Bugün 21 Ekim 2025 Salı
  • Antalya18 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5874.249
    %-0.00
  • Dolar
    41.8988
    %-0.12
  • Euro
    48.8221
    %-0.13

MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

SELÇUKLU MEDRESELERİ:FETİH SONRASI KURUMSALLAŞMANIN ÜRÜNÜDÜR

20 Ekim 2025 Pazartesi 21:45

 Ali Yıldız’ın, “Selçuklular Anadolu’da yerli halkın gönlünü medreseler yoluyla kazandı; bu kurumlar fetihle birlikte açılarak halkın çocuklarını eğitti”  anlamına gelen ifadesi aynen şöyle; okullar ve medreseler açarak aydınlanma ve bilgi sahibi olmalarını,  Sağladılar  biçimindeki görüşü, tarihî ve kronolojik gerçeklerle örtüşmemektedir. Anadolu’daki medreselerin kuruluş zamanı, eğitim dili, müfredatı ve işlevi incelendiğinde bu kurumların “gönül kazanma” değil, fetih sonrası idarî, hukukî ve ilmî düzenin tesis edilmesine hizmet eden yapılar olduğu açıkça görülür.Zaten Nizamiye medreselerinin Müfredat proğramını şafi eşari felsefe ve düşünce karşıtı İmam Gazali hazırlamıştır.Amaçı şii anlayışı yok etmek Eşari anlayışını hakim kılmaktır. Selcuklu ve Osmanlı tarihi boyunca bu  gaye aynen korunmuştur taki Cumhuriye kadar.Şimdi o karanlık yine  Cumhuriyetin üstüne çullanmıştır.Nizamülke medrese kurma fikri   İmam Çafer’in Büyük oğlu İsmail’in  peşinden giden ve terör örgütü kurarak Büyük Selçuklu devletini yıkmaya dönük şia görüntüsündeki Fars milliyetçiliğidir. Örgütün başında Hasan Sabbah vardır.Medrese fikri bu belaya karşı sünni akideyi örgütlemektir.

 MEDRESELER FETİHTEN HEMEN SONRA KURULMADI

1071 Malazgirt Zaferi Anadolu’nun askerî kapılarını açtıysa da, Selçukluların bu topraklarda kalıcı hâkimiyet kurmaları uzun bir süreç gerektirmiştir. Selçuklu beyleri başlangıçta 16 göbek geriden ataları olarak Alper tunga’yı bellerlerdi. Fetihlerin ilk 30–40 yılı, medreseleşmeden ziyade sınır güvenliği, Bizans direnişinin bastırılması, Türkmen boylarının iskan edilmesi gibi askerî-idarî hedeflerle geçmiştir. Bu dönemde devletin merkezi otoritesi zayıftı. Anadolu Selçuklu Devleti’nin temelleri ancak 1080’lerde Süleyman Şah’ın İznik merkezli teşkilatlanmasıyla atılmıştır.

 MEDRESELERİN DİLİ ARAPÇA, KÜLTÜREL ÇERÇEVESİ FARSAÇAYDI

Selçuklu medreseleri, Arap-İran sentezli bir eğitim sistemi taşır. Eğitim dili, Kur’an ve hadislerin dili olan Arapça idi; fakat müderrislerin ilmî literatürü ve edebî kültürü Farsçaydı. Dinî ilimler (fıkıh, kelam, hadis, tefsir) Arapça, edebiyat ve siyasetnâme geleneği Farsçaydı. Bürokrasi de Farsça yürütülürdü. Halk dili  ve ordu dili Türkçeydi;T ürkçe ancak medresede değil, tekkelerde yaşardı.  Tekkeler eğitim yeri değil inanç merkezleriydi. Medreselerin amacı halkı eğitmek değil, İslâmî ilimlerde uzman ve devlet kadrolarında görev alacak ulema sınıfı yetiştirmekti. Tekke ve medreslerde Hristiyan unsur olmazdı. Tekke ve medreselerin Anadolunun Türkleşmesine katkısı yoktur.

 HOCALAR HORASAN VE NİŞABUR’DAN GETİRİLDİ

Anadolu’nun ilk fetih yıllarında yerli Müslüman ulema bulunmadığından, medreselerin hoca kadrosu Horasan, Nişabur, Belh, Buhara, Rey gibi merkezlerden getirilmiştir. Bu âlimlerin çoğu, Nizâmülmülk’ün Bağdat Nizamiye Medresesi çevresinde yetişmiş, Hanefî ve Şafiî mezheplerine mensup bilginlerdi. Devlet bu müderrislere maaş, ev ve vakıf geliri tahsis ederdi. Bu yapı, medreseyi bir kamu eğitim kurumu değil, devlet destekli dinî-idarî akademi hâline getirdi.

