Bugün 17 Eylül 2025 Çarşamba
  • Antalya25 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    4854.712
    %-0.81
  • Dolar
    41.2732
    %0.04
  • Euro
    48.851
    %-0.31

EŞREF URAL / JOURNAL-KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
EŞREF URAL / JOURNAL-KONUK YAZAR

DEĞİŞEN DEVLET ve CHP

17 Eylül 2025 Çarşamba 21:25

Lisanımızda iki kavram vardır ki, söylem olarak pozitif çağrışım yapmakla birlikte, içerik olarak son derece kaypak ve esnektir. Bunlardan birisi “çağdaşlık”, diğeri de “değişim” kavramlarıdır. Ne demek çağdaş? Aynı zaman diliminde yaşayan ve o zaman diliminin emrettiği “şeyleri” benimseyen insan topluluklarına yahut bireylere, “çağdaş toplumlar” ya da “çağdaş birey” diyoruz. Ve fakat bu tanıma göre büyük filozofların, büyün fikir adamlarının pek çoğu “çağ dışı” ve dolayısıyla “gerici” oluyorlar, çünkü bu büyük adamların neredeyse hepsi yaşadıkları çağdan, yaşadıkları çağın realitesinden hazzetmiyorlar, nefret ediyorlar ve hatta tiksiniyorlar. Örneğin Balzac ve Sthendal. Cumhuriyetçi değil kralcı idiler ve bu tanıma göre kesinlikle gericidirler!. Örneğin Dostoyevski, yaşadığı çağdan nefret ediyordu ve hiç kuşkusuz gericidir!

“Değişim” kavramı da sıkıntılıdır. Zannedilir ki dönüşerek ortaya çıkan her “yeni şey” bir gelişim emaresidir ve insanlık için ileri bir aşamadır. Nitekim diyalektik yasalarına göre insanlık tarihi, sürekli değişerek gelişim göstermiş bir yolculuktur ve her değişim ileri bir aşamaya işaret eder. Peki ama, eğer böyle ise, yaşadığımız bu çağa niçin “yeni orta çağ”, ya da “neo feodalizm” gibi isimler takılıyor, benzetmeler yapılıyor? Mesela içinde yaşadığımız 21. yüzyıl, 19. yüzyıla göre daha mı “ileri” bir aşamadır? Örneğin 1800’lerin dünyasında, bu gün Gazze’de yaşanan soykırıma izin verilir miydi?

Her neyse, geçelim bunları ve asıl konumuza gelelim.  

Daha önceki yazılarımda da defaatle dile getirdim; 1923 yılında kurulan Cumhuriyet, 1970’lerden başlayarak ve çeşitli merhalelerden geçerek, bu gün itibariyle rahatlıkla söyleyebilirim ki, artık başka bir rejimdir! Kavramın bizzat kendisini kullanarak tekrarlayalım; 1923’te devletin yeni sistemi olarak ilan edilen cumhuriyet rejimi değişmiş, dönüşmüş ve bizzat devlet kararıyla ve milletin de çoğunluğunun rızası ile başka bir aşamaya geçmiştir, nokta. Ve görünen odur ki, bütün siyasi ve bürokratik kurumlar “yeni devletin” ideolojik yol haritasına göre ya değişip dönüşerek yeni rejime adapte olacaklar, ya oyunun dışına atılacaklar, ya da parçalanıp küçülecekler ve süreç içerisinde yok olup gideceklerdir.

Yukarıda yazdıklarımın son derece acımasız, can sıkıcı ve rahatsız edici olduğunun farkındayım. Çünkü toplumun muhalif kesimleri zannediyorlar ki bu yaşanan siyasi tablo sadece Erdoğan dönemi ile sınırlı bir geçici sarsıntıdır. Sanıyorlar ki ilk seçimde Erdoğan, yani Cumhur İttifakı, seçim sandığına gömülecek ve Türkiye kaldığı yerden yoluna devam edecek. Evet, elbette Erdoğan devri de sona erecek, Cumhur İttifakı da tarihe karışacak, bu kesin. Ama yeni rejim, yeni devlet, yukarıda özetlediğim sistem üzere yoluna devam edecek. Önümüzdeki çok uzun yıllar boyunca devletin toplum tarafından şekillendirildiği ve yönetildiği değil; bürokratik mekanizmanın devleti, toplumu ve ülkeyi çekip çevirdiği bir rejimde yaşayacağız.

Peki 1923 Cumhuriyeti’ni kurmuş olmakla övünen CHP bu yeni rejimde ne yapacak, nasıl bir tavır alacak, nasıl bir tutum takınacaktır? Bu sorular, CHP’nin bizzat kendisi başta olmak üzere, hemen herkesin merak ettiği bir konudur esasen. Aslında CHP’nin son zamanlarda yaşadığı kaotik süreç, rejimin yeni bir aşamaya geçmiş olmasından kaynaklanıyor. Yani devlet yeni bir rejim üzere yapılanmaya karar vermiş, ama devleti kuran parti bu süreçte nerede duracağına, nasıl bir tutum alacağına karar veremiyor. Bazen yeni sürece adapte olmaya çalışıyor ama yapamıyor,  bazen itiraz etmeye çalışıyor ama bunu da beceremiyor. Bu bağlamda CHP hakikaten çok zor durumda. Hangi yöne gitmek istese devamını getiremiyor. Ne eski devlet-cumhuriyet sisteminde ısrar edebiliyor, ne yeni devlet-cumhuriyet sistemine adapte olabiliyor. Ve bundan ötürü de, bir yerden bir yere savrulup duruyor. Mevcut iktidarın ekonomi politikalarında yaptığı büyük hatalar CHP’nin yelkenlerini şişiriyor evet, ama devletin yeni stratejisi karşısında parti yine de yön bulmakta zorlanıyor.

Eski rejimin mimarı olarak CHP tarihî bir kavşakta duruyor, önünde iki yol var; ya 1923 Cumhuriyetinin ilkelerine sıkı sıkıya sarılmak ve kurulan yeni rejimin sakıncalarını topluma etkili bir dille anlatmak, ya da yeni rejime adapte olarak tarihin akışı yönünde gemisini yüzdürmek.

CHP  zaman kaybetmeden kararını netleştirmek zorunda. Çünkü gerçekten hiç vakit kalmadı, süre bitti, yol tükendi.

Bu yazı toplam 169 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim