Antalya’nın kendi içinde çelişkiler yaşayan bir şehir olduğunu zaman zaman bu köşemde dile getiriyorum.
Diyebilirim ki her sektörde büyük potansiyeli olsa da bu gücünü reel anlamda yansıtamıyor.
Antalya denince hemen turizmi anlıyoruz.
Oysa; öylesine çeşitli ve alternatifli potansiyelleri var ki!
Çekim gücü yaratacak projeler hayata geçirilemediği için bu vizyonunu doğru orantılı yansıtamıyor.
Hem turizm için, hem tarım için, hem de besicilik için çok uygun koşullara sahip Dünyada kaç tane şehir var?
Yok denecek kadar az…
Siz bu özelliklere ticareti ve kısmen sanayiyi de ekleyebilirsiniz.
Antalya’nın ‘’iddialı’’ olduğu kulvarlar turizm ve tarım.
Diğer sektörleri tamamlayıcı bir faktör olarak söyleyebilirim.
Antalya; yıllarca tarım ve turizm kimliğiyle ülke ekonomisinin adeta lokomotifi oldu…
Tarım denince akla Antalya geldi; ülkemizin meyve ve sebze ambarı olarak anıldı…
Ama artık Antalya’da tarım kan kaybetmeye başladı…
Antalya’nın tarımdaki potansiyelinin düşmeye başlaması ülkemizin tarımsal potansiyelini de etkileme başladı.
Turizmde en önemli olgulardan birisi çekim alanlarının yeterli olup olmadığıdır.
Sadece güneş, tarih ve deniz denklemi turizmde nereye kadar etkili olabilir?
Ya da yeterli olabilir mi?
Turizmin bileşenlerinde ise çok farklı seçeneklere ve alternatiflere gereksinim var.
Doğal dokusu ile uyumlu çekim merkezleri bunların başında geliyor.
Akşam ticaretinin ve sosyal yaşam dokusunun turizmle uyumu da çok önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkıyor.
Diğer taraftan her yıl milyonlarca turistin dünyanın dört bir yanından koşup geldiği ve milyarlarca dolar kazandırdığı Antalya; aynı zamanda ülkemizin tanıtımına da çok ciddi katkılar koyuyor.
Altın yumurtlayan tavuk benzetmesinin yapıldığı Antalya; mega projelerle desteklenmesi gerek.
Antalya’ya kazandırılan her yeni yatırım çekim gücü demektir.
Antalya’nın temel sorunlarını çözmesi ve geleceğe dönük mega projelere yelken açması için işbirliği ve koordinasyonu çok önemsiyorum.
Bu noktadan hareketle yerel belediyelerin de çekim gücü oluşturacak projelere bir an önce start vermesi gerek.
Bir Kaleiçi’ni bile gerçek anlamda turizmde kullanamıyoruz!
Bu yazı toplam 449 defa okunmuştur.