MÜFREDAT: İSLÂMÎ İLMİYE GELENEĞİ

Selçuklu medreselerinde okutulan temel dersler şunlardı: Fıkıh, usûl-i fıkıh, kelâm, tefsir, hadis, Arap dili, mantık, ve ileri dönemlerde  yani 13 asırdan sonra matematik, astronomi ve tıp okutultu.Tıp tabiki ki İbn-i Sina tıpbı, bitkilerden ilaç yapma. Ama İbn-i Sina Hipoktrat’ı biliyordu.Bu müfredat doğrudan Bağdat Nizamiye Medresesi modeline dayanır. Yani Selçuklular kendi özgün medrese sistemlerini kurmadılar; Horasan-Bağdat eğitim geleneğini Anadolu’ya taşıdılar. Bu gelenek hep şii  karşıtlığıydı.Bundan dolayı medrese tekke çatışması doğdu.

Ali Yıldız’ın “Selçuklular medreselerle yerli halkın gönlünü kazandı” Ali yıldız’ın cümleesi aynen şöyle; okullar ve medreseler açarak aydınlanma ve bilgi sahibi olmalarını sağladı yorumu, bu kurumların sosyolojik işlevini yanlış okumakdır.Ali yıldz beni; metni anlamakla suçlayarak çocukların kompozisyon yazılarını böyle okuduysan vay çocukların haline diyor. Ben metni tam anladım. İlk yorumumun arksındayım bu hükümler tarihi gerçek değil! Çünkü medreseler Hristiyan Rum ve Ermeni halkın çocuklarına açık değildi. Bu kurumlar misyoner değil, İslâm hukukçusu, kadı, müderris, kâtip yetiştiren elit okullardı. Halkın gönlünü kazanan kurumlar medreseler değildir. Meşrep tekke ve zâviye mensuplarının hristiyan insan kazanmaya katkısı olmuştur. Çünki tekke sahipleri esrar ve şarap kullanabilirlerdi.  İnsanların uyumu için ortak yaşam ögeleri şarttır. Bu şart tekkelerde biraz vardı.Tekkelrde hristiyanları müslüman yapmak amaçıyla kurulmamıştır. Andolu Erenleri hikayeside bu konuda  kendi beynimizde yarattığımız mitolojidir. Halil İnalcık da bu farkı şu sözlerle belirtir: “Medreseler fetih sonrası İslâm idaresinin yerleşmesi için kurulmuş kurumlardı.”  der

6. GERÇEKLİK: ÖNCE KILIÇ, SONRA KURUM

Speros Vryonis’in Ortaçağ Helenizminin Anadolu’da Çöküşü adlı çalışmasında belirttiği gibi, “Anadolu’daki İslâm kurumları, fetih değil, yerleşme sürecinin ürünüdür.” (s. 145) Bu tespit, “önce kılıç, sonra medrese” gerçeğini teyit eder. İlk makalemizde kılıç’ın güçünü anlattık. Güç kılıçtadır.Hüküm kesin. Selçuklular önce toprak üzerinde askerî hâkimiyet kurmuş, ardından idarî istikrar sağlanınca ilmî ve dinî kurumları inşa etmişlerdir. Yani medrese ve tekke ,kervansaray yol köprü, fetihlerin sonucu, değil sebebidir.

SONUÇ

Selçuklu medreseleri, Anadolu’da yerli halkın gönlünü kazanmak için değil, fethedilen topraklarda İslâmî düzeni kurmak ve kalıcı Türk-İslâm elitini yetiştirmek için kurulmuştur. Fetih ve iskân döneminde öncelik kılıca ve göçe, kurumsallaşma döneminde ise medreseye verilmiştir. Ali Yıldız’ın “gönül eğitimi” tezi, tarihî kronolojiye, müfredat yapısına ve medresenin işlevine aykırıdır. Anadolu’nun İslâmlaşması medreselerin değil, tekke ve dervişlerinin halk üzerindeki uzun verimli etkisinin sonucu olabilir buna itirazım yok. Medrese keesinlikle Türkleşmeye katkı koymadığı gibi Türk insan yapısını Araplaştırdı..

KAYNAKLAR
1. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu – Klasik Çağ (1300–1600), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003, s. 12–15.
2. Claude Cahen, çeviri. Kağan kahveçi.Osmanlılardan Önce Anadolu Alfa yayınları.sf. 123.
3. Speros Vryonis, Ortaçağ Helenizminin Anadolu’da Çöküşü ve 11–15. Yüzyıllarda İslamlaşma Süreci, 1971, s. 145.
4. Lev Gumilov, Hazar Çevresinde Bin Yıl, çev. A. Batur, İstanbul: Selenge Yayınları, 2005

 

 

 

Bu yazı toplam 298 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim