- IMKB
% - Altın
4305.461
%0.21 - Dolar
40.6625
%-0.05 - Euro
46.4593
%-0.25
- GÜNCEL
- SPOR
- SAĞLIK
- POLİTİKA
- EKONOMİ
- YAZARLAR
- EĞİTİM
- KÜLTÜR SANAT
- DÜNYA
- GENEL
- YEREL
- ASAYİŞ
- ÇEVRE VE İKLİM
- BİLİM VE TEKNOLOJİ
- 23:38 - Jandarma istihbaratının başındaki komutan Antalya'ya atandı.
- 23:26 - Böcek'in gelini tutuklandı
- 23:01 - Aspendos kazılarında imparator başı heykeli bulundu.
- 22:25 - Başkan Bıdı: "Sektörün ikiye bölünmesi bizleri de üzdü"
- 22:19 - MİT görevlisi kılığına girip 10 milyonluk dolandırıcılık yapacaktı
- 22:05 - Evinde boğazı kesilmiş halde ölü bulundu
- 15:06 - Anne adaylarına yaz tatili için 10 önemli öneri
- 14:19 - SushiCo, Chef’s Table Konseptiyle Antalya’da
- 14:08 - Muhittin Böcek’in gözaltına alınan gelini adliyeye sevk edildi
- 12:27 - Köylüler tankerlerle meyve bahçelerine su taşıyor
- 11:54 - "3 itfaiye 2 saat uğraşmasına rağmen söndüremedi"
- 22:26 - 90 bin TL kül olan aile Merkez Bankası'na başvurdu
- 21:56 - Osmaniye’ye şehit ateşi düştü, baba ocağına Türk bayrağı asıldı
- 21:29 - Büyükşehir’den otobüs ve taksilere sıkı denetim
- 20:56 - Alanya Belediyesi şirket personeli greve ‘hayır' dedi
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar





EVDEKİ HESAP
Ülkemiz aslında 2015 yılından bu yana “olağanüstü şartlar” üzerinde geziniyor. O yılın Haziran ayında yapılan seçimleri Ak Parti kazanamamıştı ve koalisyon hükümeti kurulması gerekiyordu. Ancak bu olamadı ve seçimin yenilenmesi kararı alındı. Gizemi hâlâ çözülemeyen bir dizi kanlı terör olayının gölgesinde yapılan yenileme seçimini Ak Parti tekrar kazandı ve hükümeti kurmayı başardı.
2016 yılı apayrı bir kargaşaydı. Gülen Cemaati’nin kalkıştığı 15 Temmuz darbe girişimi, yepyeni bir dönemin kapılarını açtı. Ve bu darbe teşebbüsünden birkaç ay sonra, o güne kadar Ak Parti’ye en sert muhalefeti yapmış olan MHP lideri D. Bahçeli, “getir anayasa teklifini, başkanlık sistemine geçelim” diyerek Türkiye tarihinde yeni bir dönemin kapısını açtı. Sonrası zaten biliniyor, tekrara gerek yok.
Daha önceleri de çok yazdım, söyledim, Türkiye’nin 1990’lı yılları hakikaten berbat zamanlardı. Berbat, rezil, kanlı zamanlar… Televizyonu açardık ve haber bültenleri şöyle başlardı; “….. kırsalında çıkan çatışmada üç askerimiz şehit olurken, 16 terörist de silahlarıyla birlikte ele geçirildi!”. Ve ekranda ölmüş PKK’lilerin ceset görüntüleri. İkinci haber de şöyle olurdu; “yurdun çeşitli yerlerinde meydana gelen trafik kazalarında 28 yurttaşımız yaşamını yitirdi!”. Ve yine ekranda parçalanmış cesetler, yamulmuş arabalar, uçuruma yuvarlanmış otobüsler… Tam bir kargaşa yaşanıyordu toplumda ve devlette. Cinayetler, suikastler, yargısız infazlar, katliamlar, köy boşaltmalar… 28 Şubat bu günlerde yaşanan ayrı bir saçmalıktı, toplumu tanımayan öngörü yoksunu askerlerin kaba kuvvet gösterisinden başka bir şey değildi. Ve bütün bunların üstüne, eli kanlı mafya şeflerinin “muteber adamlar” muamelesi gördüğüne tanık oluyorduk. Ve elbette büyük ekonomik krizler yaşanıyor, işletmeler batıyor, iş adamları intihar ediyordu. Özetle, kimse kimseyi dinlemeye ve anlamaya gerek duymuyor, gücü yeten gücü yetenin sesini boğmaya çalışıyordu.
Ve Türkiye 2000’li yıllara böylesine bitkin ve moralsiz girdi. Devlet yorgundu, millet yorgundu ve siyaset çaresizdi. İstanbul eski belediye başkanı Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti, işte böyle bir iklime doğdu. Muhafazakârdılar evet, ama “milli görüş gömleğini çıkardık” diyorlardı, “ yalan, yolsuzluk ve yoksulluk” ile mücadele edeceklerini ilan ediyorlardı, modern/demokrat bir dil kullanıyorlardı, Avrupa Birliği’ne sıcak sözler söylüyorlardı, toplumun farklı kesimlerine hitap eden bir üslup üzere konuşuyorlardı. Açıkçası yorgun Türkiye sığınabileceği yeni bir liman arıyordu ve bu yeni kadro, her haliyle Türkiye’nin bu beklentisine cevaz verecek gibi görünüyordu. Dindarlar, muhafazakârlar, Kürtler, köylüler, varoşlarda yaşayan yoksullar… Yani toplumun geniş kesimleri büyük bir umut ve iyimserlik besliyorlardı yeni dönemde.
Ve 2002’de böyle olumsuz bir ortama umut olarak sahneye çıkan Ak Parti ve lideri Erdoğan, geçen 23 yıl içinde toplumun hiçbir kronik meselesine çare olamadığı gibi, kaygılı bir gençlik, servetinin hesabını bilmeyen bir azınlık ve ömrü boyunca çalışsa bile iki göz ev alamayacak kalabalıklar yarattı. Hukuk, adalet, demokrasi, parlamento, kuvvetler ayrılığı, kamu denetimi gibi kavramların çok büyük itibar kaybettiği bir dönem yaşadı/yaşıyor Türkiye. 2002’de büyük vaatler, umutlar ve beklentiler üzerine iktidar olan bu parti, artık gücünü ve motivasyonunu kaybetmiş, toplumsal desteği zayıflamış, neredeyse hiçbir vaadini yerine getirememiş olarak siyaset sahnesinden çekileceği seçim gününü bekliyor.
Bütün bunların üstüne, İstanbul Belediye Başkanı E. İmamoğlu meselesinde de görüldüğü gibi, güçlü rakiplerin siyaset dışı manevralarla oyun dışına atılmak istendiği bir sürece tanık oluyoruz. İktidar sözcüleri ne kadar “suç var, örgüt var, yolsuzluk var” diye konuşup dursalar da, toplumun genelini ikna edemiyorlar, yani “piyasa” diliyle söylemek gerekirse, “kamuoyu bu iddiaları satın almıyor”. Toplumun geniş kesimleri İmamoğlu olayını Erdoğan’ın en güçlü rakibini bertaraf etme çabası olarak yorumluyor. Ve öyle görünüyor ki iktidar kendi eliyle çok güçlü bir lider yarattı. Siyaset mühendisliği bu kez iktidarın aleyhine çalışıyor. Sanırım evdeki hesap çarşıya uymayacak.
YANIK BENİZLİ KADINLARRaziye Gök Aktaş
T CETVELLE ÇİZİLEN EĞRİGazanfer ERYÜKSEL
SCHOPENHAUR’UN FELSEFESİMuharrem Yellice
78 KUŞAĞI BİR ROBİN HOOD KUŞAĞI MIYDI?YALÇIN DUMAN
ANTALYASPOR İLK 10'DA OLABİLİRKahraman Köktürk
BİR ÖMÜR, BİR KARDEŞ, BİR KİTAPEşref Ural
TERÖR BİTER Mİ?Gürsel Kaya
Bitmeyen sorun…Ömer Yetgin
Güvensizlik Çağında EkonomiMustafa Yıldıran
Kaldırım işgalleri meselesiMustafa Yetgin
Bayram tatilleri; kamu ve özel sektör çalışanı arasındaki derin farklarİSA KAVLAK
CUMHURİYET NEDEN İSTENMEZNuri Sezen
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim