dilli yapısının bir parçası olduklarını göstermektedir.
???? Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde Gagauzlar’dan söz etmiştir.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde, Rumeli'deki çeşitli halklar ve topluluklar hakkında bilgiler yer almaktadır. Bu bağlamda, Evliya Çelebi'nin Türkçe konuşan Hristiyan topluluklara dair gözlemleri, Gagauzlar hakkında dolaylı bilgiler sunmaktadır. Örneğin, Evliya Çelebi, bazı bölgelerde yaşayan Hristiyanların Türkçe konuştuklarını ve Rumca bilmediklerini belirtmektedir. Bu tür gözlemler, Gagauzların da içinde bulunduğu Türkçe konuşan Hristiyan toplulukların Osmanlı coğrafyasındaki varlığına işaret etmektedir.
???? Ahmed Cevdet Paşa'nın Tarih-i Cevdet'inde Gagauzlar
Ahmed Cevdet Paşa'nın "Tarih-i Cevdet" adlı eserinde, Osmanlı'nın Balkanlar'daki idaresi ve çeşitli halklarla ilişkileri ele alınmaktadır. Bu eser, Gagauzlar gibi Türkçe konuşan Hristiyan toplulukların Osmanlı idaresi altındaki durumlarını anlamak için önemli bir kaynaktır. Ancak, doğrudan Gagauzlardan bahsedilen bölümler sınırlı olabilir. Yine de, Osmanlı'nın Balkanlar'daki politikaları ve halklara yaklaşımı hakkında genel bir çerçeve sunmaktadır.
Osmanlı arşiv belgeleri ve seyyahların kayıtları, Gagauzların Osmanlı idaresi altındaki yerleşimlerini ve sosyo-kültürel durumlarını aydınlatmaktadır. Gagauzlar, Osmanlı'nın çok dinli ve çok dilli yapısının bir parçası olarak, özellikle Balkanlar'da çeşitli sancaklarda yaşamışlardır. Türkçe konuşmaları ve Ortodoks Hristiyan inançlarıyla dikkat çeken bu topluluk, Osmanlı'nın millet sistemi içinde Rum milleti kategorisinde değerlendirilmiş, ancak dilsel özellikleriyle farklılık göstermiştir.
Bu bilgiler, Gagauzların Osmanlı dönemindeki konumunu ve Osmanlı'nın farklı etnik ve dini gruplara yaklaşımını anlamak açısından önemlidir.
[1] Bu konuda detaylı bilgi. Muharrem Yellice. Mitolojiden Felfesefe. Kitabında vardır.
TUTKALEşref Ural
CUMHURİYET NEDEN İSTENMEZNuri Sezen
GAGAUZYAMuharrem Yellice
Eksilirken birer birer…Ömer Yetgin
Temel Afet Farkındalık seminerleriMustafa Yetgin
Nedim Yiğit ile Altyapı ÜzerineKahraman Köktürk
Şefkatin, fedakârlığın ve sonsuz sevginin hikâyesiİSA KAVLAK
SANAL OFİSRaziye Gök Aktaş
HEYBEDEKİ BÜYÜK TURP:TÜRKİYEGürsel Kaya
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
Bakü’de iklim anlaşmazlığı: Dünyayı kirletenlerin YüzsüzlüğüMustafa Yıldıran
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
Cw Enerji Intersolar Europe 2025’te Ürünleriyle Öne Çıktı
Alanya’ya Kruvaziyerle 187 Turist Geldi
Antalya’da Nisan Ayında Yabancılara 497 Konut Satıldı
Antalya Tarımında Kayıtlı İstihdama Yeni Model Hazırlığı
Konyaaltı Belediyesi Çiftçiler Günü’nde ’Üretici Pazarı’ Kurdu
Başkan Böcek, Çiftçiler Günü’nde Üreticilerle Buluştu
Kaş, Finike Ve Gazipaşa’da Yeni Vergi Dairesi Müdürlükleri Hizmete Açıldı
Antalya Serbest Bölgesi Ticaret Hacminde Geçen Yıla Oranla Yüzde 9’luk Artış Sağladı
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim