24 Haziran yaklaştıkça; hem miting alanlarındaki tansiyon artarken, özellikle kararsız seçmenleri etkilemeye yönelik söylemlerin stratejisi değişmeye başladı.
Siyasi partiler öncelikle kendi seçmen kitlesini muhafaza etmenin hesaplarını yaparken, diğer taraftan da kararsız seçmenleri etkilemek için yeni söylemler geliştirme çabası içinde.
Cumhurbaşkanı adaylarının mitin proğramları bütün hızıyla devem ederken, zaman zaman olumsuz hava koşullarına rağmen miting meydanlarının dolduğuna tanıklık ediyoruz.
Türkiye; erken seçim kararının ardından 24 Haziran’da gireceği seçim atmosferine çoktan girdi.
Önümüzdeki seçimlere ekonominin seyri damgasını vuracak gibi görünüyor.
Merkez Bankası’nın 2-3 puanlık faiz arttırımı ve sonrasında piyasalara güven aşılamaya yönelik gayretleri ekonomideki kırılgan tabloyu kısa süreli durağana çevirse de, kurdaki dalgalanma belirsizliğini koruyor.
Türk Lirası’ndaki değer kaybı; kuşkusuz ki orta ve düşük gelirli aileleri tedirgin ediyor.
Asgari ücretli geçim derdi içinde.
Ay sonunu değil, ay ortasını bile getiremiyor artık!
2011 yılından beri Türk Lirası’nın Dolar ve Euro karşısındaki değer kaybının aşağı çekilememesi; sürekli değer kaybetmesi, satın alma gücünün tümden azalmasına neden olurken, miting alanlarında seçmen ekonominin düzelmesine yönelik atılacak somut adımlar ekseninde söylemlerin içeriğine bakıyor.
Enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesini beklerken, işsizliğin bir an önce azalmasını bekliyor.
Kalkınmanın, gelişmenin tüm sektörleri içinde barındıracak bir potansiyeli içermesi gerekiyor.
Betona yatırım değil, eğitime, bilime, sağlığa, sanayiye, tarıma yatırım gerekiyor.
Özellikle eğitimde ciddi reformlara gereksinim var.
Bilimde, sanayide, turizmde, tarımda sinerji yaratacak projelere ve anlayışa gereksinim var.
24 Haziran erken seçimine sıkıntılı gidiyoruz.
Vatandaş; siyasi parti liderlerinin karşılıklı suçlamalarını duymaktan ve görmekten artık yoruldu.
Kronikleşmiş sorunların ve sıkıntıların bir an önce çözülmesini bekliyor.
Bu yazı toplam 2246 defa okunmuştur.