- IMKB
% - Altın
4318.303
%0.85 - Dolar
40.1734
%0.18 - Euro
47.026
%-0.03
- 00:36 - "Çocuğunuzu puana değil, potansiyele göre yönlendirin"
- 00:15 - Özel:"Yargılamalar TRT'den yayınlansın"
- 23:24 - Antalya'da sıcaklar bunalttı
- 20:55 - Meclisten Böcek'e destek mesajı
- 18:49 - Kara'ya destek mitingi
- 18:38 - Daha yeşil bir eğitim
- 15:05 - Chp'nin Adayı Özdemir
- 12:57 - İklim Kanunu Resmi Gazete'de yayımlandı
- 11:10 - Denizi çöp kutusu gibi kullanıyoruz
- 00:32 - Kanalda can pazarı
- 00:21 - Polisle çatışan cinayet zanlısı öldürüldü
- 00:06 - Başkan Böcek'e destek mitingi
- 23:47 - Kaya: ‘’Milletin vicdanında boğulacaksınız!’’
- 23:35 - ASKON'dan liderlik vurgusu
- 23:15 - Corendon Airlines'tan 20. Yılında Büyük Başarı
Muharrem Yellice





KENDİ DİYALEKTİĞİ İÇİNDE İSLÂM’A BAKIŞ
Selçuklu, Timur, Babür, imparatorluklarının sonuncusu olan, Müslüman Türk imparatorlukların atisi olan Osmanlı İmparatorluğu 1918 yılında yıkıldı. İstanbul işgal edilip Padişah’ı esir alındı. İmparatorluğu’n toprakları muzaffer İngiliz ve Fransızlar tarafından paylaşıldı. Bereketli Hilâlde ‘deki Arapça konuşan Osmanlı vilâyetleri, Irak ve Filistin İngilizlere, Suriye Fransızlara verildi. Fransızlar, Suriye’den bir Devlet daha çıkardı bu devlete Ürdün dediler. Ürdün’de ikiye bölündü bu yarımın diğer parçası Filistin adını aldı. Bu topraklar şimdi cehennem gibi yeniden Peygamber bekliyor. Osmanlı’dan ayrılan Arap Müslüman topraklarında, sömürgeleşen bu devletler oluşurken, Anadolu’da Müslümanlık adına değil, Türklük adına yeni bir devletin kurulması adımları Mustafa Kemal tarafından atıldı. Bu adımlar Laik, milliyetçi, modern yolları benimseyen, Emperyalizme karşı adımlardı ve başarılı oldu. Atatürk, 1922 de modernizmin önündeki engeli saltanatı kaldırdı. 1923’te Cumhuriyeti kurdu, 1924’ te Halifeliği kaldırdı. Hiç bir Müslüman ülkenin yapamadığı devrimleri hızlı bir şekilde başardı.
Halifelik, 632 Peygamberin ölümüne kadar uzanan Hükümdarlık sülalesinin sonucu olarak algılanır. 1517’de Halifelik makamı Osmanlı Türklerine geçti. Halifelik siyasi bir güç olarak, Osmanlıya bir şey sağlamamıştır.[1] Müslümanlarca Halifelik, Tanrı’nın yer yüzündeki gölgesi olarak algılanmıştır. İslâm’da yer yüzü insanlığı, Tanrı’nın emirlerini Müslüman öğretilerine göre algılayıp, iman edenler vede iman etmeyenler olarak iki zıt şekilde algılanır. Halife iman eden ümmetin Tanrı adına temsilcisidir. Emirü’l müminin’dir. Yani başkomutandır.
Müslüman toplumlarda, insan örgütlenmesinin temel kuralı ümmet olmaktır. Ümmet, aynı inançta beraber hareket edebilme idealidir. Sosyolojik gerçekliğe göre, insan örgütlenmesinin temel birimi millet olabilme aşamasıdır . Devlet, Mille olarak örgütlenmiş yapıdır. Müslüman toplumlar , 1918’den sonra Devletlere bölünmüş dini yapılar haline gelmişlerdir. Bu yapılar emperyal efendiler, İngilizler ve Fransızlar tarafından oluşturulmuştur. Araplar etnik kimlikle değil, dini algı ile hareket etmişler fakat kabile algısından kurtulamamış, Arap kimliğinde birleşememişlerdir. Peygamber ve Halife Ömer zamanında milli gayretler olsa da kabile ve yerel algılar baskın gelmiştir. Dört Halife devrinde Ali , Osman kavgasında Emevî sülalesi baskın çıkmış, Kurulan Emevî Devleti 751 yılına kadar yaşamış, bir kolu da 1492 yılına kadar Liberya’da devam etmiştir. Halife Osman zamanında Emevî Arap orduları Türkistan’ı kana bulamış, Semerkant ve Buhara kan gölü haline gelmiş, Semerkant ve Buhara’yı sulayan Zer Avşan nehrinin Türk kanı ile debisi yükselmiştir.
Halife Osman Orduları Kafkasları aşarak Yahudi Hazar Türklerinin önemli bir şehri olan Belencer denilen yerde 652 de Hazar Türklerine saldırmışlar, bu saldırıda Halife Osman, büyük kayıplar vermiş, genel kurmay başkanı öldürülmüştür. Büyük bir Türk tekmesi yiyen Halife orduları geri çekilerek ordularını Malazgirt’e mevzilenmişlerdir.
Bütün bu saldırılardaki Amaç, Arap kimliğinin hakim kılınması değil, Ümeyye oğullarının hakimiyeti ve yağmadır. Arap kimliğinin ikamesi için Halife Ömer Mücadele etmiş ve şöyle demiştir.” Soyunuzu öğrenin, ve kendilerine kim oldukları sorulduğunda, “ Ben falanca yerdenim, diyen köylüler gibi olmayın.”[2]
Araplar ve Müslüman ettikleri milletleri İlk yüz yıllarında tek hükümdar ve tek toplum halinde yönettiler .İran asıllı Müslüman Samanoğulları, ve Türk asıllı, Karahanlılar, Gazneliler Selçuklular Arap Halifeye bağlı olarak yeni kimlikleri ile ortaya çıktıkları halde bile, İslami Devlet idealini benimsiyorlardı. Bu devrelerde oluşan kültüre Arap kültürü deniliyor ,yazılan tüm eserler Arapça dili ile yazılıyordu. Halbuki Arap kültürü bünyesindeki Türk ve Fars kültüründen söz edilmiyor, Türk ve Fars kimlikleri Arap kültürünü kendi kültürleri zannediyorlardı. Modern zamanlara kadar Türk ve Fars kültüründen bir veri mevcut değildi. Avrupa’da yayınlanan haritalarda Türklerin yaşadıkları bölge, Türkiye olarak adlandırılsa da, bu coğrafya’ ya Türkçe , Cumhuriyete kadar hakim değildi. Araplar ve Türkler 8 .asırdan itibaren Arapça yazılı önemli eserler ürettiler. Bu eserlerde Dil Arapça idi ve insanlara bakış acısı Müslüman olmayan ülkeler kafir ülkelerdi. Kendilerini Türk , Arap ve Fars kimliği ile tanıtmayıp, Müslüman algısı etrafında birleştiler. 12 asra kadar bölgenin hakimi olan Araplar bu yüzyılda Haçlılar tarafından kısa bir süreliğine tehdit edildi. 18. asırdan sonra haçlılar değişik bir şekilde gemileri ve silahlarıyla bölgede göründüler. Vehabi algısının ve Arap dünyasının Osmanlıyı işgalci güç olarak algılaması ile Osmanlı Devleti yıkıldı, Arap dünyası Batı emperyalizminin etkisi altına girdi. Müslüman ülke Osmanlı bakiyesi Türkler Atatürk’ün önderliğinde milli bir devlet kurmayı başardılar.
Batı ve Amerikan emperyalizmine İslâmî tepki, kökten dinci örgütlerin çıkmasına sebep oldu. Kökten dinci hareket batı dünyasını kâfirler dünyası olarak algıladı. Bu algı emperyal sol algı ile beraber kemikleşiyor. Ve ikisini de aynı emperyal güçlerin yönetmesi muhtemel.
İslâm, bin beş yüzyıllık 1.5 milyon insanının dini ve kültürel farklılığını ifâde eder. Mekan bağlamında İslam âlemi, Fas’tan Endonezya ya, Kazakistan ve Urumci’den Senegal ve Hindistan’a uzanan bir kültürel mozaiği ifâde eder. Antik uygarlığın, Roma ve Anadolu uygarlıklarının Hristiyan bağnazlığı ile karanlığa gömüldüğü orta çağda, İslam yeni yaratıcı değerleri ile ortaya çıkıyordu. Bir inanç sisteminin kurumlaşması olan İslam dini, Uzakdoğu dinleri olan Hinduizm, Budizm Taoizm gibi inançlara kıyasla, Yahudilik ve Hristiyanlık geleneklerine daha uygundu. Dinsel metinlerindeki kutsi değerler ortaktı. Ortak kutsal mekanları Kudüs’tü. Bu üç dinin inananları kendi dinlerinin üstün olduğu savı ile hep birbirleriyle sürtüşme ve savaş halinde olmuşlardır.
İslâm siyasî ve dinî olmak üzere iki boyutta gelişme göstermiştir. Siyasi yönden çok kısa zamanda kabile yapısından İmparatorluk yapısına dönüşen bir oluşum geçirmiştir. Peygamber ve inananları tarafından örgütlenmiş bir dini topluk oluştu. Halifenin Tanrı adına kulları yönettiği emperyal bir dini olguyu hükümran oldukları coğrafyada geçerli kıldılar. Burada Peygamber iki yol izledi. Mekke’de bulunduğu 570- 622 yıllarında Pagan oligarşiye karşı örgütlü direndi. Medine’de 622-632 yıllarına devletin reisi olarak yönetti. Peygamberin mücadelesi direniş ve yönetim olarak iki safhada incelenebilir. Yönetim safhasında hukuk gerekli idi. Bu amaçla yeni kurumlar oluştu. Kadılık kurumu ihdas edildi. Bunlar Tanrı adına karar veren kişilerdi. Tatbiki kadılık kurumu ile bir toplumu Tanrı korkusu ile tümden yönetmek mümkün değildi. Bizans’la temas ve Tebük savaşından sonra Bizans , Halife Ömer zamanında Pers bürokrasi yapısı yeni Arap toplum yapısına adapte edildi. Pers toplum örgütlenmesi Saka soylu Med İmparatorluğunun bakiyesidir.
Bu pagan örgütlenme İslâmi toplum örgütlenmesinde teokratik bir anlam kazanmış, Tanrı en yüce hükümdar olarak algılanmış ve bu algı kadı , Şeyh-ül İslam vs. örgütlenmesi ile hayata geçirilmiştir. İslam toplumu, bu örgütlenme sonucunda kendisini kafirler tarafından baskı altına alınmış sömürülmüş bir insan topluğu halinde görünce , Allah’ın emri olan cihat fikri gelişmiştir. Radikal islami rejimler oluşmuş, din sevgi unsuru olmaktan çıkarak kin unsuru haline gelmiştir. Bu algı İran’da, Sudan’da Mısır’da, Afganistan ve Mısır’da tehdit haline gelmiştir. Türkiye’ye kıvılcımları sıçrayan bu hareketler Atatürk aydınlığı ile etkili olamamıştır. Bu tehlikeli virüs , topluma bulaşmış, fakat etkili olamamıştır. Bu virüs kendileri gibi düşünmeyenleri Tanrı’nın düşmanları olarak algılıyor, Tanrı adına kan döküyorlar. Tanrı’nın düşmanları kavramı, Semitik din kitabı olan Yeni Ahit ve Kuranda geçer. Maide. 33 ve Bakara. 191. Vs.
Dinlerde iyilik ve kötülük mücadelesi başlangıcından itibaren askeri boyutlar kazanmıştır. Dine mensup olanlar iyi, dine mensup olmayanlar kötüdür. Bu algı ilk tek Tanrılı din olan Zerdüştlüğün ana kuralıdır. Bu algı Türk mitolojik algısından diğer dinlere sirayet etmiştir. Göğün 17.katında oturan Tanrı Kayra han iyi, Yeri ve Cehennemi yöneten Erlik Han kötüdür.
Humeyni algısına göre, Amerika ,büyük Şeytan , batı, küçük şeytandır. Bu ilkel şeytan algısı yayıldı. Herkes kendi dışında bir şeytan arıyor. Öyle bir şeytan var mı, yoksa şeytan bizim içimizde mi?
Seni deli eden şey, sendedir sende, demiş Yunus Emre……
YORGUN TÜRK, YORGUN TÜRKİYEEşref Ural
BİREY OLMAK YA DA OLAMAMAKGazanfer ERYÜKSEL
Bitmeyen sorun…Ömer Yetgin
YERALTINDAN FUTBOLKahraman Köktürk
Güvensizlik Çağında EkonomiMustafa Yıldıran
NURİ ERKAL'IN ARDINDANGürsel Kaya
Trump, Evanjelizm ve Yeni Dünya DüzeniMuharrem Yellice
Kaldırım işgalleri meselesiMustafa Yetgin
Bayram tatilleri; kamu ve özel sektör çalışanı arasındaki derin farklarİSA KAVLAK
CUMHURİYET NEDEN İSTENMEZNuri Sezen
SANAL OFİSRaziye Gök Aktaş
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
İlçe arıtma suyuyla yeşerdi
Antalya'da rüşvet operasyonu
Mersin'in 'İklime Hazır' projesi Barcelona'da tanıtıldı
Çamlıbel Mahallesi’ne basketbol ve futbol sahası
Akdeniz akşamları ‘Müzik Şehrin Kalbinde’ konseriyle renkleniyor
Yediemin Otoparkları Araç Mezarlığına Döndü, 25 Yıldır Bekleyen Araçlar Var
Antalya’da Bayram Öncesi Marketlerde Etiket Denetimi
Antalya Ekonomisinin Nabzı Tutuldu
Tel : 0532 474 99 63 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim