Bugün 12 Eylül 2025 Cuma
  • Antalya23 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    4828.888
    %0.12
  • Dolar
    41.321
    %-0.05
  • Euro
    48.4337
    %-0.06

MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

BOZKIRDAN AKDENİZ’E UYGARLIK AKIŞI

11 Eylül 2025 Perşembe 22:31

Varna rıhtımında akşamın tuzu yüzümüze çarparken, Nazım’ın “karşı kıyı”ya bakan o iç sesi ister istemez duyuluyor. Karşı kıyı memleket sesimi duyur musun Memet !Ufuk çizgisinin ardında yalnızca memleket değil, aklın ve üslubun da karşılıklı gidip geldiği bir deniz var. Bugün Köstence antik  adı Tomris ile Varna’nın antik  adı Odessos rüzgârında gezinen yolcu için bu kıyılar, yalnız hububat ve tuz taşıyan birer iskele değil; fikir ve sanatın da sahil sahil aktığı bir ağın düğümleridir.

 Ege dünyasının (İyon) dünyasının “soru sorma” biçimi, Miletli düşünürlerin logos merkezli tavrı, tam bu ağ üzerinde dolaşıyordu. Tarihî Tomris , Odessa zinciri, Ege’den Karadeniz’e uzanan düşünce koridorlarıydı; bir yanda koloniler, öbür yanda içerlere sarkan pazar ve yol ağları. Yunan alfabesinin  Turanî Fenike yazısından türetilip Atina’da MÖ 403’te İyon alfabesinin resmen benimsenmesi, bu aktarımın yalnız kültürel değil kurumsal bir tercih olduğunu da gösteriyor [1][3]. Görülüğü gibi kültür aktarımı Yunan’dan dünyaya değil Avrasya koridorundan dünyaya yayılmıştır.

“Bozkır ayağı”nın payı ise metal ve dokumada okunur. Tuva’daki Arzhan-2 kurganında (MÖ 7.–6. yy) yan yana yatan hükümdar çiftinin üstündeki binlerce altın levha ve hayvan üslubu, bir sarraf-teknoloji seviyesine işaret eder; Pazırık halısı (MÖ 4.–3. yy) bu dili düğüm düğüm tekstile çevirir; Issık/‘Altın Elbiseli Adam’ ise Saka çağında metal–dokuma–mit bağını “giyilebilir kimlik”e dönüştürür. Bu nesneler, sahil şehirleriyle kurulan temasın arkasında nasıl bir zengin üretim havzası bulunduğunu hatırlatır [5]. Bu havza Türkistandır.

Düşüncede bu akışa MÖ 6. yüzyılın İskit bilgesi Anakarsis eşlik eder. Antik kaynaklar onun Çanakkale Boğazından geçip Edremid’e  uğradığını, Atina’da Solon’la dost olduğunu, sözlerinin Aristoteles’te yankılandığını kaydeder. Anakarsis’i  Aristo’nun yaptığı şu alıntıyla tanırız. Akıl, eğlenmek, sadece  daha ciddi meselelerle meşgul olabilmek içindir. ( 8)

 Anakarsis’in hikâyesi, “karşı kıyı”dan gelen bir bilginin Atina’da ciddiye alınabildiğini gösterir; bugünün Varna–Köstence rotası da aslında onun seyrettiği deniz otoyolunun modern izdüşümüdür .[4][6][2]. Ergenekon da demiri eriten akılın düşünceye  felsefeye evrilmiş şekli,  Bozkır kültürü denilerek küçümsenen parıltısı Anakarsis’tir.

Bütün bu katmanları bir arada düşününce, “Yunan medeniyeti kendi kendine, boşlukta doğdu” cümlesi bir masal gibi kalıyor. Prof. Dr. Ahmet Arslan,  İlkçağ Felsefe Tarihi adlı eserinde; Thales’in anne tarafından Karyalı, baba tarafından Fenikeli olduğunu kaydettikten sonra, onu tereddütsüz biçimde “Yunan filozofu” kategorisine yerleştirmektedir. Oysa bu noktada ciddi bir çelişki ortaya çıkmaktadır: Anne ve baba tarafından Yunan olmayan bir düşünür, nasıl oluyor da Yunan felsefesi adına başlangıç sayılabiliyor? Üstelik Ege dünyasında felsefeyi etkileyen Bozkır’ın bilgesi Anakarsis gibi bir örnek ortadayken, Yunan olmayan Thales’in Yunan felsefesine mal edilmesi dikkat çekicidir. Kanaatimizce felsefenin temeli “millet”tir; düşünceyi doğuran, içinde filizlendiği toplumsal ve kültürel zemindir. Yunan felsefesi ise kendi mitosunu “idea” kavramı etrafında kurmuş, gerçekliği masallaştırarak metafizik bir alana kaydırmıştır. Dolayısıyla, Thales’in kökenini görmezden gelerek onu Yunanlaştırmak, felsefe tarihini ideolojik bir düzlemde yeniden inşa etme çabasından öteye gitmez diye diye düşünüyorum. Kendi tarih bilincini Yunanlaştıran yapılara tahammül edemiyorum. Tüm doğu Avrupa ve  Varna–Köstence hattında gördüğüm Turanî bir tınıydı ve bu gerçeği fısıldıyordu.

Alfabenin Fenike’den devralınıp Atina’da MÖ 403’te İyon düzeniyle kurumsallaşması, ki iyonlar Yunan değildir. Milet kolonilerinin Karadeniz kıyılarında kurduğu iletim hatları, bozkırın metal-dokuma teknolojilerinin sahil şehirleriyle temas ederek üslup ve ikonografiyi dönüştürmesi ve Anakarsis gibi taşıyıcı figürlerin Atina’da iz bırakması, hepsi birlikte, kökenin tek merkezli değil çok-merkezli, ağ-toplumlu bir karşılaşmalar bütünü olduğunu gösteriyor.

Martin Bernal’ın  Kara Athena kitabında hatırlattığı üzere, kökeni tek bir merkeze kapatmak yerine Afrasya ve Karadeniz çevresinin çok merkezli etkileşimleri içinde okumak daha gerçekçi görünüyor. Alfabenin serüveni, Milet kolonilerinin iletim gücü, bozkırın metal, dokuma teknolojileri ve Anakarsis gibi taşıyıcı figürler aynı tabloyu tamamlıyor [1]. Varna rıhtımında Nazım’ın “karşı kıyı”sına bakarken aslında gördüğümüz, bu gidiş–gelişin ta kendisi: fikirler, üsluplar, kelimeler… Hepsi karşı kıyının aynasında birbirine karışıyor. Bütünleşiyor vuslat oluyor.

Kaynaklar

[1] Martin Bernal, Kara Athena, Cilt III: “Diller ve Filoloji (Türkçesi: Özcan Buze), Kaynak Yay.sf.49,429i İstanbul. 2004.

[2] : Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi: Pasifik’ten Akdeniz’e 2000 Yıl (Türkç. Lâle Arslan-Özcan), Kabalcı, İstanbul .2008, SF 117–131; 157.214.

[5] Roux, a.g.e., SF 117–131

[6] Herodotos, Tarih, IV.76–77

[7] Mehmet Bayrakdar, Yunanistan’da Saka Türkü Üç Filozof, Akçağ Yay., Ankara 2013. SF 144–155

 ( 8)   Jean- Paul Roux. İran ve İranlılar . Doğu – Batı Yayını.sf.72.İstanbul 2024


 

 

 

Bu yazı toplam 155 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim