Turizm ve oteller iç içe geçmiş iki kavram…
Bu kavramda asıl üzerinde durulması gereken olgu turist sayısı değil, turizm getirisi ve turizmin tüm yıla yayılabilmesi…
Kış mevsimindeyiz ve bolluğundan övündüğümüz otellerin neredeyse tamamı kapalı… Geride bıraktığımız yılbaşında otellerin yüzü gülse de, 2020 yılı için iyimserlik rakamları ne ölçüde olacak?
Bence Türk turizminin asıl sorunu Sonbahar ve Kış aylarının canlı geçmemesiyle ilgili.
Diyebilirim ki; bunun için yıllardır havanda su dövülüyor.
Eksik ve yanlış bir turizm politikası olduğu gerçeğinden kaçamayız.
Bu gerçek; global ölçekli her krizde kendini net biçimde hissettiriyor.
Şurası bir gerçek ki; turizmde her zaman B, C ve D planı olması gerekiyor
Örneğin; dış turizm canlandırılmaya çalışılırken, iç turizmde neden hedef büyütülmüyor?
Ve en önemlisi turizm için en kötü dönem olan Kış mevsiminde; bir sinerji yaratabilmek için neden bir türlü adım atılmıyor?
Durum böyle iken, turizmdeki kırılganlığı sadece birkaç ülkeden gelecek turiste bağlamak; kolaycılıktan başka bir şey değil.
Türk turizminin bana göre en önemli sorunu iç turizm canlılığının olmaması…
Sık sık dile getirdiğim gibi, bu kentte yaşayan bir ailenin 4 veya 5 yıldızlı bir otelde 1 hafta tatil yapabilmesinin formülü bulunamadı daha…
Bırakın 1 haftayı, 1 ya da 2 gün bile turistik tesislerden yararlanamayan yüzbinlerce insan var.
Fiyatlar öylesine yüksek ki…
Ama aynı fiyatlar yabancı turistler için düşük!
Oysa; kış mevsiminde bazı oteller kapılarını orta gelirli aileler için uygun fiyatla açabilseler…
İç turizm bir canlandırılabilse…
Bu canlılığın sağlanabilmesi için elbette ülkemizdeki yaşam standartlarının arttırılması da gerekiyor…
Bugünkü koşullarda durumu çok iyi olan insanlar iç turizme katkı koyuyor.
Oysaki bu konuda otellerin sorumluluk almasının yanında Hükümetin de iç turizmi canlandırıcı ek tedbirleri hayata geçirmesi kaçınılmaz.
Kısacası; varlık içinde yokluk yaşıyoruz…
Bu yazı toplam 596 defa okunmuştur.