Bugün 11 Ekim 2025 Cumartesi
  • Antalya14 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5395.998
    %0.02
  • Dolar
    41.8067
    %0.02
  • Euro
    48.5819
    %0.00

PROF DR RAMAZAN DEMİR / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
PROF DR RAMAZAN DEMİR / KONUK YAZAR

UNUTULAN ZAFERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

09 Ekim 2025 Perşembe 10:04

 

Bugün 6 Ekim… 
Bu tarih size bir şey hatırlatıyor mu? 
Bununla ilgili ulusal medyadan haber duydunuz mu? 
Duyduysanız ne kadar derinlik taşıyan etkinlikler yapıldı? 
Örneğin İstanbul bb tarafından düzenlenen bir tören duydunuz mu?
Evet, benzer soruları arttırmak mümkündür. 
06 Ekim geldiğinde hafızam Fatih Sultan Mehmet’in, Konstantinopolis için söylediği şu ifadesi aklıma gelir: “Ya ben onu alacağım ya da o beni..”  Evet, İstanbul’u 1453 yılında fetheden Fatih’in emanetini koruyamayan Osmanlı hanedanlığı, son padişah Vahdettin kendi eliyle İstanbul’un anahtarını işgalcilere teslim ederek düşmanın zırhlı gemisiyle kaçıp gitti. İşte o işgalcilere terk edilen İstanbul’un işgalden kurtuluşunun yıl dönümüdür 6 Ekim tarihi….
*
Bugün 6 Ekim 2025… 
Tam 107 yıl önce, kazanılan İstiklal Savaşının ardından son düşman, Türk Ordusunun İstanbul’a girmesiyle çekip gitti. Yaklaşık beş yıl süren İstanbul işgali sona erdi. Bunun tarihi ve sosyal boyutu her nedense hiç gündem olmadı! Bu zaferin adı ne meydanlarda ne resmi devlet kurumlarında ne de TBMM’de yankılandı. Hele İstanbul bb yetkilileri suskun!?
*
En kötüsü, bu tarihi zafer ne okullarda ders konusu olur ne de mahalli idarelerce kutlanır. Ulusal yazılı ve görüntülü basının çoğunda haber bile olmaz.
*
Tarih 13 Kasım 1918… İstanbul semaları koyu bir duman kapladı, şehir karanlığa girdi çünkü. Marmara Denizinden boğaza gelip demirleyen düşman donanması vardı. İşte o andan itibaren İstanbul’u karanlık bastı!.. Çoğu kaynakta varlıkları gizlenen ABD bayraklı savaş gemilerinin de boğazda yer aldığı sonra anlaşılacaktı.
Osmanlının başkenti işgal altındaydı artık! Başta İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemilerinden çıkak şımarık askerler İstanbul’un sokaklarını kirletiyordu. Dahası Türk yurdunda “mağrur” edalarla geziniyor, “zafer” işaretleri yapıyor ve keyif sürüyorlardı. Padişahın fermanıyla bu işgalcilere kolaylık sağlanması bile ferman edilmişti!..
Yetmiyor; rütbeli rütbesiz Türk halkına hakaret ediliyor, yurtseverlere suç uydurarak zindanlara atılıyor, kanat önderi aydınlar, mebuslar Malta’ya sürülüyordu.
Şehirde bir sessiz çığlık vardı, tarihi surlara, minarelere, cami kubbelerine yansıyıp yankılanıyordu. Bunu düşman fark etmese de Türk milleti biliyordu, sessiz ve derinde çığlığı!..
*
O sessiz çığlık “Kuvay-ı Milliye” ruhu idi. İstanbul’un her yerinde, Anadolu’nun ovasında, kırında, bayırında, köyünde, kentinde yankılanıyordu...
Türk millet, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde “Ya İstiklal ya Ölüm!” diyerek ayağa kalkıyordu. Düşman ilk kez Sakarya Meydan Muharebesinde durduruldu. Ardından Büyük taarruz ve İstiklal Savaşı… O olağan üstü özverili, onurlu mücadelenin sonunda kazanılan zafer…  
İşte o mücadelenin son noktası, 6 Ekim 1923 sabahı, Fatih Sultan Mehmet’in emaneti olan İstanbul, yeniden den özgürlüğe kavuşuyordu.
*
Kurtuluş manzarası çok ilginçti.
Kurtuluş günü İstanbul’daki manzara şöyleydi: Dolmabahçe’den Tophane’ye kadar binlerce insan sokaklardaydı. Esaretin kara bulutu kalkmıştı, yurttaşların gözlerinde hem sevinç hem hüzün vardı. Dile kolay, tam beş yıl süren esaretin zincirlerini Mustafa Kemal Paşa kırmıştı. Halk özgür olmanın hazzını yaşıyordu.
Kahraman Türk Ordusu’nun önünde sembolik olarak yürüyen çocukların ellerinde hürriyet ve istiklalin sembolü Türk bayrakları vardı, askerlerin yolu çiçeklerle donatılıyordu. Minarelerden yükselen ezan sesleri bir başka duyuluyordu. Bir aziz şehir, yeniden Türk’ün evi oluyordu.
*
Milli Uyanış kaçınılmazdı.
İstanbul’un işgali ve ardından kurtarılması halkımıza bir şeyi öğretti: İşgal ve kurtuluş sürecinde, ihaneti edeni de, şartsız teslim olanı da, ihanete direnenleri de gördü ve tanıdı. Bu milli bir uyanıştı. Günümüzde bu kutlu zaferi anmaktan, kutlamaktan, konuşmaktan kaçınanlar o işgal döneminin ihanet şebekesinin kalıntılarıdır. Onlar bu özlü tarihi olayı susarak unutturmaya ya da önemsizleştirmeye çalışmaları kendi neseplerinin neye dayandığının gösterir. Gerçekler er ya da geç anlaşılır. Tarihi olaylar insanın gölgesi gibi toplumu takip eder ve asla susturulamaz, örtülemez. Zamanın ruhu her vakit canlıdır.
*
6 Ekimin Önemi
Türk milletinin asla esir olamayacağını;
İstanbul’un “Çariçeler şehri” değil Türk’ün şehri olduğunu;
Mustafa Kemal Paşa’nın bir dahi eşsiz bir komutan olduğunu kanıtlar.
6 Ekim bu bakımdan çok önemlidir. Her yıl dönümünde mutlaka dile getirilmeli milli bir bayram olarak anılmalıdır. 6 Ekime sahip çıkmak, sadece geçmişe değil, geleceğe de sahip çıkmak demektir.
*
Günümüzde ülkemin sürüklendiği Ortadoğu bataklığı ve bağlı bölgesel güvenlik tehditleri, politik iç çekişmelerin perde arkasındaki stratejik düşmanlığı iyi kavramak gerekir. Hele ki yeni kuşaklar tarihi gerçekleri unutturmak için uygulanan yöntemler son derece tehlikelidir. Milli bilincin egemen olduğu bir devlet politikası vaz geçilmezdir. Toplumsal hafızayı diri tutmak mecburiyeti vardır. Yeni kuşaklara geçmişini kutlu zaferlerini doğru anlatmazsanız başkasının söyledikleriyle avunursunuz. Tarihi unutmak ve unutturmak ihanettir.. Bu ülkede yaşayan her bireyin Cumhuriyete, Mustafa Kemal Paşaya ve silah arkadaşlarına borcu vardır. Tarih bilmek özgürlüğün teminatıdır. Gazi Paşa ve silah arkadaşlarına minnet borcumuz var. İstanbul’un Kurtuluşu kutlu olsun!

Bu yazı toplam 1033 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim