Çoğu zaman sebep büyük değildir.Bir cümle eksik kalmıştır, bir ton yanlış anlaşılmıştır, bir beklenti karşılıksız kalmıştır.Ama sorun genelde yaşanan olay değil, üzerine konuşulmamasıdır.
Eşler küser; çünkü aynı dili konuştuklarını sanırlar ama aynı duyguyu paylaşmazlar.
Anne baba ile çocuk arasında küslük olur; çünkü biri “korumaya çalışıyorum” der, diğeri “bana güvenilmiyor” hisseder.
Arkadaşlar uzaklaşır;çünkü kırgınlık dile gelmez, varsayımlar gerçeğin yerini alır.
Küslük, çoğu zaman çözüm değil, ertelemedir.Sorunu susturur ama yok etmez.Aksine büyütür, sertleştirir, araya mesafe koyar.
İnsan konuşmadıkça, kendi içinde senaryolar yazar; ve o senaryolar zamanla gerçeğin önüne geçer.
Oysa çözüm çoğu zaman sanıldığından daha basittir:Suçlamak yerine anlatmak,haklı çıkmaya çalışmak yerine anlaşılmayı istemek,“Sen hep böylesin” demek yerine“Ben bu durumda kırıldım” diyebilmek.
Yanlış anlaşılmalar olur, olacaktır.Ama niyet sorulmadan hüküm verildiğinde, laf sokmalar açık bir konuşmanın yerini aldığında, dedikodu yüz yüze konuşmaktan kolay geldiğinde ,küslük kaçınılmaz olur.
Bu kısa hayatta kazanılması gereken şey tartışmalar değil, ilişkilerdir.
Bazen bir adım geri atmak, bazen ilk mesajı atmak, bazen de “gel konuşalım” demek, bir küslüğü değil, bir bağı kurtarır.Sorunlar konuşularak çözülür. Küslükle değil.
Bu yazı toplam 217 defa okunmuştur.